Müslümanca yaşam ve müslümanca bir duruş. Ne kadar da çok ihtiyaç var şimdi. Kirletilmiş ve itbarsızlaştırılmış bir müslümanlık değil; “Mümin” denilen kavramı yüklenmiş ve içselleştirmiş; her şart altında ahlakı ve adaleti kuşanmış bir Müslüman. Arzu ve isteklerine yenik düşmeyen. Ümmetin menfaatini kendi/aşireti/mezhebi/parti menfaatleri üzerinde gören ve tercih eden bir Müslüman. Akıllı ve zeki. Zamanı iyi okuyan. Savunmayı ve saldırıyı iyi bilen. Müslümanlara karşı avf ve merhamet sahibi olan Müslüman. Düşmanlarına korku salarken inananlara, mazlumlara, düşkünlere ve yosullara güven telkin eden Müslüman. Kendisi için değil hak ve halk için yaşayan mümin. Yani iyi bir Müslüman...

Ülkemiz ve bulunduğumuz coğrafya kıyameti yaşarken; yetim bebekler ölmüş annelerinin soğuk göğüslerinden süt emmeye çalışırken; çocuklar gözleri önünde öldürülen babalarının korku hayali içerisinde yaşarken; kadınlar ciddi anlamda iffet ve onur sınavı verirken; denizler çaresiz insanlara isimsiz mezar olurken; Türkiye hiç bitmeyen istiklal savaşının farklı ve bir o kadar da tehlikeli boyutunu sürdürürken; ben Müslümanım diyenlerin asgari müşterekleri nerede ve ne zaman!

Arakan/myammar ufka gözlerini dikmiş Türkiyeli Müslümanları beklerken; Doğu Türkistanlılar senden gelecek sese kulak verirken; Filistinli yaşlı kadın yalnızca seni değil ordunuzu beklerken; Tarihin Balkanlı / evladı fatihan olarak adlandırdığı halklar senin yolunu gözlerken; Suriyeli mazlumlar yaşasın Türkiye derken; Iraklılar sana sığınmak için yollara düşerken; ben Müslümanım diyenlerin asgari müşterekleri nerede ve ne zaman!

1000 yıldır İslam’a bayraktarlık etmiş bu topraklar üzerinde şeytan ve dostları devriye gezerken; şirk ve günahlar her köşe başına tezgah açmışken; zina ve türevleri aileleri tehdit ederken; İslam ve Müslümanlara yönelik itibarsızlaştırma operasyonları her geçen gün artarak devam ederken; uluslararası egemen güçler yerli işbirlikcileri ile dayanışma içerisine girerken; küresel ve yerel terör can almaya devam ederken; ben Müslümanım diyenlerin asgari müşterekleri nerede ve ne zaman!

Hz. Peygamber Kabe’ye dönerek “Allah yanında Müslümanların canları, kanları ve iffetleri senden daha kutsaldır” diye seslenirken; Kur’an “Ancak Müminler kardeştir” diyerek değişmez hükümler koyaraken; hadisler ahde vefayı imandan sayarken; tarih Müslümanları birlikte yaşamaya sevkederken; din değil bir müminin öldürülmesi/itibarsızlaştırılması gıybetini dahi yasaklanırken; ehli sünnet “kıble ehli tekfir edilmez” derken; ben Müslümanım diyenlerin asgari müşterekleri nerede ve ne zaman!

“Ayağa batan bir dikenin acısını tüm vucut duyar” inancı / gerçeği ile düşünmesi ve yaşaması gereken Müslümanlar; tarikatlarının, cemaatlarının, mezheperinin ve partilerinin menfaatlerini İslam’ın ve Müslümanların; Türkiye’nin ve diğer İslam ülkelerinin menfaatlerine; ümmetin geleceğine; kör ve sağır olarak tercih edecek olurlarsa; ben Müslümanım diyenlerin asgari müşterekleri nerede ve ne zaman!

“Hakkın âli/yüce hatırı hiç bir hatıra feda edilemez” bu hatır; kine, nefrete, hasede, mevki ve makama kurban edilemeyceği gibi kibir, gurur ve inada da feda edilmemelidir. Aksi halde; ben Müslümanım diyenlerin asgari müşterekleri nerede ve ne zaman!