Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…

ADİL DÜZEN FAİZ YERİNE NE ÖNERİYOR?

Öncelikle şunu hatırlatmalıyım ki; Millî Gazete’mizdeki bu köşeden sizlere 50 yıl yani yarım yüzyıldır yazıyorum.

Önce “Millî Görüş” diyerek başladık…

Sonra “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni” dedik…

Millî Görüş’ün en önemli meyvesi de “Adil Düzen” ile “Adil Dünya Düzeni”dir.

Adil Düzen, çağımızın en önemli projesi; üçüncü milenyum medeniyet projesidir.

Sadece kuru bir söylem veya sadece bir slogan değildir.

Bunu net olarak ifade etmekte fayda görüyorum.

Antarktika kıtası kadar büyük bir medeniyet tasavvurunun buz kütlesini bu yazıda kıyas olması için anlatmayı uygun görüyoruz.

Muhatabımızın yani söz konusu yazarın yazısı bizi hangi konuya götürürse biz de o konudaki fikirleri ve çözüm önerilerini yazmaya gayet ettik ama ayrıca bu önemli detayları da bilip hatırlamakta ve bilmeyenlere hatırlatmakta yarar var kanaatindeyiz.

Geçen yazılarımızda teşhisi ortaya koyduk.

Görünen köy kılavuz istemez, gidişatın nereye olduğu ayan beyan belli.

Dünya savaşının eşiğindeyiz, ekonomik olarak nasıl bir halde olduğumuz ortadadır.

çare ve çözüm nedir?

Öncelikle bir ülkede faiz varsa enflasyon vardır, enflasyon varsa faiz de vardır.

Yani faiz sebep enflasyon sonuç veya enflasyon sebep faiz sonuç tartışmasının bizce ikisi de doğrudur. Enflasyon eşittir faiz. Eşittir işaretinin hangi tarafında olursa olsun biri diğerini tetikler.

Geçen yazılardaki faizin kaçınılmaz para arzını mecbur kıldığını ifade etmiştik. Eğer para basıp enflasyon yaparsanız doğal olarak faiz de artar. Zira para değer kaybettiği için enflasyon kadar faizin hak olarak görülmesi tartışılmaktadır.

Bu nedenledir ki; para artmamalıdır, azalmamalıdır, para sabit olmalıdır.

Bu konu en kritik konudur.

Bir para oluşturuyorsanız, öncelikle para yaşamsal alanlarda bolca bulunan bir madde olmamalıdır, sınırlı olmalıdır. Paranın artışı ile insanlık nüfus artışı yani emeğin artışı orantılı olmalıdır. Böylece insan sayısı / para miktarı kişi başına düşen sayısal paraya eşit olarak verilmelidir. Denge bozulmamalıdır. Saklandığında ve korunması gerektiğinde aradan yüzyıllar geçse dahi varlığını entropiye karşı korumalıdır.

Tarih boyunca deneme yanılma yoluyla bulunan para Altın’dır.

İlahi kaynaklar da bunun böyle yani altın olduğunu söylemektedir.

Son yüzyılda kâğıt para ile altın arasındaki orantılar da bize kâğıt paraların altın karşısında sürekli değer kaybettiğini matematiksel veriler ile göstermektedir; buna ister İslam’ın mucizesi deyin, isterseniz bilimin verisi de diyebilirsiniz.

Yapamazsınız ama dilerseniz bizi yalancı çıkartabilirseniz çıkartın!

Buyurun köşelerinizden bizi yalanlayın!

Konuyu daha da açabiliriz.

Ayrıca şu bilinmelidir ki insanlık bugünkü dolara ve onun benzeri olan paralara “ilahlara tapar” gibi tapmaktadır. Bu nedenle baz noktasının altın olmadığı söylenebilir. Yani altın değeri arz ve talebe göre günlük ve aylık olarak bazı yıllara göre kâğıt para üzerinden değer kaybedebilmektedir. Bunun da temel sebebi kâğıt paranın faiz ile orantılı olarak emisyonunun azaltılması veya artırılmasıdır. Lakin on yıllar seviyesinde bakıldığında değer olarak bırakın önüne geçmeyi, eşit kalan bir kâğıt para veya dijital para olmamıştır, olamamıştır, bundan sonra da olamayacaktır.

(Devamı var; ÇARE VE ÇÖZÜMLERİ YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ…)