BAŞKENT Ankara ya bağlı köylerin geri kalmışlığını hep
merak etmişimdir. Bir ziyaret vesilesiyle Haymana ya bağlı Kirazoğlu köyüne
gittim. Ankara ya 100 km. mesafedeki bu köy, 30 Mart tan bu yana mahalle
statüsü kazandı. Kurtuluş Savaşı nın bir bölümünün geçtiği Mangaldağı köy
sınırları içinde.
40 haneden oluşan Kirazoğlu nun nüfusu 198. Adıyaman,
Urfa, Malatya dan gelen göçmenler tarafından 320 sene önce kurulmuş bir köy.
İsmini buraya ilk yerleşen aileden almış. Temel geçim kaynağı tarım ve
hayvancılık. Çevre köyler gibi ulaşımdan mahrum. Buraya minibüs, otobüs, tren
uğramıyor. Ulaşım ancak özel araçlarla yapılabiliyor.
Kirazoğlu nda en dikkat çeken yapı köyün camisi. Orada,
canlı tarih diyebileceğimiz 85 yaşındaki Kâzım Demirtaş la tanıştım. Kâzım Ağabey
okumaya meraklı. Siyer ve İslâm Tarihi ne karşı özel ilgisi var. Güçlü
hafızası, parlak zekâsı öğrenimle birleşmiş olsaydı, nice akademisyenlere taş
çıkartırdı, diye düşündüm.
Kâzım Ağabey, toprak ve işle yoğrulmuş çilekeş bir
Anadolu insanı. İmanlı ve firaset
sahibi. Hürmet telkin eden bir görünüşü var. 1950 de, Ankara daki askerliğini
unutamıyor.
Kâzım Ağabey in babası Şükrü Bey uzun savaş yıllarında 12
sene askerlik yapmış. Sakarya Meydan Savaşı na katılmış. 2 sene Rusya da esir
kalmış. Askerlik yıllarına ait babasından çok hatıra dinlemiş. Bunlardan en
yanık olanı Mahmut Çavuş ile ilgili. Dinlediklerini efsanevî bir üslûpla
naklediyor.
Asker arasında efsaneleşmiş olan Mahmut Çavuş un nereli
olduğu bilinmiyor. Ancak, Anadolu nun yiğit bir insanı olduğu kesin.
Trablusgarp, Balkan, 1. Dünya ve Kurtuluş Savaşları na katılmış. Askerlik
dönemi 15 seneyi aşmış.
ÇİLELİ SAVAŞ YILLARI
Mahmut Çavuş evlendikten kısa bir süre sonra askere
alınmış. Yalnız mektupla haberleşilen yıllar. Askerin ailesine mektup ulaştırması
imkânsız gibi. Bir savaş bitmiş, diğeri başlamış. Mahmut Çavuş cepheden cepheye
koşmuş. Bu süre içinde ailesi ve köylüleri haber alamamış Mahmut Çavuş tan.
Savaşlar bitince terhis olmuş. Atı ile birlikte köyünün
yolunu tutmuş. Gece vakti ulaşmış evine. Pencerenin dışa yansıyan ışığından
hanımının yanında bir delikanlı olduğunu fark etmiş. Eşinin ihanetine
uğradığını düşünmüş. Bunca çileden sonra bu manzara onu çileden çıkarmış.
İkisini de öldürüp kimse görmeden geri dönmeye karar vermiş. Ama, önce şiir
okuyayım da hanımım benim kim olduğumu öğrensin, istemiş. Şöyle başlamış:
Akşamını tandır gelin / Kandilini yaktır gelin,
Koynunda yatan genci / Bildir bana telli gelin.
Hanımı gelenin bir yabancı olduğunu sanmış. O da şiirle
vermiş cevabını:
Akşamımı tandırmışım / Kandilimi yaktırmışım,
Koynumda yatan yiğidi / Gül mememden emzirmişim.
Mahmut Çavuş bir şeyler sezse de, işin iç yüzünü anlamak
istemiş:
Hastayım attan inemem / İnsem de tekrar binemem,
Ay karanlık yol gidemem / Bir yol göster telli gelin.
Hanımı, yolcuya çek git anlamında şöyle cevap vermiş:
Hastasın attan inersin / İnsen de tekrar binersin,
Ay ışıktır yol gidersin / Yolcu isen git yoluna.
Hanımının üslûbu ve gencin tutumundan, eşinin sadakatinin
devam ettiğini anlamış ve son dörtlüğü okumuş:
İstanbul dan gelir ferman / Dizlerimde kalmadı derman,
Mahmut Çavuş sana hayran / Aç kapıyı telli gelin.
HASRET SONA ERİYOR
Gelenin beyi olduğu konusunda hanımının şüphesi
kalmamıştır. Anadolu kadınının efendisine sadakatinin en güzel örneği olarak
onu evine davet etmiş:
İstanbul dan gelsin ferman / Dizlerinde olsun derman,
Kolum yastık, saçım yorgan / Gir içeri Mahmut Çavuş.
Artık, vuslat gerçekleşmiş, 15 yıllık hasret sona
ermiştir. Hanım, 15 yıllık serüvenini uzun uzun anlatmış efendisine. Oğulları Mehmet in,
babasının askere gitmesinden bir süre sonra dünyaya geldiğini, şimdi evin
sorumluluğunu üstlendiğini ifade etmiş. Anne oğul birlikte dertleştikleri bir
atmosferde kendisinin köye ulaştığını söylemiş. Köylüler de Mahmut Çavuş un
yaşadıklarını hayranlıkla dinlemişler. Bu olay efsane misali her tarafa
yayılmış.
Mümbit Anadolu toprağı bağrında nice Mahmut Çavuşlar,
nice kahramanlar barındırıyor. Aaah, bu toprakların kıymetini hakkıyla
bilebilseydik! Bu toprakları vatan haline getirenlerin emanetine sahip çıkmak
ne büyük vefakârlık!
Onlar, öyle erler ki, kimi şehit oldu, kimisi gazi.
Mahmut Çavuş gazi olanlardan.
Anadolu kadınının eşine bağlılığına bakın ki, 15 yıl
geçse de efendisine olan sadakatinden bir şey eksilmiyor. Bir ömür efendisine
sadık kalıyor.
Biz, bu manevî değerlerimizle var olduk, yine aynı
değerlerle var olacağız. Bizi biz yapan değerleri korumak en büyük görevimiz.
Hani şair demiş ya: Bak kardeş her dalda bir başka türkü
/ Her dağ yamacında bir aslan uyur. Evet, Anadolu ırz, namus ve vatanı korumak
için İslâm ve cihat aşkıyla yollara düşmüş isimsiz kahramanlarla dolu. Onları
örnek alarak yeni kahramanlar yetiştirme zamanı. Bize, yeni fetihleri, yeni
Çanakkaleleri yaşatacak kahramanları.