Osmanlı tahtında 30 sene 11 ay ve 4 gün gibi uzun bir süre bulunan Sultan İkinci Bayezid’in oğulları arasında büyük çekişmeler yaşandı. Sultan İkinci Bayezid’in oğlu Selim(Yavuz Sultan Selim) ile savaş için karşı karşıya gelmesi ise bu çekişmelerin en bariz örneğidir. Bu savaştan yenik olarak ayrılan Şehzade Selim, taht mücadelesini de devam etti. Nihayetinde asker ve sivil büyük bir çoğunluğun taht için uygun gördüğü Şehzade Selim, bu amacına ulaştı. Şehzade Selim, 24 Nisan 1512 Cumartesi günü, Sultan İkinci Bayezid’in “Oğlum Sultan Selim Han’ı yerime nasbeyledim. Allah mübarek eyleye” sözleri eşliğinde Osmanlı Tahtının 9. Padişahı oldu. Oğlu Süleyman’ın “Muhteşem” lakabını almasının en büyük sebebi Yavuz Sultan Selim, 8 senelik saltanatında Osmanlı sınırlarını 2 buçuk katına çıkarmıştır. Yavuz Sultan Selim’in vefatının yıldönümü vesilesiyle hazırladığımız bugünkü sayfamızda, Osmanlı’nın dönüm noktası olan hayatından bazı kesitleri aktarmak istedik.
“Hâdimu’l Haremeyni’ş Şerefeyn, Sultan Selim Han Saltanatına “Dünya”yı sığdırdı
Yavuz Sultan Selim’in, tahta oturduğu sırada Osmanlı toprakları 2 milyon 375 bin kilometrekareydi. Sultan Selim’in 8 yıllık kısa saltanatı sırasında 6 milyon 557 kilometrekareye çıktı. Selim’in padişahlığı sırasında Anadolu’da birlik sağlanmış, halifelik Osmanlı hanedanına geçmiştir. Doğu ve güneydeki tehditler ortadan kaldırılmış, devrin önemli ticaret yolları olan İpek ve Baharat yolunu da Osmanlı almıştır. Bu sayede doğudaki ticaret yolları tamamen Osmanlı’da kalmıştır.
Yavuz Sultan Selim ismiyle meşhur, Sultan Birinci Selim, 10 Ekim 1470’te Amasya’da dünyaya gelmiştir. Osmanlı’nın 9. Padişahı, Sultan Selim Han, babası Sultan İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun’dur.
Osmanlı'nın, daha küçük yaşlarda devlet tecrübesi kazanması için şehzadeleri sancaklara gönderme âdeti gereği Şehzade Selim de Trabzon’a vali olarak atandı. Bu görevde yaklaşık olarak 29 yıl kalan Şehzade Selim, devlet işlerinin yanı sıra ilim tahsil ederek, devrin önemli âlimi Mevlana Abdülhalim Efendi’den dersler aldı. Uzun süre valilik görevinde bulunmanın verdiği tecrübeyle, Osmanlı’nın bel kemiği durumundaki Türkmenlerin memnuniyetsizliğinin farkına vardı. Bu memnuniyetsizliği ve Safevi Devleti’ne olan yönelişlerinin fark etti. İstanbul’daki merkezi yönetimden izin almadan Gürcüler üzerine sefere çıkan Şehzade Selim 1508’deki Kütayiş Seferiyle Kars, Erzurum ve Artvin illeriyle birlikte birçok yeri Osmanlı topraklarına kattı. Elde edilen ganimetleri de devlet töresine göre Beyt-ül Mal’a bırakması gerekirken, Türkmenlere bıraktı. Selim’in 7 kardeşinden Şehenşah, Alemşah, Mehmed ve Mahmud, babasının sağlığında vefat etmişti. Kendisinden büyük kardeşleri Ahmed ve Korkud ile Selim arasında taht mücadelesi de iyice başlamıştı. Şehzade Selim’in Türkmenler ve asker arasında bir hayli taraftarı vardı. Ancak İstanbul’daki Osmanlı bürokrasisinin gözdesi Şehzade Ahmed’di. Şehzade Korkud’un ise erkek evladı bulunmaması veliahd olarak görülmemesindeki en büyük etkendi.
