Daha önce birkaç kez, içimizi acıtan, dünyanın düzensizliğine, adaletsizliğine temel oluşturan, Birleşmiş Milletler daimi üyeleri… Vetoları, ağalıkları, sürdürülemez noktaya gelmiştir, diye yazılar yazmıştım.

İkinci dünya savaşı sonrası şekillenen dünyada, kendilerini dünyanın ağası, paşası ilan edenler, bu hakkı nasıl elde ettiklerini anlatmaya gerek yok sanırım.

Güçlü olanın kural tayin ettiği bir dünya yaşanılır olur mu?

Silahı daha fazla olanın, mermisi çok olanın, özgürlüğümüzü tayine kalkıştığı bir dünyada, insanlıktan, insani yaşamdan bahsedebilir miyiz?

Dünyada can sıkıntısı gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin güçlü olması gerekiyor… Türkiye’nin yeni iç ve dış tehdit konseptinde düzenlemeler yapması kaçınılmaz.

Artık, soğuk savaş döneminin ağalarıyla, dünya huzur bulamaz.

Kimi bahanelerle, bu daimi beş ülke, dünyanın herhangi bir yerinde huzursuzluk çıkarabiliyor, toplumları anarşiye sürükleyebiliyor, işgal edebiliyor, hürriyetleri yerle bir edebiliyor.

Bu hakkı, bu ülkelere kim verdi?

Bugün, dünyanın ağaları ve ırgatları var… Dünyanın farklı yerlerindeki zulümlere, bu ülkelerin beşi de karşı çıkmazsa, ortak karar alınamıyor, kimse ses edemiyor.

Böylesi bir despotluğa hangi vicdan dayanabilir?

Hatırlayın… Saddam’ın elinde nükleer silah var dediler… Atom bombası üretmiş dediler… Amerika’sı, Fransa’sı bir oldular, Irak’ı işgal ettiler.

Müslümanların izzetlerini yerle bir ettiler.

Ümmet, sadece seyirci kaldı olup bitene… Sessiz yığınlar, televizyonlardan olup biteni seyrettiler, kınamadılar bile.

Sonra… Aradılar, taradılar, nükleer silah bulamadılar… Atomun asını umumi kamuoyuna gösteremediler. Evet, saddam zalimdi. Sadece Saddam mı keyfi yönetim kurmuştu?

Amerika’nın dostları… Ortadoğu’nun diğer ülkelerindeki yönetimleri… Yönetim biçimlerini, sırf kendi menfaatine geldiği için, meşru gören zihniyet, dilediği zaman, dilediği yerdeki idarecileri düşman, hasım ilan edebiliyor.

Ne oldu? Saddam’ı astılar… Irak mutlu oldu mu?

Müslüman ülkeleri karıştırıp duruyorlar… Suriye’yi yaşanmaz kıldılar… Milyonlarca Müslüman yurdundan evinden edildi… Göçe zorlandı…

Dünyanın beş ağası ne yaptı? Kılını kıpırdattı mı?

Göç edenler, ölenler, Müslüman değil de, Hıristiyan olsaydı, aynı duyarsızlığa gösterirler miydi?

Kendilerine helal olan nükleer silahı, başkasına haram sayan bu zihniyet, nereye kadar yaşayacak?

Kendilerini dünyanın efendisi, mazlum milletleri, ırgat, amele kabul eden bu yaklaşım, devam edemez. Elbet, sözün burasında Müslümanlara görevler düşmektedir.

Uyanmak… Uyanmak vaktidir.

Coğrafyamız… Dilimiz, rengimiz… Partimiz... Ne olursa olsun, zulme, yanlışlığa, keyfiliğe karşı kıyam edebilmeli, aynı safta durabilmeliyiz.

Bunu yapabilecek güçteyiz.