Üzerinde kaza namazı bulunan kimselerin bu gibi mübarek gecelerde nafile namaz yerine kaza namazı kılmaları daha yerinde olur. Bu sebeple kaza namazı olan kimseler bol bol kaza namazı kılmalı ve bu gece kılınacak bütün nafile namazları, kaza namazı olarak niyetlenmeli ve öylece kılmalıdırlar. Bir günde sabah namazı: 2, öğle namazı: 4, ikindi namazı: 4, akşam namazı: 3, yatsı namazı: 4 ve vitir namazı: 3 rekat olmak üzere toplam 20 rekat farz ve vacib namaz vardır. Demek ki 5 günlük kaza namazı kıldık mı, toplamı 100 rekat yapar, 100 rekat kılmış olur. ALLAH Teâlâ afv ü mağfiret eylesin, kabül etsin. Amin.

6- Kadir gecesi gündüzünde mezarlar, bizden dua bekleyen yakınlarımızın kabirleri ziyaret edilmeli, ruhlarına Kur’an-ı Kerim okumalı, dua etmeli, onlar için de ALLAH Teâlâ’dan afv ü mağfiret dilemeli, böylelikle ruhları şad edilmelidir. Ayrıca Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin, ashabın, tabiinin, diğer büyüklerimizin, meşayıhımızın, akrabalarımızın özellikle analarımızın, babalarımızın ve hocalarımızın... Kısacası bütün Müslümanların ruhlarına Kur’an-ı Kerim okunmalıdır. Ayrıca bütün Müslümanların mağfiret-i ilâhiyyeye, maddî ve manevî bütün hayırlara bereketlere nail olmaları, yeryüzünden zulüm ve küfrün kalkıp İslâm’ın hakim olması için de içtenlikle dua edilmelidir. Ya Rabbi! Cümlemizi rahmetine gark eyle. Afv ü mağfiretine nail eyle. Cehennemden uzak eyle. Cemalinle ve Firdevs cenletinle müşerref eyle. Dünya ve ahiretimizi mamur eyle. İslâm’ı ve Müslümanları aziz ve mansur eyle. Amin! Ya Rabbe’l-Âlemin… 7- Dinimizce aziz ve mübarek kabul edilen diğer zamanlar, geceler gibi bu mübarek gece hakkında da aile efradımıza, özellikle çocuklarımıza lüzumlu bilgileri vermeli, mana ve ehemmiyetini anlatmalı ve benimsetmeliyiz. Böylece onların da bu gecenin feyzinden istifade etmelerine vesile olalım. Bu sebeple bu gece çoluk-çocuğu sevindirelim. Maddi imkânlar elverdiği ölçüde eşimize, çocuklarımıza, bu mubarek gece hatırasına bir hediye alarak, bu mübarek gecenin zihinlerde daha etkili bir şekilde yer almasını sağlayalım. Böylece bu mübarek gecenin güzelliğinden ailece istifade edelim. Hiç şüphe yok ki, dinimize karşı duyduğumuz sevgi ve hürmet ana-babalarımızın bize bıraktığı güzel bir mirastır. Bu miras, bizden de çocuklarımıza kalabilecek olan en değerli mirastır.

Din kardeşlerimizle de tebrikleşelim, varsa dargınlarımızla barışalım. Bu gece dargınlıklara, kırgınlıklara son vermek, nefretin yerine sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, dostluk ve kardeşliği hakim kılmak için de bize önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu gece kırık kalpleri onaralım. Ebeveynlerimizi ziyaret ederek dualarını almaya çalışalım. Akraba, eş-dost yakın ise bizzat ziyaret edilmeli, ziyaret mümkün olmayanları mektupla, telefonla, telgrafla veya mesajla tebrik etmelidir. Öksüzlere, kimsesizlere ve yardıma muhtaç olanlara yardım edelim. Böyle mübarek fırsatlardan faydalanıp afvolunmamıza vesile olacak hayırlı işlerle meşgul olalım. Günah sayılan hareketlerden sakınalım.