ŞEHZADELER ARASINDA TAHT MÜCADELESİ
Babasının uzun bir süredir kötü giden devlet işleri sebebiyle tahtı bırakacağı haberini alan Şehzade Selim, kardeşlerini de sıkı bir şekilde takip ediyordu. Selim saltanat için kardeşlerinin yaptığı gibi hazırlıklarda bulunuyor, kendi askerlerine ek olarak Kırım Hanı’nın kuvvetlerini de yanında tutuyordu. Ayrıca kendisini destekleyenlerin eliyle Yeniçeri Ocağı’nı da kontrol edebiliyordu. Devlet merkezine yakın bir yere nakledilmek istiyordu. Bu maksada uygun olarak Rumeli'de bir sancak istedi ve hemen Kefe'den, Kırım’dan Tuna’ya doğru yürüyüşe geçti. Kendisine Trabzon’a ilaveten Kefe verilse de bunu kabul etmedi. Anadolu’da nereyi isterse verileceği haberi yollanan Şehzade Selim, bunu da kabul etmedi. Kendisine gönderilen ulemanın telkinlerini de dikkate almayan Şehzade Selim, Kırım Hanlığı’ndan aldığı kuvvetlerle Rumeli’ne geçti. Şehzade Selim cephesinde bu gelişmeler yaşanırken, Şehzade Korkud da boş durmamış, İstanbul’dan izin almaksızın Antalya’dan kalkıp Manisa’ya gelmişti. Bu hareketleri doğru bulmayan Şehzade Ahmet, babası Sultan İkinci Bayezid’den kardeşlerini öldürtmek için izin istemiş, ancak bu estiği geri çevrilmişti. Şehzade Selim'in Rumeli'ye geçişi İstanbul'da duyulunca, üzerine asker sevk edilmesi gündeme geldi. Bunu haber alan Şehzade Selim, asi olmadığını, babasına saygılarını arz etmek için geldiğini beyan etti. Kendisine nasihat için gönderilen elçiye itibar gösterildi. Bunun üzerine İstanbul'a dönen elçi şehzadenin babasının elini öpmek için geldiğini söyledi. Şehzade Selim karşıtları bu oyunu kabul etmeyerek üzerine Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa gönderildi. Ancak Hasan Paşa savaşmaksızın Edirne'ye döndü. Bu gelişme üzerine padişah Sultan İkinci Bayezid, bizzat Selim'e karşı harekete geçti.
BAYEZİD’E AHİDNAME YAZDIRILDI
Padişah Bayezid yaşlı olduğundan arabayla hareket ederek, Çukurçayır'da Selim'in ordugâhının karşısına geldi. Selim, karşı taraftan taarruz olmadıkça, kesinlikle saldırılmamasını emretti. Bayezid'e bindiği arabanın penceresinden elini öpmeye gelen oğlunu görünce duygulandı. Rumeli akıncı ve sancakbeylerinin de etkisiyle, savaştan vazgeçilerek taraflar arasında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre veliaht yapılacağı dedikoduları olan Şehzade Ahmed’in veliaht yapılmayacağı temin edildi ve Bayezid tarafından şehzadelerinden hiçbirini diğerine tercih edip veliaht yapmayacağına dair ahidname yazdırıldı. Ayrıca Selim'e Rumeli'den istediği Semendire Sancağı verilmiş, bununla beraber bu sancağa Alacahisar ve İzvorvik Sancakları da ilave edilmiştir.
