Oluşturulan bir küresel yapı özellikle gelişmekte olan ülkeleri dolara bağımlı hale getirmiş. Denebilir ki, doları elinde bulunduranlar dünyaya hükmediyor. Ondan sonra da bağımsızlık şarkılarını dillerinden düşürmüyorlar. Bir başka ifadeyle dolara sahip olan ülkeler gelişmekte olan ülkeleri işgal ederken bile bağımsızlıktan, özgürlükten söz ediyorlar. Sanki hokkabaz oynatıp dünyayı bu hokkabaz oyunu ile oyalıyorlar. Hokkabaza dikkatleri çekerken öbür yandan cepteki cüzdanlar çalınıyor. Ülkemizde yaşanan son dolar terörü sanıyorum bu anlattıklarımızın en son örneğini oluşturdu.
Dolar terörü ilk günlerdeki etkisini giderek kaybediyor. Belli ki dolar bir noktada kalacak. Ancak, bu kalacağı rakam terörden önceki rakam olmayacaktır. Kısacası, ABD dolar vasıtası ile dünyayı kontrol altında tutuyor, doları kamçı gibi kullanıyor. Bu kamçıyı yememek için İslam dünyası başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin acilen yeni bir para birimine geçmesi gerekiyor. Yeni bir para birimine geçilebilmesi için de öncelikli olarak bu gerçeği gören ülkelerin birlik oluşturması şart. Avrupa’da nasıl ki ortak bir para birimine geçilebilmesi için önce Avrupa Birliği kuruldu, ardından gümrük birliğine gidildi, daha sonra da ortak para birimine geçildi. Benzer bir oluşumun sağlanmaması için ciddi bir sebep olduğu kanaatinde değilim. Yeter ki, Haçlı-Siyonist ittifakının oluşturduğu yapının farkına varıp bu yapının dünyayı sömürmeye yaradığını görmek geriyor.
Dolar vasıtasıyla ülkemizde estirilen son terör olayının etkisi giderek ortadan kalkacağına inanıyorum. Ancak, toplumun önemli bir kesiminin de büyük ölçüde etkileneceği görülüyor. Bu etkinin tesirlerini ortadan kaldırmak için önümüzdeki yıllarda atılabilecek adımlar ister istemez geriye bırakılacaktır. Yani, ülkemizin kalkınma hamlesi engellenecektir. Yoksa durduk yerde dolar üzerinden bir operasyon yapılır mıydı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan son konuşmasında ekonomik krizin zor bölümünün geride kaldığını, biraz sabır ile krizin etkilerinden kurtulabileceğimizi belirterek ümitli mesajlar veriyor. Ancak, bu mesajın verildiği günlerde çeşitli vesilelerle esnaf ile yaptığımız görüşmelerde dinlediklerimiz kriz geçse bile derin izler bırakacağını gösteriyordu. İflaslar birbirini takip ederken, yıllardan beri tanıdığım bir esnaf içinde bulundukları durumu anlatırken, “Artık vadeli satış yapmayacağım. Çünkü veresiye yaptığım satışın parası gelene kadar yerine alacağım mala arka arkaya zamlar geliyor” diyerek durumunu anlatmaya çalışıyordu. Bu arada yıllardan beri alışveriş yaptığı toptancının da kendisine vadeli mal vermemeye başladığını söylüyordu. Esnafın anlattıklarına kimileri abartma diyebilir belki. Ama abartmada olsa unutulmamalıdır ki, piyasa kesinlikle iki ay önceki piyasa değil.
Pek çok esnaf varlığını sürdürebilmek için elindekini tüketmekle meşgul. Çünkü sattığı malın yerine yenisi alamıyor. Yani sermayeyi tüketiyor. Bu bakımdan piyasanın ekonomik krizden bir an evvel kurtulması toplum olarak ortak temenni haline geldi. Sıkıntıda olan sadece küçük esnaf değil. Büyüklerde ciddi bir sıkıntı yaşıyor. Bunun sonucudur ki, iflasın ilan edenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Yaşanan bunca olumsuzluğa rağmen hâlâ ABD ve AB ülkelerine mecbur olduğumuz gibi bir tavır sergilemekten vazgeçilmeli. Bunu söylerken kapılarımızı dünyaya kapatalım diyor değil ama yaşanan bunca sıkıntıya, ülkemize karşı sergilenen olumsuzluklara rağmen hâlâ ABD ve Avrupa’ya sırtımızı dönemeyiz demenin de anlamı yok. Onlarla aramızı düzeltmek için saf ettiğimiz çabaların hiç olmazsa bir kısmını yeni bir oluşum için harcasak sanıyorum gelecekteki bir takım bu tür ekonomik terör olaylarının önünü kesmiş olabiliriz.