Kayıp nesnenin ardından gelen yasta, yatırılan enerjinin ve benliğin bu enerjiyle bütünleşerek yeni bir kimlik kazanmasının etkisi vardır. Kişi sevdikleriyle ilişkilerini sürdürürken ciddi anlamda bir enerji yatırımı yapmaktadır. Bu süreçte yatırılan enerji kişiye sevgi ve ilgi olarak geri dönmektedir. Terk edilme ya da ölüm durumunda ise kişi enerji yatırılan nesnenin kaybedilmiş olmasından dolayı yıkım içindedir. Artık bu yatırılan sevginin geri dönüşümü yoktur ve gerçek anlamda kaybedilen de budur. Çünkü yatırım “kataksis” doğrudan nesneye yatırılıyor ve bu bir ön algılanmaya dayanıyor. Yani nesne algılanmadan önce yatırım yapılıyor. Normal gelişim sürecinde bu yatırım nesneyi bekliyor nesne ortaya çıkıyor yatırım yapılıyor. Nesnenin kaybı durumunda ise kişi bütün servetini kaybetmişçesine sarsıntı yaşıyor.

Nesne ile kurulan ilişkilerde sıkıntı varsa, kişi enerjisini yatıramıyor, karşılık bulamadığında ise öfkesini kendine yöneltiyor. Yani dışarıdan alınamayan nesneyi içerde oluşturmaya çalışıyor. Çünkü iç dünya bir boşluk kabul etmiyor. İnsan bu boşluğu farklı şekillerde doldurmaya çalışıyor.

Nesnenin kaybı ile başa çıkma uğraşları, nesneye yatırılan enerjiyi geri çekmekle yani bu sevgi ilişkisinden vazgeçmekle olabiliyor. Ancak ölümün aramızdan çekip aldıkları vardır ki, böyle durumlarda iç dünyada sevdiklerimize bir yer açıyor ve o boşluğu kapatmaya çalışıyoruz.

Genellikle, kişi kayıp edilen kişinin artık yanında olmadığını bir süre sonra kabul ediyor. Bu durumda kişinin duygusal beklentileri genellikle bilinçdışına atılıyor ve benlik alt benlik üst benlik içinde devam ediyor. Ancak kişi yaşadığı bu acı deneyimiyle zaman zaman karşı karşıya kalıyor.

Sevginin kendisi kadar nesnesi de önemlidir. Çocuk ilk aylarda annesine bağlıdır. Çocuk bağımsızlaştıkça dış dünyaya açılır ve bağlılık nesneleri genişler. 10. yaşına kadar çocuğun en önemli gereksinimi sevgidir. Bu gereksinimine öncelikle anne karşılar. Annenin sevgisi koşulsuz bir sevgidir. Babanın sevgisi ise, çocuğun güçlenmesi açısından önemlidir. İç dünya anne babanın yansımalarını taşır ve dışarıya buradan bakarız. Sevgi nesnelerimizle ilişkilerimizde de bu yansımalardan fazlasıyla etkileniriz.