Nereden çıktı şimdi bu dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bütün ABD Başkanları gibi Trump da Siyonizm’in hedef ve çıkarlarını korumak için iş başına gelmedi mi diye soruyor, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olabileceğine dair açıklamaları bile oldu diyorsunuz.
Peki, o zaman öyleyse seçildiği günden beri Trump’ın koltuğu neden sallanıyor olabilir acaba?
Bu durumu nasıl yorumlamalıyız? Sözü uzatmayalım, isterseniz sorulara birlikte cevap bulmaya çalışalım.
Bilindiği gibi Siyonizm’in “tüm dünyayı tek devlet çatısı altında toplamak” gibi bir gayesi vardır. Hatta BM’nin bile bu niyetle Siyonistler tarafından kurdurulduğu söylenir. Bir taraftan insanlığın kanını vahşi kapitalizmle emerlerken, diğer taraftan Komünizm’i desteklemelerinin altında dini inançların zayıflatılması hedefi vardır.
Ayrıca Siyonizm İslam coğrafyasında 19 ve 20. Yüzyıllarda yaptıklarıyla zaten ortalığı kan ve gözyaşı deryasına çevirmişti.
Özellikle 90’larda Yehova Şahitleri’nin faaliyetleri de sözde bütün dinlerin tek çatı altında toplanmasına dönük misyonerlik çalışmalarından başka bir şey değildi.
Onlara göre dünyada tek devlet çatısı altında bir araya gelebilmek için toplumlardaki dini inançların ve milli anlayışların dejenere edilmesi gerekir. Yine toplumların kendi tarihlerinden miras olarak aldıkları değerlerin yozlaşarak başkalaşması ve içlerinin boşaltılması hedeflenir.
Peki, bütün bunlarla Trump arasındaki bağlantı nedir?
Yani Trump Siyonizm’in yol haritasına muhalefet mi ediyor?
Bunu bir örnek üzerinden değerlendirelim.
Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz günlerde ABD’nin Virginia eyaletine bağlı Charlottesville şehrindeki ırkçı gösterilerde 1 kişi hayatını kaybetti, 19 kişi ise yaralandı. Protestocular Virginia Üniversitesi’nde düzenledikleri gösterilerde “kan ve toprak”, “tek halk, tek ulus, göçe son” sloganları atmışlardı. Olaylar Amerikan İç Savaşı’ndaki ayrılıkçıların komutanı General Robert E. Lee’nin heykelinin kaldırılması planıyla birlikte başlamıştı. Yaşananlar sonrası Trump “her iki tarafın da suçlu olduğu” açıklamasında bulunarak ‘tarafların sergilediği nefret, bağnazlık ve şiddeti kınadığını’ açıkladı.
Ayrıca “her iki tarafta da iyi insanlar” olduğuna dair yorumlarda bulundu. Bu açıklaması ile yoğun tepki aldı. Irkçıları doğrudan hedef almadığı için eleştirildi. “Beyazların üstünlüğünü savunanların adından neden bahsetmiyorsun?” denilerek kendisine tepki gösterildi.
Peki, Trump neden böyle davranıyor? Biraz detaylandıralım. Malumunuz Trump göreve geldikten sonra bazı otomobil firmalarına fabrikalarını ABD’ye taşımaları için baskı yapmıştı. Bu tavrıyla sonuç da aldı. Toyota, Fiat, Ford gibi üreticilere Meksika’daki yatırımlarını ABD’ye taşımadıkları takdirde rahat yüzü görmeyecekleri mesajı verdi. Bu tavrı ABD’deki işsizliğe çare adına attığı adımlardan biriydi. Trump bu yönüyle milliyetçi ekonomik politikalar uygulayacağını ortaya koydu. Ayrıca bazı Ortadoğu ülkelerine vize ve şu anda vazgeçilen Türkiye dahil birkaç havaalanından kabinlere tablet ve laptop yasağı da aslında yine onun milliyetçi tavrının yansımalarıydı. Bu şekildeki politikalarıyla ırkçılık izleri taşıyan işlere imza atan Trump, muhatap ülkelerin de az veya çok kendi çıkarlarını korumak adına milli davranışlar sergilemesine sebep oldu. Siyonistler; Trump bu hızla giderse dünyadaki dini ve milliyetçi anlayışların yeniden ivme kazanmasına sebep olarak tek dünya devleti hedefine zarar vereceğini düşünmeye başladılar. Dinler arası diyalog ve ılımlı İslam projeleriyle mesafe aldıklarını düşünen Siyonist çevreler, bu sert tavırlarıyla Trump’ın İslam dünyasının gözünü açacağı gibi bir endişe taşır oldular. İşte Trump’ı bu yüzden istemiyorlar.
Öyle ki Trump artık siyah karşıtı aşırı sağcı, ırkçı Ku-Klux-Klan’ın liderleri tarafından teşekkür edilen bir başkan bile oldu.
Yani bir tarafta kendilerini dünyanın efendisi gören Siyonizm’in ırkçıları var, diğer tarafta hem renk hem de medeniyet değerleri açısından kendilerini diğerlerinden üstün gören batılı ırkçılar var. Aralarındaki kavganın sebebi de, güç paylaşımından başka bir şey değil. İkisi de insanlığın ortak düşmanı.
Peki, çözüm ne? Din, dil, ırk, renk, mezhep ayrımı gözetmeksizin bütün mazlumların, ezilenlerin ve sömürülenlerin yanında olmak.
Değerini bilen için izzet de, onur da, şeref de mazlumlarla birlikte olmakta.