ŞEHZADE AHMET, PADİŞAH İLAN EDİLDİ
Sultan İkinci Bayezid'in Çukurçayır’daki anlaşmaya uymaması üzerine Şehzade Selim, 40.000 kişilik kuvvetle, Çorlu’da babasının kuvvetlerinin olduğu ovaya geçti. Ağustos 1511’de vuku bulan savaş sonunda, Selim yenilerek, Karadeniz sahiline geldi. Kendisine katılanlarla İğne Ada’dan (İnada) gemiyle Kefe'ye gitti. Selim'in bu mağlubiyeti üzerine, Şehzade Ahmed'e derhal İstanbul'a gelmesi yönünde bir yazı yazıldı. Şehzade Ahmed İstanbul'a vardığının ertesi günü padişah ilan edildi.
CÜLUSU 23 MAYIS’TA GERÇEKLEŞTİ
Ahmed’in padişahlığını tanımayan yeniçeriler, bununla kalmayıp içlerinde devlet ileri gelenlerinin de olduğu birçok evi talan etti. Yeniçerilerin Selim lehindeki taşkınlıkları Şehzade Ahmed’in yeniden Anadolu’ya dönmesine sebep oldu. Şehzade Selim’i desteklemeyenler bu kez de Şehzade Korkud’u padişah yapmanın yollarını aramaya koyuldu. Haber gönderilen Şehzade Korkud, İstanbul’a geldi. Yeniçeriler Şehzade Korkud’a saygı ve tazimde kusur etmezken, padişahlık konusunda Selim’in yanında oldukları konusunda ısrarlıydı. Yenibahçe Ayaklanması’yla (6 Mart-24 Nisan 1512) devletin kontrolü tamamen elinden çıkan Sultan Bayezid, Şehzade Selim’i İstanbul’a çağırmak zorunda kaldı. İstanbul’a 18 Nisan 1512’de gelen Selim’in cülusu da 23 Mayıs'ta gerçekleşti. Bayezid tahttan çekilip istirahat edeceği Dimetoka’ya gitmek üzere yola çıksa da Çorlu’da ani bir rahatsızlık sonucu vefat etti. Şehzade Ahmed, kardeşinin tahta geçmesini hazmedemeyip, Konya'da hükümdarlığını ilan etmekle birlikte, 19 Haziran 1512'de oğlu Alaaddin'i göndererek Bursa’yı ele geçirdi. Padişahlık alameti olan hutbe okuttu. Buna karşılık Sultan Selim, 29 Temmuz’da Bursa’yı yeniden ele geçirdi. Sultan Selim daha sonra İstanbul’a dönerek, Ahmed taraftarı olan Sadrazam Koca Mustafa Paşa’yı idam ettirerek yerine Hersekzade Ahmet Paşa’yı sadrazamlığa getirdi.
ŞAH İSMAİL’İN YAŞADIĞI BÜYÜK BOZGUN
Sultan Selim’in tahta çıktığı sıralarda devletin en büyük sorunu Safevi Devleti’nin Anadolu’daki yıkıcı faaliyetleriydi. Anadolu’daki birliği sağlamak ve burada gelebilecek tehlikeyi bertaraf etmek isteyen Sultan Selim, 1514 yılı baharında İran Seferi’ne çıktı. Oğlu Süleyman’ı 50.000 kişilik kuvvetle Anadolu'da bırakan Sultan Selim, Erzincan’dan Tebriz’e yürüyüşüne başladı. Sefer çok uzun sürmüş, ancak Safevi ve Osmanlı güçleri henüz karşılaşamamıştı. Osmanlı Ordusu’nda bazı güçlükler baş gösterdi. Orduda seferden geri dönme düşüncesinde olanlar da vardı. Yaşanan bazı olayları ve dillendirilen bazı rahatsızlıkları fark eden I. Selim, atına binerek askerlerine hitaben cesaret veren ve meydan okuyan bir konuşma yaptı. Geri dönmeye niyeti olmadığını söyleyen I. Selim, askerlerin söylediklerine uyan ve geri dönüş için kendisi ile görüşen Hemdem Paşa'yı çocukluğundan beri tanıyor olmasına rağmen ölümle cezalandırdı. Osmanlı ve Safevi orduları 23 Ağustos 1514’te Çaldıran Oavıs’nda karşılaştı. 24 Ağustos'ta gerçekleşen savaş, Osmanlının lehine sonuçlandı. Muharebede yaralanan ve atından düşen Şah İsmail, askerlerinden birinin atını ona vermesi ile savaş alanından kaçtı. Sultan Selim, yoluna devam ederek Tebriz’e girdi. Bu sayede Doğu Anadolu'da Osmanlılar için bir tehlike kalmadı.
