S-400’ler, F-35’ler derken Türkiye’nin milli bir savunma sanayi altyapısına olan ihtiyacı bugün daha iyi anlaşılıyor. Bu konunun ne denli hayati olduğunda da kimsenin bir şüphesi yok. Hal böyleyken Nuri Paşa’yı hatırlamadan geçmek olmaz. Onu tanımak, mücadelesini tanıtmak, ne yapmaya çalıştığını idrak etmek ve onu gelecek kuşaklara taşımak aslında herkese düşen bir görevdir. Peki, kimdir Nuri Killigil?

O savunma sanayiinin bir ülke için önemini kavramış, bizzat bunu sahada tatbik ederek çözüm yollarını aramaya koyulmuş, gözünü budaktan esirgemeyen bir vatan evladıdır. Trablusgarp’ta, Balkan Savaşları’nda, Sarıkamış’ta bulunmuş, Bakü’yü Bolşeviklerin ve Ermenilerin işgalinden kurtardığı için “Bakü Fatihi” sıfatını hakkıyla kazanmış muzaffer bir komutandır. Onu ilginç kılan bir başka özelliği ise Enver Paşa’nın kardeşi olmasıdır. Ayrıca Kut’ül Amare Zaferi’nin komutanı Halil Kut Paşa’nın da yeğenidir. Yani o yaşadığı dönemin şartları ve aile fertlerinin kişisel özelliklerinin katkılarıyla kendi şahsiyetini oluşturmuş irade sahibi bir askerdir. Aslında ona milli savunma sanayiinin kurucusu desek abartmış olmayız. Çünkü o aynı zamanda bir müteşebbisti. Önce Kars ve Erzurum’da düşman kuvvetlerinden ele geçirilen silahların tamir edilip yeniden kullanılmasına verdiği katkılarda görüyoruz onu. Sonrasında ise İstanbul Sütlüce’de kurduğu fabrikada uçaklar için mühimmat, top, havan ve mermiler üretip ihraç ettiğine şahit oluyoruz. Hani Vecihi Hürkuş’un, Nuri Demirağ’ın veya memleket için emek veren, bir şeyler ortaya koymaya çalışan kim varsa onların başına gelen akıbetler var ya, en acısı aslında Nuri Paşa’nın başına orada, Sütlüce’de geldi. Nasıl mı? Malumunuz bugünlerde Yahudi yerleşimcilere alan açmak için Filistinlilerin evlerini dozerlerle yıkan İsrail’in, 1948’deki ilanından sonra Araplarla İsrail arasında çeşitli savaşlar patlak vermişti. Nuri Killigil de Suriye ve Mısır’dan gelen siparişleri yetiştirmeye çalışıyordu. 2 Mart 1949’da fabrikasında bir patlama meydana geldi. Nuri Paşa oluşan patlamanın etkilerini azaltmak için fabrikanın içine girdiği anda asıl büyük patlama o zaman oldu ve oracıkta hayatını kaybetti. Hatta bedeni günler sonra bulunabildi ama sadece gövde kısmına ulaşılabildiği ve vücut bütünlüğü bozulduğu gerekçesiyle dönemin İstanbul müftüsü cenaze namazının kılınmasına da onay vermemişti.

Nuri Killigil hakkında detaylı bir kitap kaleme alan Atilla Oral, onun İsrail’e “Devlet üstüne devlet olmaz” diyerek karşı çıktığını, bu yüzden Araplara silah yardımında bulunduğunu ifade ediyor. Hatta Oral, Nuri Paşa’nın vefat ettiği dönemde, Mısır’da iki fabrikanın kuruluş aşamasında olduğunu, Suriye’de ise kurulduğunu belirtiyor. Tabii onun bu girişimleri, birileri için bedeninin ortadan kaldırılmasına yeterli gerekçeyi de oluşturmuştu. O günlerin ana tartışma konusu patlamada sabotaj olduğuydu. Bugün silah tüccarları denildiğinde ağızlarında puroları, bacak bacak üstüne atmış profiller akıllara gelir. Oysa o öylesine bir silah tüccarı da değildi. Memleketi için gecesini gündüzüne katan ve bu uğurda hayatını kaybeden, cenaze namazı bile 67 yıl sonra kılınabilen, yaşadığı topraklara karşı sorumluluğunu bilen sade bir vatan evladıydı. Hatta öyle ki vefatından sonra mahkeme tarafından yapılan incelemede, sadece 3 takım elbisesi olduğu kayıt altına alınmıştı.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a hitaben daha önce kaleme aldığımız bir yazıda;

“Sn. Bakan, teklifim şu ki; müfredata ‘Bizden bir şey olur’ diye bir ders koyalım. Batı dünyasının elinde bulundurduğu teknoloji ve sanayi gücü hep onların elinde kalacakmış gibi bir algıyı tersine çevirelim. Bizdeki insan kapasitesinin daha iyilerini yapabileceğini gösterelim. Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Halil İnalcık, Fuat Sezgin, Ali Fuat Başgil gibi değerlerimizin hayatlarını, sabır ve zorluk dolu mücadelelerini gençlerimize anlatalım.” demiştim. Bu teklifimi yineliyorum. Gençlerimiz Nuri Paşa gibi isimleri tanıdıkça, ayaklarını yere daha da sağlam basacaklardır. Böyle bedel ödeyen insanların yarım kalan işlerini tamamlamak için kendilerinde sorumluluk hissedeceklerdir. Nuri Paşa ve onun gibi bu uğurda hayatını kaybeden büyüklerimize Allah’tan rahmet dilerken, Sn. Bakan’a ilettiğimiz bu çağrının karşılık bulmasını ümit ediyorum.