AK Parti, seçim sonrasında yoğun bir hesaplaşma içinde. İktidar medyası daha bir şaşkın. Kılıçlar çekildi, kim nerede ne kusur yaptı, sorgulanıyor, bunun üzerinden kafa yoruluyor.

Belli bir kanat, özellikle AK Parti’nin kendi içinde Milli Görüşçüleri tasfiye etmenin ağır bedeli olarak görüyor. Teşkilatlardaki ayıklamalardan, kimi üsluplardan rahatsızlar. Zaten Milli Görüş tasfiye sürece AK Parti daha ilk günlerde vardı. Bu gömlek değiştirme olarak tanımlandı. 13 yıllık iktidar sürecinin büyük bölümünde Milli Görüş camiasını ve sevenlerini yeterince tatmin etmese de her şey zamana bırakıldı. Bürokrasi engeli dendi, postallılar dendi, üst düzeyliler dendi ve hep ertelendi. Her erteleyiş yılları aldı götürdü.

One Minüt olayı da Milli Görüş tabanının zorlaması sonucuydu. Gazze katliamı sonrasında sabırların taştığı bir zamanda dönemin Sayın Başbakan’ı yüksek sesli bir çıkış yaptı. Bunu nerede yaptı, Sayın Başbakan’ın orada ne işi vardı diye kimse sorgulamadı. Sadece o bir tek cümleciğe takılındı ve onun etrafında bir efsane oluşturuldu. Yıllarca bunun etrafında bir döngü kuruldu. Mavi Marmara olayı da aslında istem dışı bir durumdu. Sanıyorum ki iktidarın en zor durumda kaldığı andı. Olayı sahiplenmese hepten itibar yitirecekti. Ev sahiplendi. Ama İsrail ile olan ekonomik işbirliği katlanarak devam etti. Kimse bunu da sorgulamadı.

Cemaat ile olan ayrışmalarının bir nedeni de buydu. İsrail politikasındaki gerilim asıl nedendi. Cemaat iktidarı kendileri gibi olsun istedi. Asla ikiyüzlülük istemedi. Çünkü İsrail kendilerine dönük en küçük bir eleştiriyi bile kabullenemez.

İlişiklerin yeniden düzelmesi adına önerilen teklifler uzun dayatmalar sonucu kısık sesli bir özür ile geçiştirildi. Özür var mıdır, yok mudur o da tartışma konusu.

Türk mahkemeleri İsrail’i ve militanlarını yargıladı ve karar verdi. İsrail daha bu hafta bu kararları tanımadığını açıkça ifade etti. Şimon Peres medyaya düşen bir demecinde o kırık dökük özürden de pişman. Yani İsrail aynı İsrail ve değişen bir şey de yok.

Dışişleri Bakanlığı adına Feridun Sinirlioğlu’nun İtalya’da İsrailli yetkililerle bir araya gelmesi, gözden ırak bir yerde olmasına karşın medyaya bilgi sızdı.

Tabii ciddi bir hatasızlık söz konusu. İktidar medyası şimdi bu konuda yutkunuyor. Partinin düşüş zamanına eleştirilerini şimdilik saklı tutuyor anlaşılan. Şimdilik gene bir hikmet algısıyla geçiştiriliyor. Zaten 13 yıl boyunca yanlışlar hep bu kavram ile geçiştirilmedi mi

Parti politikasının bakışının ve on üç yılın hesabı yapılmaz ve tartışılmaz iken muhalefet partilerinin ve kimi medyanın elbirliği yapmasını yadırgıyorlar.

Bir de AK Parti eleştirisine tahammül edemeyen bir iktidar medyası var. Fehmi Koru’nun eleştirilerine nasıl da içerleniliyor. Bildergberg toplantısına katılan bir mason olarak suçlanıyor. Öyle de Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, bakanlar, bürokratlar ve kimi gazeteciler oraya katılmadılar mı O zaman oraya katılanların masonluğundan kuşku duyulmuyorsa yukarıda adı geçenler için ne söylenecek onu merak ediyorum. Bilderberg toplantılarına katılanlar masonluk ile yaftalamıyorlarsa o zaman bu iddiayı ortaya atanların bin düşünmesi gerekemez mi Sayın Cumhurbaşkanı’nın yalnızlığa kurban edilmesi sonucu yeniden İsrail ile ilişki kurulmasını gerekli gören üstatlarımız, yazarlarımız buna ne diyecek

Kafalar müthiş karışık. Bunların hesabı önceden yapılmalıydı oysa.

İktidar medyası İsrail ile ilişkileri nasıl değerlendirecek. Şimdi hainler listesi giderek kabarıklaşıyor. Eski Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, Fehmi Koru, Abdüllatif Şener, Ali Babacan, Bülent Arınç ilk aklımıza gelenler. Sayın Cumhurbaşkanı bu son gelişmelerden haberdar değilse o zaman bu kervana Sayın Davutoğlu’nun dâhil olması kaçınılmaz oluyor. Çünkü İsrail ile ilişkiler onun sorumluluğunda.

Bundan sonra İHA ve diğer sivil toplum örgütlere ne yapacak Merak ediyoruz.

Çark çok acımasız dönüyor.

Allah sonumuzu hayretsin demekten başka bir şey diyemiyoruz.