HAİNİN CEZASINI BİZZAT KENDİSİ VERDİ!..
Sultan Selim, 15 Eylül 1514'te Tebriz’den Karabağ’a doğru harekete geçti. Böylece İran’ın tamamını almayı hedefleyen Sultan Selim, bunu başaramayıp Amasya’ya döndü. İran Seferi’nde ihmali olduğunu düşündüğü Hersekzade Ahmed Paşa ile ikinci vezir Dukaginoğlu Ahmet Paşa’yı azletti. Kışı Amasya’da geçiren Sultan Selim, ilkbaharda tekrar İran seferine çıkacağı için top ve cephaneyi Şarkı Karahisar’da bırakmıştı. Selim’in Amasya’da bulunduğu sırada Dukaginoğlu Ahmet Paşa veziriazam ve defterdar, Piri Mehmed Paşa da üçüncü vezir ilan edildi. Dukaginoğlu Ahmed Paşa’nın veziriazamlıkta ikinci ayı yaşanırken, yeniçeri ayaklanması oldu (Şubat 1515). Ayaklanmanın sebebini araştıran Sultan Selim, Dukaginoğlu Ahmet Paşa’nın kışkırtması ve düşmanla yapılan haberleşmenin delillerine ulaştı. Dukaginoğlu’nu hançerleyerek bizzat cezasını veren Sultan Selim, bir süre veziriazamlığa kimseyi tayin etmedi.
Bütün bu gelişmeler neticesinde İran üzerine yapılacak ikinci seferden vazgeçildi. Doğu ve Güney sınırlarını emniyete almak isteyen Sultan Selim, Kemah Kalesi’ni, Diyarbakır Kalesi, Mardin, Urmiye, İtak, İmadiye, Siirt, Eğil, Hasankeyf, Palu, Bitlis, Hizran, Meyyafakirin ve Cizre’yi zapt etti.
OSMANLI SINIRLARI 5 MİLYON METREKAREYİ GEÇTİ
Osmanlı ile Memlüklüler arasında, Fatih Sultan Mehmed Han devrinden beri süregelen anlaşmazlıklar vardı. Bu anlaşmazlıklar neticesinde Memlüklüler ile Safeviler arasında bir ittifak meydana gelmişti. Ordusunu Osmanlı sınırına kaydıran Memlüklüler, Dulkadiroğulları Beyliği’ne son verilmesi üzerine açık açık Osmanlı’yla çatışmaya başlamıştı. Sadrazam Hadim Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu’nun 1516’da Suriye’ye geçmesine izin vermeyen Memlüklüler’e Yavuz Sultan Selim Mısır Seferiyle karşılık verdi. Yavuz, 5 Haziran 1516’da çıktığı seferde 18 Ağustos’ta Antep’i, 19 Ağustos’ta da Besni’yi teslim aldı. Asıl büyük savaş, Halep yakınlarındaki Mercidabık'ta gerçekleşti. Yaklaşık 8 saat süren 25 Ağustos’taki savaş, Osmanlı lehine sonuçlandı. Bu savaşla Osmanlı topraklarının sınırları 5 milyon 200 bin metrekareye çıktı.
OSMANLI ORDUSU’NUN MÜTHİŞ SÜRATİ!..
