Tarihe ilgisi olanlar, Süleyman Şah ın türbesinin bir kez
daha taşınmasını nefeslerini tutarak izlediler.
İlginç şahsiyetlerin hayat hikâyeleri, ölümlerinden sonra
da devam etmekte.
Moğolistan da bulunan Budist rahibin çürümemiş mumyası ve
200 yıllık meditasyonu bitmemiş halde duruşu, hâlâ yaşıyor olabilir, diye
yorumlandı.
Süleyman Şah ta, sanki halen yaşıyor gibi sık sık
mezarının değiştirilmesi ile adeta bir mesaj vermeye çalışmakta.
Sanki yüzyıllardır ayrı kaldığı eşinin, o akıllı ve bilge
kadının, Hayme Ana nın yanına gitmeyi istiyor gibi.
Sadece kemikleri kalsa da, tarihte bu birkaç kez mezar
değiştirme, böyle okunmalı ve Süleyman Şah ın söylemek istediği duyulmalı.
İlk kez, 1939 da mezarın yeri değiştirildi, türbe
tamirinin olanaksızlığından, kale içinde yeni bir türbe yapılarak nakledildi.
1974 te de kabir, yine benzer acıları yaşadı.
Suriye de inşa edilen barajın suları altında kalmaması
için, kabir Caber Kalesinden alınıp Karakozak a nakledildi.
Kabri açıldığında da düzgün bir kemik yapısıyla
karşılaşıldı.
Fakat Suriyeliler her zaman bu türbeden rahatsız olup
kaldırılmasını istedi, Türkiye ile ilişkilerin gerginleşmesine yol açtı.
Biraz da türbe bahane, topraklarımız Türk tehdidi altında
endişesini duydular.
Eğer bu mezar, gerçekten Süleyman Şah a ait ise,
Domaniç teki sevgili eşi de bu durumu endişe ile
izlemekte, yanına gelmesi için beklemekte.
Zira bir başka iddia da kabrin 1.Kılıçarslan ın babası
Kutalmışoğlu Süleyman a ait olduğu yönündedir.
Ama bilim adamları sanırım bu durumu, DNA ile
çözebilirler.
Zira büyük bir ihtimalle kabir, Osmanlı yı kuran Hayme
Ana nın eşi Süleyman Şah a ait.
Özellikle bu cümleyi kurdum çünkü tarihlerimiz Osmanlıyı,
Osman Gazi nin ya da onun babası Ertuğrul Gazi nin ya da onun babası Süleyman
Şah ın kurduğunu anlatır.
Benim tezimse Osmanlıyı kesinlikle Hayme Ana kurmuştur.
Eşi Süleyman Şah ile birlikte Orta Asya dan ayrılıp
batıya doğru göç ederken, Fırat nehrini atıyla geçerken eşi, suda boğulup ölür.
Oba sarsılır, önderlerini kaybettikleri için dönelim yurdumuza derler. Hayme
Ana yalvarır, dönmeyelim diye; iki büyük oğluna söz geçiremez onlar ve obanın
büyük kısmı geri dönerler.
Ya Hayme Ana da dönse idi, belki de Osmanlı Devleti
kurulamayacaktı. Çok küçük Dündar ve bıyıkları yeni terlemiş Ertuğrul, obanın
diğer kısmı ile yola devam edip Anadolu ya gelirler. Selçuklu sultanı bir
yardımlarından ötürü onlara Ankara Haymana yöresini yurt olarak verir. Bu yer
Hayme Ana nın hatırasını hâlâ yaşatan Haymana dır. Bu isim bile, oğlu Ertuğrul
bey olsa da, Hayme Ana nın devlet analığını göstermektedir.
Sanki Süleyman Şah, o büyük hayallerin sahibi, devlet
kuran kadına bir teşekkür için ulaşmaya çabalamaktadır.
Ya da kimselerin bilmediği sırrını sadece ona
anlatacaktır.