Osmanlı’yı küçümsemenin en büyük efsanesi yıllarca toplumumuza ezberletildi:“Osmanlı’da halkın yalnızca %10’u okuma yazma biliyordu.”Bu cümleyi defalarca duydum, defalarca okudum.
Ve ben de, doğrusu, buna inanıp geldim.
Ta ki dün…
Üsküdar Üniversitesi mezunu evladımın bana hediye ettiği kitabı elime alana kadar.
O kitap, sadece bir armağan değil; yıllardır içime yerleşmiş bir yanılgıyı da paramparça eden bir hakikat belgesiydi.
Kemal H. Karpat’ın Osmanlı Nüfusu 1830–1914: Demografik ve Sosyal Özellikleri adlı çalışmasını okudukça, o meşhur “%10” masalının koca bir yalandan ibaret olduğunu, rakamların apaçık gerçeği haykırdığını gördüm.
Belgeler Yalan Söylemez
1894/95 yılına ait resmi istatistiklerde şu veriler yer alıyor:
• On yaş üstünde okuma yazma bilmeyenlerin oranı %46.
• Yani toplumun %54’ü okur-yazardı.
• İstanbul’da okuryazarlık oranı %70’e kadar çıkıyordu.
Demek ki toplumun sadece onda biri değil, yarıdan fazlası okur-yazardı.
%10 Masalı Nasıl Üretildi?
Bu “%10” masalının kaynağı, okuryazarlığı yalnızca modern okullardan diploma alanlarla sınırlı tutmaktı.
• Mahalle mekteplerinde okumayı öğrenenler,
• Medreselerde eğitim görenler,
• Kendi gayretiyle yazı öğrenenler
resmen yok sayıldı.
Mahalle mekteplerinde öğrenenleri, medreselerde yetişenleri, kendi kendine yazı öğrenenleri yok saydılar.
Böylece koca bir medeniyet, tek bir kalem darbesiyle “cahil” ilan edildi.
Osmanlı’yı Cahil Göstermek Kime Yaradı?
Eğer gerçekten yalnızca %10 okuryazar olsaydı:
• Namık Kemal’ler, Mehmet Akif’ler, Ziya Paşa’lar,
• binlerce şair ve âlim,
• milyonlarca arşiv belgesi, yüzlerce divan ve tefsir,
• on binlerce memur, kadı, bürokrat, müderris
hangi toplumdan çıkabilirdi?
Cumhuriyet’i kuran kuşak da Osmanlı’nın okur-yazar neslinden doğdu.
Sonuç
Bir imparatorluğu küçümsemek için istatistikleri çarpıtmak, milleti kendi tarihiyle kavgalı hale getirmekten başka bir işe yaramadı.
“Osmanlı’da halk cahildi” diyerek yıllarca tekrar edilen bu ezber, aslında ideolojik bir algı operasyonundan ibarettir.
Unutulmamalıdır ki, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki düşük okuryazarlık oranları, Osmanlı’nın gerçek yüzünü göstermiyordu. O rakamlar; savaşlardan çıkan, yuvasını kaybeden, düzeni dağılmış bir milletin yorgun hâlini anlatıyordu sadece. Bu geçici manzarayı bütün geçmişe mal etmek, hem haksızlık hem de tarihimize karşı bir körlüktür.
Ama şunu da unutmamalıyız: Cumhuriyetimiz, Osmanlı’dan devraldığı bu birikim sayesinde ayakta durdu, güçlendi ve bugünlere ulaştı.
Cumhuriyetimizi küçümsemek de yanlıştır, Osmanlı’yı “cahil” göstermek de.
Belgeler ortada: Osmanlı’da toplumun yarıdan fazlası okur-yazardı.
Hakikatle yüzleşmek, hem geçmişimizi hem de bugünümüzü daha güçlü kılar.