Tarlalar ekiliyor ve onunla hayat sürdürülüyordu. Ne var ki
tarımcılık yapabilmek için kalabalık aileye gerek vardı, tüm hayatın gerekleri
aile içinde olup bitiyordu. Ancak kalabalık aile yaşayabiliyordu. Dolayısıyla
evli çiftler çok çocuk yapmak zorunda idiler, bunlar sayesinde işbölümü
gerçekleşiyor ve aile hayatını sürdürebiliyordu. Bu da sonunda toprakların
bölünmesine sebep oluyor, artık o topraklar aileyi geçindiremiyordu. Bunun
üzerine kabileler ve kavimler kendi topraklarını terk ediyor ve başka yerlere
göç ediyorlardı. Bu da uygarlığın yayılmasına sebep oluyordu. Bu yayılışta da
Kur an ın hükümleri tam uygulanamamıştır. İ lay-ı Kelimetullah ilkesi içinde
meşru yollar bulunmuş ve fethedilen ülkelere adalet götürülmüştü. Ne var ki
hakemlik sistemi işletilememişti.
Âyetteki bu ifade kentlerin büyümesi sebebiyle ortaya gelen
sıkışıklığı, trafiği ve hava kirliliğini ifade etmektedir. Bugün insanlar
kırları terk edip kentlere koşmaktadırlar. Yeryüzünün geniş olmasına rağmen
kentlerde sıkışıklık içinde yaşıyorlar. Rahubet kelimesi kentlerin büyümesini
ifade ettiği gibi kentlerde yaşamanın kolaylığını da ifade etmektedir.
Sanayi için merkezi yerlere ihtiyaç vardır. Tarım için de
yayılmaya ihtiyaç vardır. Tarım ile sanayi arasındaki denge oluşmamıştır,
sorunlar devam etmektedir.
Bu sorunlar ahşap evlerden oluşan dinlenme siteleri ve
yüz dairelik lojmanlı tarım ve sanayi apartmanları ile çözülecektir. Rahmet
içinde sıkıntıda olma bugünkü dünyanın sorunudur. Allah bu durumdan tekrar eski
denge durumuna döndüreceğini müjdelemektedir. Ocak, semt, bucak, ilçe, il, bölge, ülke, kıta merkezleri ve insanlık
şeklindeki teşkilatlanma, bunlar arasındaki halkın parasız yararlandığı ulaşım,
dinlenme evleri sanayii ve tarım kentleri, ilmî-meslekî-siyasî-ahlâkî
dayanışmalarla insanlık yeniden eski rahbına kavuşacaktır.
Bir taraftan kalabalıklaşarak topluluktan yararlanma, diğer
taraftan kalabalık hâline gelen topluluklardaki sorunlar; işte bunlar bu üç
dönemin sorunları olmuştur.
KUR AN BU SORUNLARIN ÇÖZÜLECEĞİNİ HABER VERMEKTEDİR.
Trafik, hava kirliliği, işsizlik ve güven sorunları bu
darlığı oluşturmaktadır. (s. 9)
Nefis kişi demektir. Türkçede nüfus olarak
kullanılmaktadır. Bir taraftan nüfusun az olmasından zor durumda olan insanlar,
nüfusun artması ile sıkıntıya girmeye başladılar. Doğum kontrollerini icat
etmeye başladılar. Thomas Robert Malthus, teoriler üreterek yeryüzünün
insanlara yetmediğini iddia etmiştir. Oysa bugün köyler boşaldığı halde yine
insanlar besin sıkıntısını azlıktan değil, bölüşmedeki aksaklıktan
çekmektedirler. Önce boşalan köyler yeniden dolacaktır. Köylere kentteki ruhb
götürülecektir. Nüfusun artmasından doğan sıkıntı giderilecektir. Kendi
nüfusları kendilerine sıkıntı vermeye başladı.
Dâkat kelimesi burada iade edilmiştir. Demek ki yerden
doğan darlıkla nüfustan doğan darlık farklıdır. Biri ekonomik darlıktır, biri
sosyal darlıktır.
İnsan topluluk içinde ayrı yaşayacak şekilde var edilmiştir.
İnsan yalnız kaldığı zaman da sıkılmaktadır, kalabalık olduğu zaman da
sıkılmaktadır. Ekonomi bakımından da böyledir. Bir yerde kalabalık olduğu zaman
da geçim sıkıntısı çekilmekte, bir yerde nüfus az olduğu zaman da sıkıntı
çekilmektedir. İki sıkıntı birbirinden farklıdır. Diyelim ki biri üretimdeki sıkıntıdır,
diğeri ise bölüşmedeki sıkıntıdır. Biri eğitimde sıkıntıdır, diğeri ise işte
sıkıntıdır.
Bu ifadelerde kalabalıklaşmadan doğan sıkıntılar
anlatılmaktadır. Biri teknik sıkıntıdır, diğeri hukuk sıkıntısıdır. İnsanlık
bugün teknik sıkıntıyı aşmış bulunmaktadır ama HUKUKİ SIKINTI devam
etmektedir. KUR AN bunun da aşılacağını bildirmektedir.
İnsanlar başlangıçta ayrı ayrı aileler hâlinde çalışıp
yaşamaya başladılar. Zamanla birlikte işleri oldu ve kısmen birleşmeye
geçtiler. İnsanlık böylece uygarlaştı. Uygarlaştığı en son yirminci yüzyılın
sonunda artık üretimi birlikte yapmakta, ayrı ayrı tüketmektedirler. Uygarlaşma
yapı bakımından tamamlanmıştır. İşte, insanlığın bu duruma geçmesi için
Emevilerin, Abbasilerin ve Türklerin uygarlıklarını yaşaması gerekmekte idi.
Bugün insanlık artık anlamıştır ki kişi kendi başına bir iş yapıp yaşayamaz.
Her insan topluluk içinde üretmek, ürettiğini satmak, ihtiyaçlarını satın almak
durumundadır... (s. 10) Devamı var