Soru: Benimsemiş olduğumuz “Peygamberler Sistemi” açısından, bugün hangi olayları ele alacak ve hangi problemlere çözümler arayacaksınız?
Türkler bu bölgeye yerleştikten sonra, asırlar boyunca Anadolu’da isyanlar ve ayaklanmalar devam edegelmiştir. Bu çatışmaların temelinde genellikle “Sünnî-Şiî çatışması” olmuştur. Cumhuriyet döneminde bu çatışmalar “Türk-Kürt çatışması” şekline dönüştürülmüştür. Son zamanlarda da “lâik-antilâik çatışması” veya “Alevîlik-Sünnilik çatışması” şeklinde de lanse edilmeye çalışılmaktadır. Bizim çok iyi bildiğimiz ve şimdilik gündeme getirmek istemediğimiz daha başka senaryo ve planlar da vardır. Bütün bu gelişmeleri bir yana bırakır da esasa gelirsek görürüz ki, bütün bu olayların ve gelişmelerin kökeninde sosyal problemler vardır (daha sonra ve şimdi bu sorunların tamamına “Sosyal Tufan” dedik). Her toplulukta insan vücudunda hastalıklara sebebiyet veren mikroplara benzer devlet ve düzen düşmanları vardır.
Devlet ve düzen düşmanı bu mikroplar çeşitli şekillerde topluma musallat olur ve devleti yıkmak için olanca güçleriyle çalışırlar. Topluluklar da, insan vücuduna benzer koruma tedbirleri alırlar. İnsan vücudunda mikroplara karşı mücadele veren akyuvarlar benzeri devlete musallat olan düşmanlara karşı koruyucu kuruluşlar vardır. Bu kuruluşlar iç ve dış düşmanların şerrini def etmeye çalışırlar. Konuya böyle bir bakış açısı ile yaklaştıktan sonra, biz, ‘Niçin hastalık vardır? Hangi kaynaklardan beslenmektedir?’ gibi sorulara cevaplar aramak yerine; doğrudan doğruya “Peygamberler Sistemi”nde yani “Adil Düzen”de bu problem ve hastalıklara ne gibi çözümler getirildiğini anlatmaya çalışacağız.
Soru: Terör olayları birbirinin benzeri midir, kökleri itibariyle aynı kaynaklı mıdır?
Cevap: Vücut hasta olunca hastalık bünyenin her tarafında değişik şekillerde tezahür eder. Olaylar birbirinden farklıdır. Olaylardan biri halk hareketidir, karışıklıktır, anarşidir. Terör olaylarında ise ana problem suçlu veya suçluların bulunamamasıdır. Doğu olayları terördür ve faili meçhul değildir ama faillerin tamamı yakalanamamıştır. Birinde halk organize değildir ve olayda kitle akışı vardır. Burada kitle psikolojisinden yararlananların olay çıkarması vardır. Bu olumsuz ortamdan yararlananların olay çıkarması vardır. Diğeri ise organize olmuş ve iyi eğitilmiş güçler halk üzerinde dehşet ve korku yaratmaktadır. Bu farklılığa rağmen, her iki olay da aynı kaynaktan beslenmektedir. Def edilmeleri ve bertaraf edilmeleri de benzer şekilde olacaktır. Baştan da söylediğim gibi biz burada mikroda bir olay üzerinde tatbik edilmesi gereken taktikten ziyade, genel olarak uygulanacak stratejiyi ele alacağız.
Soru: Terör ve anarşinin önlenmesi için köklü çözüm size göre ekonomik çare ve çözümlerde mi yoksa sosyal düzenlemelerde mi aranmalıdır?
Cevap: Bugünkü anarşi ve terörün birinci kaynağı ekonomiktir. İşsiz kalan insanlar kendilerine meşgale aramak zorundadırlar. Meşru iş yapamayanlar, gayri meşru meşgaleler ararlar ve bu tür zararlı organizasyonlara katılırlar. Oysa herkese ve her kesime iş bulursak; işlerindeki başarılarını takdir ve teşvik edersek; hiç kimse bu tür anarşik kuruluşlara karışıp katılmaz ve dolayısıyla kendilerine eleman bulamayacak olan bu kuruluşlar da kendiliğinden dağılır. Tabiîdir ki, açlık ve fakirlik de bu anarşik odakları besleyen kaynakların başında gelir. Fakirleşip aç kalan bu insanlar, karınlarını meşru veya gayri meşru yoldan doyurmak zorundadırlar. Bu olumsuz durum da bu odakları besliyor. Enflasyon işsizliği; işsizlik açlığı; açlık borçlanmayı; borçlanma yolsuzluğu; yolsuzluk rüşveti; rüşvet anarşiyi; anarşi de baskıyı doğurur ve birbiri ardı sıra gelen bütün bu olumsuzluklar sonunda devlet yıkılır. Enflasyonla başlayan süreç devletin yıkılması ile son bulur. Anarşi ve terörün ikinci kaynağı ise devletin fonksiyonunu icra edememesidir. Devlet soruşturma yapar ve suçluları bulur; mahkemeler suçluları mahkûm eder, icra da bu mahkûmiyeti infaz eder. Devletin bu infazı yerine getirecek gücü vardır. Ne var ki bu güç mahkeme kararlarını infaz edemiyor. Mahkemeler müessir ve adil kararlar alamıyor, gerekli soruşturmalar yapılamıyor. İşte bu da anarşi ve terörün sosyal sebebidir. Sonuç olarak diyebiliriz ki; anarşinin kaynağı ekonomiktir ama anarşinin def edilemeyişi sosyal bir olaydır. (Devamı var.)
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.