Yavuz Sultan Selim, 28 Ağustos’ta Halep’e hiçbir direnişle karşılaşmadan girdi. Hama, Humus, ve Şam aynı şekilde teslim oldu. Lübnan emirleri, Osmanlı hakimiyetini kabul etti. Sadrazam Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu, 21 Aralık 1516’da Han Yunus Savaşı’nda Canberdi Gazali’yi yenerek Filistin yolunu da açmış oldu. Yoluna devam eden Yavuz, 30 Aralık 1516'da Kudüs’e girdi. Mercidabık’ta büyük bozgun yaşayan Memlüklülerin başına Tumanbay geçmiş, Venediklilerle ittifak kurmuştu. Bu ittifakın sonucu olarak ordusuna 200 tane top alan Tumanbay, Ridaniye köyü yakınlarında, Osmanlı Ordusu’na pusu kurdu. Bu pusunun haberini alan Yavuz Sultan Selim, küçük bir askeri birlik bırakarak, dönemin hiçbir ordusunda görülmeyen büyük bir süratle Mukattam Dağı’nı 5 günde dolanarak Tumanbay’ın arkasından saldırdı.. Bu ani saldırı karşısında hiçbir varlık gösteremeyen Tumanbay, 22 Ocak 1517’de ağır bir yenilgi aldı.
“YUSUF NEBİ TAHTI”NDA BİR OSMANLI
Kahire'ye zarar vermeden girme amacında olan Yavuz Sultan Selim, 25 Ocak'ta direniş göstermeden teslim olan bütün Memlûklülerin affedileceğini ilan etti. Fakat Tumanbay ve ona yakın Memlûklü komutanları gerilla tipi direniş organize etmeye başladı. Bu sebeple Kahire ancak üç gün süren çok şiddetli savaştan sonra ele geçirilebildi. Şehir kısmen yıkılırken, binlerce insan öldü. Büyük bir törenle 4 Şubat 1517'de Kahire’ye giren Yavuz Sultan Selim, "Yusuf Nebi Tahtı"na oturdu. Memlüklüler, Nil deltasında ve Yukarı Mısır'da direnişe devam etti. Fazla zaman geçmeden Osmanlı güçleri bu direniş merkezleriyle birlikte Tumanbay'ı yakalamayı başardı. Tumanbay, 13 Nisan 1517'de Kahire kale kapısında asılarak idam edildi. Bu zaferle birlikte Memlük Devleti yıkılıp, toprakları Osmanlı egemenliğine girdi.
Mısır Seferi sonunda, Suriye, Filistin ve Mısır, Osmanlı hâkimiyeti altına girdi. Ayrıca Hicaz ve yöresi de Osmanlı topraklarına katıldı. Doğu ticaret yolları tamamen Osmanlıların eline geçti. Elde edilen ganimetler ve alınan vergilerle Osmanlı Hazinesi, doldu. Kutsal Emanetler, 6 Temmuz 1517'de Osmanlı’nın eline geçti. Ayrıca Kıbrıs’taki Venedikliler, Memlüklüler’e verdikleri vergiyi Osmanlı’ya vermeye başladı. Baharat ve İpek Yolları Osmanlı’nın kontrolüne alındı.
TEDAVİSİ 40 GÜN SÜRDÜ…
Sultan Selim, Mısır Seferi'nden sonra Batı Seferi'ne başlamak amacıyla çeşitli hazırlıkları girişti. Donanmayı hazırlayan Yavuz Sultan Selim, veziriazamı kapıkulu askerleriyle Edirne’ye gönderdi. Kendisi de 26 Ağustos 1520’de Edirne’ye doğru yola çıktı. Çorlu’da sırtında çıkan bir çıbanı sıktırması neticesinde, büyük bir rahatsızlığa yakalandı. Yaklaşık 40 gün Başhekim Ahmed Çelebi tarafından tedavi edilmeye çalışıldı. Fakat yara yine de büyüyüp açıldı. Hareket edemeyecek kadar yorgun düşen Yavuz Sultan Selim, tedaviden ümidini kesince Edirne'de bulunan Veziriazam Piri Mehmed Paşa, Vezir Çoban Mustafa Paşa ve Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşa’yı çağırtıp vasiyetini hazırlattı. Ayrıca Manisa Valisi olan oğlu Süleyman’ı acele yanına çağırttı. Ancak oğlu Süleyman gelmeden 21 Eylül’ü 22 Eylül’e bağlayan gece (1520) rahmet-i rahmana kavuştu.
