Geçtiğimiz asrın tam ortasında yayımlanan bir siyasi dergideki bu fıkrayı biz buraya niçin koyduk

Bir zamanlar böyle fıkraların üretildiği Sulukule miz vardı. Yerinde yeller esmiyor, zira villakent oldu orası demek için mi Hayır!

Bir zamanlar gazeteci kurnazlığı böyle fıkralar ürettirdi onlara. Zira kültür durumları ancak bu kadarına müsaitti demek için mi Hayır!

Bir zamanlar üzerlerinden böyle fıkralar üretilen insanlarımız, bugün Meclis imizde temsilci bulunduruyorlar demek için mi Hayır!

Bir zamanlar, içinde bizim insanlarımızın geçtiği fıkralarımızda böyle zarif ve kaliteli esprilerimiz, nüktelerimiz vardı. Sosyal medyalardan hakaretler yaydığımız günlere nasıl geldik, demek için mi Hayır!

Biliyorum, sizler de katılıyorsunuz bizim hayırlarımıza. Günümüzün siyaset dünyasından da cevaplar geliyor akıllarınıza. Ama önce biraz nefeslenelim, derim.

Torunlarımdan pehlivanım dediğim Selim e anaokulunda darbuka çalmayı öğretmişler. Daha doğrusu darbukaya vurmayı.. Bir aferin uğruna karşımda onbeş dakika uğraştı. Hak ettiğini verdim ben de

- Pehlivanım sen Balık Selim mi oldun

Sorum, onun bilgi boyutunu aşıyordu ama o, anne ve babasının gülücükleri arasında beni mat ediverdi cevabıyla:

- Evet ama dede,Yunus balığı oldum.

Ülkemizin insanlarını bir eski fıkra dolayısıyla incitmemek adına yaşadığımızı yazdığımız bu ailemiz faslından sonra rahat geçebiliriz sanıyorum, akıllara düşen aktüel siyaset esprilerine

Sorumuz aynı soru.

Biz bu fıkrayı buraya niçin koyduk

Yandaş medya, havuz medyası, iktidara yakın medya sıfatlarını kazanmış gazetelerde, tv lerde yazıp çizenlerin, son birkaç gündür birbirlerine giydirip kuşatmalarını, AD medyasının bir puanlamaya tabi tuttuğunu ve kendi içinde ikiye ayrılarak, şunun cevabı buna kapak oldu, bunun cevabı ona kapak oldu gibi başlıklı yorum dalgaları ile iktidar sahillerini ve resimler çektirilen uçaklarını döğdüklerini mi anlatmak istedik

- Hadi ordan! Kim bilir, kimin Lawrance sisin

- Ya sen Ben senin dedeni tanırım. Onunla kebap yemişliğim vardır.

Gezi, Güneydoğu derken ara ara yazdıkları ülkemiz ajan kaynıyor haberlerinden, önce kendileri etkilenip, gömleksiz günlerinden beri birbirlerini tanıyanların lawrance maceraları yazmalarını ya da sıfır sıfır 7 Kraliçenin hizmetinde dökümanları döküp durmalarını mı tedai ettirmek istedik

Hayır, hayır, hayır!

Çok çok eskiden, ANAP günlerinde ülkemizde görev yapmış bir diplomat, yıllar sonra karşılaştığı bir vatandaşmızla hasret giderme sohbetine dalmış.

- Bir Bülent vardı, demiş. Uğraşıp duruyordu Ne yaptı sonra

Ülkemizde görev yapmış bir diplomatın yıllar sonra hatırladığının sadece Bülent (Ersoy) olması, ANAP a seçmen olmuş vatandaşımızı ne kadar acıttığı bir yana, adam, öğrendiklerinden sonra ısrarla bir soru daha sormuş.

- Şimdi ne var ne yok ülkenizde

Eski ANAP seçmeni, günümüzün AKP seçmeni vatandaşımız tedbir almak ihtiyacı hissetmiş bu soru karşısında. Olaki yıllar sonra karşılaştığı birine de Bülent sormasın. Sayın Cumhurbaşkanı nın o zat diyerek cevapladığını izah etmiş uzun mu uzun cümlelerle. Lakin son cümlesi kısa olmuş o vatandaşımızın. Cumhurbaşkanımızın kırgınlığını yansıtmış, kadrolu uçak yolcusu olmasa da sizin anlayacağınız..

