Hakan Sarılar arkadaşımız, Üstad ın geçen haftaki

Mısır daki Olaylar başlıklı iki değerlendirmesine, ilgimi çeken bir yorum

yazmış: Şöyle bir iddia var. İhvan-ı Müslimin, Lozan sonrasında, Mustafa

Kemal in direktifleriyle Mehmed Âkif Ersoy un Mısır a gitmesi ve onun

girişimleriyle kurulmuş bir teşkilattır. Anti-emperyalist, özellikle İngiliz

karşıtı ve İslâm Birliği yanlısı olarak tasarlanmıştır. Yeni Türk devletinin

ilk beşinci kol faaliyetidir. Nitekim yeni devlet bu tip organizasyonları

Suriye (daha önce Libya da denenmiş ve başarılmıştı, oraya giden Türk

subayların içinde Mustafa Kemal de vardı) ve diğer İslâm ülkelerinde de

uygulamaya koymuştur. Nutuk ta Mustafa Kemal gelecekte İslâm Birliğinin

sağlanabileceğini, bunun için öncelikle bu ülkelerin bağımsızlığına kavuşması

gerektiğini, sonra bağımsız ülkelerin meclislerinin hangi yetkilerini

devredeceğine karar verebileceğini, nihayet oluşturulacak üst yönetimin

devredilen yetkilerle donatılabileceğini söylemişti. (Gerçi bu ülkelerin

hiçbirisi hâlâ tam bağımsız değil!) Bu bilgilerle iddia arasında bir paralellik

var.

Bu yazıyı, Mısır daki son gelişmeler ve biraz da işte bu

yorum vesilesiyle yazıyorum.

Evet, Mısır da DARBE , hem de sözde demokrat Batı nın

desteklediği DARBE oldu.

Sömürü sermayesi ne yapar

Sömürü sermayesi aslında hiçbir karşılığı olmayan faizli

dolar yani para gücünü kullanarak siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik

kışkırtmalarını başlatır... Çapulcular fırsattan yararlanarak yağmacılığa

başlar... Halk savunmaya geçer... Polis müdahale eder... Millî olmayan medya

polise saldırır... Eli kolu bağlı polis başaramayınca durum orduya kalır, ordu

müdahale eder, sonra geri çekilir Sermaye istediğini başbakan yapar!..

Her zaman sömürü sermayesinin dediği olmaz. Halk bazen

istediğini başbakan yapmış olabilir. Nitekim Türkiye de zaman zaman böyle

olmuştur. Sonrasını biliyorsunuz

Türkiye, Mısır ve diğer bazı ülkelerdeki olaylar faizci

banker sermaye sahipleri tarafından organize ediliyor. Dünyadaki asıl çatışma

faizci banker sermaye sahipleri ile reel ekonomi sahibi üretici sermaye

arasındaki çatışmadır. Türkiye/Taksim ve Mısır/Tahrir deki olaylar işte bu

çatışmanın uygulamalarıdır ve çatışmalar devam ediyor...

Sokak hareketlerini daima sömürü sermayesi başlatır.

Şartlar müsait değilse hareket başarısız olur. Nitekim Taksim harekâtı

başarısız olmuştur. Mısır da son Tahrir harekâtı ise ilk merhalede başarılı

olmuştur ama bu durum sermayenin istediği olacaktır anlamına gelmez.

Meselenin şöyle bir boyutu vardır. Uygarlıkları DİN,

İLİM, EKONOMİ ve YÖNETİM oluşturur. İnsanlık ülkelere, ülkeler illere, iller

bucaklara, bucaklar ocaklara ayrılır. Bu örgütlemelerde bir ayrılık yoktur.

Din, ilim, siyaset ve ekonomide farklılıklar etki etmez. Ama kültür dediğimiz

dil, sanat, teknik ve hukuk ise yereldir. Merkeze gidildikçe birlik, taşraya

gidildikçe de ayrılık vardır. Her ülke o ülkedeki halkın çocuklarına aittir. Bu

iller, bucaklar, ocaklar için böyledir. Irkın reddi mirasın da inkârıdır. Yerel

yönetimler oluşurken onları birleştiren şey ne olursa olsun, sonunda onların

kurduğu topluluk çocuklarına kalır. Çare ve çözümler de işte bu çerçeve içinde

düzenlenmeli ve uygulanmalıdır.  Bizim

genel tesbit ve teşhislerimiz böyledir. Şimdi, geleceği tahmin ve inşa

açısından, geçmişi kısaca da olsa hatırlamak yararlı olacaktır. Öyleyse kısaca

hatırlayalım.

Sömürü sermayesi asırlardan beri İslâm ile Hıristiyanlığı

çatıştırdı ve dengeyi din çatışması üzerine kurdu. Son yüzyılda ise dengeyi

rejimler çatışması üzerine kurdu. Şimdi de coğrafi bölgeler üzerinde kurmak

istemekte; bir taraf Çin ve Rusya, diğer taraf AB ve ABD.

Mısır daki çatışma etkin güçler arasındaki çatışmadır.

Arap Baharı sömürü sermayesi tarafından yeni hedeflere ulaşmak için

çıkarılmıştır. Sermayenin asıl hedefi Müslümanları etkin güçlere isyan

ettirmek, böylece etkin güçleri kötü duruma düşürüp yeniden emrine

alabilmektir. Sömürü sermayesinin asıl hedefi ise bu sürecin sonunda

Müslümanları da imha etmektir. Ama İhvan-ı Müslimin önderliğindeki Mısır halkı

ve bu arada Türk halkı ile özellikle bu ülkelerdeki şuurlu Müslümanlar bu oyuna

gelmeyecektir.

(Devamı var.)