8- Kadir gecesi ve gündüzünde fakir fukarayı, yetim ve kimsesizleri görüp gözetmek, ihtiyaç içerisinde kıvranan din kardeşlerimizin yardımlarına koşmak, onlara imkanlar ölçüsünce tesaddukta bulunmak mutlaka yapmamız lâzım gelen bir husustur. Çünkü Cenab-ı Hak:

“ALLAH Teâlâ sana ihsan ettiği gibi sen de başkalarına ihsan et.”  buyurmaktadır. Ebû’d-Derda (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

“Fakirleri kollayıp gözetiniz. Çünkü siz aranızdaki fakirler sayesinde onların duası bereketi ile rızıklandırılıyor ve ALLAH Teâlâ’dan yardım görüyorsunuz,”  buyurdu. Sehl b. Sa’d (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

“Ben ve yetimi himaye eden, O’nun işine bakan kimse ile cennette şöylece beraber bulunacağız, buyurdu ve şehadet parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz açarak işaret ettide insanlara gösterdi.”  Enes b. Malik (R.A.) den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

“Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamaz.”   buyurmuşlardır. Yine Abdullah ibn-i Ömer (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

“Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin ALLAH da ihtiyacını giderir.”  buyurarak, sağlıklı bir toplumun oluşmasında sevgiyi, nimeti ve güzellikleri diğerleriyle paylaşmanın ve çevreyle bütünleşmenin ne kadar önemli olduğuna dikkatlerimizi çekmiştir.

Unutmayalım ki, paylaşılmayan sevinç ve mutlulukların insan için fazla bir anlamı yoktur. Sevinç ve mutluluklar paylaşıldıkça artar, kederler de paylaşıldıkça hafifler, azalır.

İhtirasların sınırsız hale geldiği, çok küçük menfaatlerin bile düşmanlığa ve kine yol açtığı, ikiyüzlülüğün yaygınlaştığı, yalan ve hilenin arttığı, aldatanların ve aldatılanların çoğaldığı, maddi değerlerin önemsenip manevi değerlerin dikkate alınmadığı, sözü ve davranışlarıyla örnek olan kimselerin azaldığı böyle bir zaman içerisinde, Kadir gecesini vesile kılarak; kendi özümüze dönmeli yaptıklarımızı gözden geçirmeliyiz.

Dini duygu ve düşüncelerin yaygınlaştığı bugünlerde, hayatımızda yeni sayfalar açarak; kardeşliğimizi kuvvetlendirmeli, hoşgörü, sevgi ve saygıyı elden bırakmamalı, yardımlaşmanın ve dostluğun en güzel örneklerini sergilemeliyiz. Hayatımızdan kini ve nefreti uzaklaştırmalı, düşmanlığı, karamsarlığı ve ümitsizliği kovmalıyız. Toplumun kaynaşmasında ve bütünleşmesinde, ülkemizin kalkınmasında, milletimizin huzur ve refahında üzerimize düşeni yapmalıyız. Kırdığımız gönülleri tamir etmeli, dargın olduğumuz kardeşlerimizle hemen barışmalıyız. Açları doyurmalı, yoksullara ve kimsesizlere yardım elini uzatmalı, hastaları ve düşkünleri ziyaret etmeliyiz. Anne-Baba ve akrabalarla ilişkilerimizi, komşularımız ve çevremizle münasebetlerimizi güçlendirmeliyiz. Dünyaya gelmemize vesile olan anne-babamızın hayır dualarını mutlaka almalıyız.

Sıcak yuvamızda çoluk çocuğumuzla mutlu bir hayat sürerken felâkete uğramış zavallı insanları, kimsesiz çocukları, ızdırap çeken hastaları, yetimleri hatırlamalı, ALLAH Teâlâ’nın bizlere verdiğinden onlara da vermeliyiz. Dünün olaylarından yarın için dersler almalıyız.

Böyle mübarek gecelerin manevi havası içinde birbirimize sevgi ile yaklaşmalıyız. İçimizdeki kin ve düşmanlıkları atmalı, kardeşçe kucaklaşmalıyız. Hep birlikte bu asil milletin yükselmesi için çalışmalıyız. Böyle yapacak olursak Yüce Rabbimizin rızasına ermiş oluruz.

9- Diğer kutlu zamanlar gibi Kadir Gecesi de, geçici hevesler ve sonu gelmez emeller peşinde bir koşuşturma içerisinde geçen hayatımızda bize bir soluklanma, durup düşünme, iç dünyamıza dönüp geçmişimizin bir muhasebesini yapma fırsatı sunar. Bu sebeble Yüce Rabbimizin:

“Ey iman edenler! ALLAH Teâlâ’dan korkun da emirleri ifa edin. Herkes yarını kıyamet günü için önden ne göndermiş olduğuna bir baksın. ALLAH Teâlâ’dan korkun da yasak edilen şeyleri terk edin. Çünkü ALLAH Teâlâ, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.”  