- O da kestirip attı!

Vatandaşımızın gurbet ellerde karşılaştığı diplomatlara ülkemizi tanıtma görevi süredursun, sorumuz hala aynı soru.

Biz bu fıkrayı buraya niçin koyduk

Geçtiğimiz asırda üretilen Sulukule fıkraları kullanırlığını yitirsin artık. Gelecek asra şimdi bugün burda yazdıklarımız mı aktarılsın istedik

Bu soruya da cevabımız hayırdır. Çünkü, günümüze ulaşmış Sulukule insanlarının canlılığı kadar, hakikilikleri kadar bizim aktarmak istediklerimizde hayatiyet yoktur, bakilik yoktur. Fakat bu da bizim hatamız değil, bizim suçumuz değil, bizim ayıbımız değil. Gördüğünüz gibi çok emek verdik ama

Malzememiz bu kadar.

Sürç-ü lisan ettikse affola!

AB, Türkiye ye 3 milyar Euro yardımı onayladı.

Mülteciler konusunda Türkiye ye verilecek 3 milyar euro yardım fonunu 28 ülke Brüksel de imzaladı.

AB heyeti 3 milyar euro nun nerelerde harcanması gerektiğiyle ilgili incelemelerde bulunurken, detay vermedi, şeffaflık vurgusu yaptı.

(2016 Şubat ayı gazete haberleri)

İki gazete haberi arasında bir insan ömrü kadar zaman dilimi var.

İki gazete haberi arasında ve bugün de bizi yöneten hükumetlerden 42 adedi gelip geçmiş.

Kim, bu iki haberin neresinde

Şenol da mı, temel de mi

Konyaspor maçında kırmızı kart gören oyuncularına verilen cezanın ertelenmesi için TFF ye başvurmuş Beşiktaş kulübümüz.

Umarız istedikleri olur.

Biz o kart öncesi pozisyon için yapılan ofsayt yorumlarına katılmadığımızı belirtirken, sayın Şenol Güneş hemşehrisi Temel gibi oldu da diyoruz.

Konyaspor la yaptıkları Süper lig maçının ancak ikinci yarısında 4 gol atan Beşiktaş ın, attığı ilk golünün ofsaytlığı kupa maçındakinden daha belirgin iken...

Üstelik o ilk gol, Konyaspor a anlaşıldı hakem beyler, eyvallah dedirtirken, sayın Şenol Güneş saha kenarında ve ekranların karşısında değil mi idi

Gelelim hemşehrisi Temel e benzerliğine.

Temel ikinci ay maaşının eksik olduğunu görünce hemen muhasebeye koşmuş. İtirazına, haklısın demişler ve ödemeyi yapmışlar. Fakat inceleme sırasında Temel in ilk maaşının biraz fazla ödendiğini de da tesbit etmişler. Elbette soru Temel e:

- İlk maaşının fazlalığını neden bildirmedin

Temel in o cevabından mutlaka haberlidir sayın Şenol Güneş:

-Ben ilk hataları daima affederim!

O vaftiz olmuş; sana ne olmuş

Kayyuma devredilmiş bir gazete şu manşeti yazmış birinci sayfasına. Ben okumadım o gazeteyi, ama AD kartelinin devşirmesi böyle diyor.

CHP sözcüsü vaftiz edilmiş bir hristiyan.

Çok büyük bir ayıbı,

Çok utanılacak bir kusuru,

Çok büyük yolsuzluğu açıklar gibi yazıldığını da okumuş AD devşirmesi, sıradan ve basit bir bilgi sunan bu cümleyi.

Aksine kendisi suçlanmalı devşirmenin.

