Ramazan ın insanlığa kazandırdığı en önemli özelliklerden
biri kimlik inşasıdır. Dağılmış parçalanmış ve örselenmiş zihinler, iğfal
edilmiş ruhlar, birey ve toplumların kimlik inşası mümkün değildir. Taş
ustalarının ya da marangozların elinden çıkan ilkel putlar ve modernizmin
ürettiği soyut tapılan nesnelerin tapınıcıları da toplumsal bir kimlik
üretemezler. Kâğıt üzerinde var olan aidiyetlerin pratikte olmadığı bu çağın
gerçeklerindendir.
Romanın ve İran ın egemen olduğu topraklarda sürü
psikolojisi çerçevesinde kalabalıklardan bahsedilebilir ama örgütlü İslami
deyimle ümmet bilinci içerikli bir kimlikten söz edilemez. Aslında Amerikan ın
da böylesi bir konumda olduğu söylenmelidir. Vicdani ve irfani değerlerin bir
arada tut(a)madığı ve orantısız güvenlik tedbirlerinin zoraki bir arada tutuğu
toplumların kimlik sahibi olduğunu söylemek abesle iştigal olacaktır. Çünkü
kimlik; inanç, kültür ve ortak ideallerin adıdır.
Risalet öncesi Mekke; köleler, yoksullar ve ezilenler
şehri. Onurları ve gururları ellerinden alınmış insan yığınları. İsimleri bile
efendileri tarafından değiştirilen; babaları unutturulan ve kendilerine tabi
kılınan köleler. Zihinleri ve tarih bilinçleri yok edilmiş adeta bir malzeme
yığını haline gelen bireyler.
Risalet sonrası Mekke ikram edilen ve bereketlendirilen
şehir anlamına; Mekke-i Mükerreme adını alır. Başta Beytullah olmak üzere insan
dâhil her şeye iffet ve onurları iade edilir. İranlı olan Selman-i Farisi Hz.
Peygamberin Selman bizdendir övgüsüne layık görülürken, İslami davetin en
önemli görseli olan ezanı Habeşistanlı bir köle Bilal-i Habeşi seslendirmiştir.
Ramazan ın felsefesi Hz. Ömer, Bilal ve Selman a dar kabile kimliğinden küresel
ve çağlar üstü aidiyet sundu; Hz. Ömer in deyimi ile Ömer bin Hattab değil Ömer
bin İslam; Yani İslam ın oğlu Ömer. Yeni bir kimlik inşa ediliyordu insanlığa;
Mekke merkezli. Bu kimlik dini anlamda İslam adını alırken sosyal ve siyasal
anlamda Ümmet olarak şekillenmekteydi.
Parçalanmış toplumların kenti olan Yesrib Ramazan ayının
ilkelerinin egemen olmasından sonra Medine-i Münevvere (Nurlu Şehir) adını
almış; dağılmış zihinlere ve kavga halinde olan topluluklara bir kimlik
kazandırmıştır; ümmet. Yesrib in köklü iki kabilesi Evs ve Hazreç yüzyıllar
süren savaşları Yahudilerin fitne ateşinde Yesrib i bir yangın yerine
çevirmiştir. Ama bu kent Medine adını alınca Medine olunca yeni bir kimliğe
kavuşuyordu; Müslüman.
Ramazan iman edenlere iki unvan kazandırdı; inanç bazında
Müslüman sosyal ve siyasal küresel anlamda Ümmet. Ramazan ın değerleri yalnızca
yaşarken değil ölürken bile kimlikli bir ölümü yalnızca Müslüman olarak
ölmeyi söylemektedir.
Ancak son iki yüzyılda ve özellikle bu zaman diliminde;
ramazanın inşa etmek istediği ümmet kimliği inşasına Müslümanların bir
kardeşlik tuğlası koymaktan çok uzak oldukları görülmektedir. Şüphesiz ki ümmet
kimliği inşasının önündeki en büyük engel ırkçılıktır. Halbuki son nebi (sav)
Asabiyet/ırkçılık davası güden bizden değil buyurmasına rağmen; şeytan ve
egemen/işgalci güçlerin zihin kontrolünde olanlar; ümmet kimliğinin önünde
engel olmayı sürdürmektedirler.