HÂKİM DEĞİL, HÂDİM…
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır Seferi sonrasında “Halife” unvanını almıştır. Seferden dönüşünde Halep’teki Büyük Cami’de kıldığı Cuma namazında. Hatibin hutbede kendisini o vakte kadar halifeler için kullanılan “Hakimu’l Haremeyni’ş Şerefeyn (Mekke ve Medine’nin hakimi) olarak anması üzerine, Yavuz Sultan Selim, itiraz etmiştir. Kendisinin “Hakim” değil “Hadim” olabileceğini belirten Yavuz Sultan Selim, daha sonra oturduğu yerdeki halıyı kaldırıp caminin taş zemine alnını dayayarak gözyaşı dökmüştür.
KRONOLOJİ
2 Eylül Osmanlı Hükümeti’nin, Tarihinde İlk Kez Fransa’ ya Savaş İlan Etmesi (1798).
2 Eylül Kösem Sultan’ın Öldürülmesi (1651).
2 Eylül Tokyo Körfezi’nde Demirli Missouri Zırhlısında, Başbakan Suziki’nin, Japonya’nın Yönetimini Mac Artur’a Devrini Öngören Anlaşmayı İmzalaması. Başkan Turuman’ın Zaferi İlan Edişi ve İkinci Dünya Savaşının Sonu (1945).
3 Eylül İngiltere ve Fransa’nın Almanya’ya Savaş Açması (1939).
4 Eylül Sivas Kongresi’nin Toplanması (1919).
7 Eylül I. Süleyman’ın (Kanuni) Zigetvar Dolaylarında Ölümü (1566).
7 Eyül I. Süleyman’ın, Budapeşte’yi Fethi (1529).
9 Eylül Kuzey Kore’nin Bağımsızlık İlanı (1948).
10 Eylül IV. Murat’ın Tahta Çıkışı (1623).
11 Eylül Macaristan’da Budin’in Fethi (1526).
11 Eylül ABD’de, Dünya Ticaret Merkezi ve Savunma Bakanlığına (Pentagon) Saldırı Düzenlendi (2001).
12 Eylül Askeri darbe (1980).
13 Eylül Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921).
14 Eylül Ruslarla, Edirne Antlaşması’nın İmzalanması (1829).
17 Eylül Türkiye’nin Üç Yıl İçin MC Konseyine Üye Seçilmesi (1934).
18 Eylül Pakistan’ın Kurucusu M. Ali Cinnah’ın Ölümü (1948). Camp David (ABD)’de, Mısır-İsrail (Sedat - Begin) Zirvesi (1978).
20 Eylül Başbakan İsmet Paşa ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü’nün, Sofya’yı Ziyareti ve 1929 Tarafsızlık Antlaşması’nın Uzatılması (1933).
22 Eylül Yavuz Sultan Selim’in vefatı (1520).
24 Eylül II. Selim’in Tahta Çıkışı (1566).
24 Eylül İran-Irak Savaşı’nın Başlaması (1980).
25 Eylül Yıldırım Bayezid’in Niğbolu Zaferi (1396).
25 Eylül Şehzade Bayezid’in İdamı (1561).
26 Eylül Preveze Deniz Zaferi (1538).
29 Eylül İnebahtı Kalesi’nin Fethi (1499).
30 Eylül Sokollu Mehmet Paşa’nın Ölümü (1579).
30 Eylül I. Süleyman’ın Tahta Geçmesi (1520).
30 Eylül Oruç Reis’in Cezayir Zaferi (1517).
30 Eylül Damat Ferit’in İstifası (1919).