Bir hristiyan kelimesinden bu kadar çok hata çıkarabiliyorsa, üretebiliyorsa onun problemi vardır adı geçen dinle alakalı. Problem dediysek olumsuz anlaşılmasın, sempatisi de olabilir; ne kadar üç semavi din eğitimi aldı bilmeyiz ama

Bir parti sözcüsünün, üstelik ülkenin ana muhalefet partisi sözcüsünün bir hristiyan olduğunun bilinmesi, bir gazete başlığına yazılması neden ayıp olsun. Kendi çalıştığı gazeteye manşet yazdırma gücü hakkında da bilgimizin olmadığı devşirme, kayyumlara işmar mı etmektedir; o gazetede başlık atıcı olmak için AD buna ne der

Yoksa sayın devşirme bir hristiyanın vaftiz edilmiş olmasına mı takıyor! Kayyum yönetimindeki gazete, eski hizmet alışkanlığından ötürü atmış da olabilir başlığı.

Bir övgü var burada. O vurgulanıyor: Vaftiz edilmiş hristiyan..

Sayın devşirme o başlığı vaftiz edilmemiş bir hristiyan, şeklinde okusa idi, kendisindeki takvanın, onda olmdığını, dahası dinini hafife aldığını düşünebilirdi. Sonra da laik bir ülkedeyiz, hristiyanlarımızın CHP ye sözcü olması için illa vaftiz olmaları gerekmez, diye yazabilirdi.

Tetikçiliğini yapıyor yine devşirme. Hristiyan vatandaşlarımızı, tabi bilebildiklerini isyana, karşı duruşa çağırmadan önce iktidardaki partiden giriyor konuya.

Sessiz kalmalarına bozulmuş. Çıt yok diyor.

Bu iktidar partisi, ana muhalefet partisi nin sözcüsünün hristiyan olmasına ne diyecek de karışacak, ne diyecek de müdahil olacak

Gazeteler başlıklarında kimin hangi dinde olduğunu yazmamalılar, diye bir kanun mu istiyor

İfşa eder gibi, imiş öyle yazmak.

Adı geçen muhalefet sözcüsü kişi Ben bir hristiyanım derken saklar gibi mi konuşuyormuş

Hem sonra, Bize ne başkalarının inançlarından da demeliymiş iktidar partisi mensupları, sayın devşirmeye göre

Bize ne, hiç olur mu

O kadar kilise tamiri, restorasyonunu yapabilir mi idi bu iktidar, hristiyan vatandaşlarının inançlarından bana ne deseydi

Doğrusu devşirmeyi anlamak çok zor.

Bir insanın inancını açıklamaya davet etmeyi de terbiyesizlik, saygısızlık sayıyor sayın devşirme, o başlık üzerine CHP sözcüsünün evet diyeceğini tahmin ettiğinden ya da bildiğinden.

Bir hristiyana hristiyanım dedirtmek neden ayıp olsun sayın devşirme. Şimdi onlar kalkar da sana, diyebiliriz, zira utanmıyoruz ki saklayalım, derlerse, hangi kartel deliğinde olacaksın

Müftü çocuğu devşirmemize bir küçük bilgi verelim burda. Babasının yok edilen nüfus cüzdanını görmüşse, orada din hanesinin, mezhep hanesinin yazıldığını da görürdü. O nüfus cüzdanını vatandaşlarına veren devleti ve o nüfus cüzdanlarını göğüslerinde taşıyanları, geriye dönerek ne diye suçlayacak sayın devşirme.

Kağıttan tasarruflu cüzdanların çocuğu sayın devşirme, aslında iktidara çakar gibi yaparken CHP ye vurmakla mı görevlendirildi Araştırılmaya değer.

Ey CHP! Senin sözcünün vaftiz edilmiş bir hristiyan olduğunu biz, kayyum elindeki gazetelerden mi öğrenecektik

Yoksa sen öyle bir sözcün olduğu için

Başbakan danışmanı bir hristiyan vatandaşımızı ve iktidar partisinden milletvekili olmuş bir diğer hristiyan vatandaşımızı da kaleminin alanina almış, kışkırtıyor: Susma!

Sizin dininizi biliyoruz. Başkalarınınki açıklanmasın bari.. Çalışması yapmalıymışlar.

Sayın devşirmeye cevabı CHP nin vereceğini sanıyoruz:

Bizim sözcümüzün vaftiz edilmiş hristiyan olduğundan başka konu edilecek özelliklerini bulamadın mı Varki biz onu sözcü yaptık!