“Kendileriniz için hayırdan ne takdim ederseniz, sizden önce ne gönderirseniz, onu ALLAH Teâlâ’nın indinde daha hayırlı ve ecrini daha büyük olarak bulursunuz. ALLAH’tan günahlarınızın afvını isteyiniz. Şüphesiz, ALLAH Gafûr’dur, Rahîm’dir”   emirlerine kulak vererek, ahiret için ne hazırlık yaptığımıza, kendimiz için hayırdan ne takdim ettiğimize, önden ne gönderdiğimize bir bakalım. Hayatımızın bir muhasebesini yapalım. Evet şu yaşa geldik. Namazımız, orucumuz, zekatımız, haccımız, tesettürümüz, helal ve haramlara riayet etmemiz ne durumda Hazret-i Ömer (R.A.) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:

“Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere, kıyamet günündeki en büyük arz huzura alınma için gerekli güzel hazırlıklarınızı yapınız. O gün huzura alınırsınız, Öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak.”  Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

“Ey insanlar! O gün hesab ve sorgu-sual için huzura alınırsınız. Öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak.”  Abdullah b. Abbas (R.A.)den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz nasihat ettiği bir şahsa şöyle buyurmuştur:

“Beş şey gelmeden evvel beş şeyi ganimet bil:

1- İhtiyarlamadan evvel, aciz ve düşkün duruma düşmeden önce gençliğinin kıymetini bil. Oyun ve eğlence gibi sonu hüsran olan şeylerle geçirme.

2- Hasta olmadan evvel sıhhatinin kıymetini bil. Din ve dünyana yararlı hizmetler yap.

3- Fakir düşmeden evvel zenginliğinin kıymetini bil. Zenginliğini ekonomik olarak kullan. Malını ve servetini lüzumsuz yere tüketme, tutumlu ol, cimri de olma.

4- İşin gücün artmadan evvel boş vakitlerinin kıymetini bil. Boş vakitlerini değerlendir. Tembel tembel oturma, yararlı hizmetler yap.

5- Ölüm gelmeden evvel hayatının kıymetini bil. Düzenli ve tertipli olarak hem dünyan için ve hem de ahiretin için çalış. Hiç ölmeyecek gibi dünya işlerini yap, yarın ölecekmiş gibi ahiret hazırlığı yap. Yani, her ikisi için muvazeneli çalış.” 

Evet bu hadis-i şerif ve ayet-i kerimeler gereğince nefsimize bir çeki-düzen verelim. Nefsimize değil de Cenab-ı Hakk’ın emirlerine uyalım. ALLAH Teâlâ yolunda ve huzurunda gözyaşı dökelim. ALLAH Teâlâ huzurunda, kulun akıttığı birkaç damla gözyaşının, ilahî Rahmeti coşturduğunu, yalvaran günahkar kulun günahının bu sayede yıkandığını bilelim. Hakk’ın rahmet dergahına sığınalım. O’nun uzanan elleri, yaşaran gözleri boş çevirmediğinin idraki içinde olalım. Salih amellerimizin; imanımızın nurunu arttırdığını, kemalini ve bekasını sağladığını idrak ederek ömrümüzü salih amellerle geçirelim. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayının kıymetini bilelim, Ramazan, Ümmeti Muhammed (S.A.V.)in ayıdır. Bütün günahlar bağışlanır.

Bu gece aynı zamanda esenlik ve güvenliğin her tarafa yayıldığı, sema kapılarının açıldığı, dua ve tövbelerin kabul edildiği bir kutlu gecedir. Bizler, hayatımızın çok hızlı seyreden akışı içinde böylesi müstesna geceleri kendimizi yenileme fırsatı olarak değerlendirmeli, hikmet gözüyle kendimizi sorgulayıp, özeleştiri yapıp, işlediğimiz hatalara tövbe edip af ve bağışlanma dilemeliyiz. Bu gecede, kendimizle, Yüce Yaratıcımızla ve çevremizle barış içinde yaşamanın ve hayatımızı anlamlı kılmanın yollarını aramalı, kendimiz, ailemiz ve bütün insanlık için dua etmeliyiz.

Şimdi bize düşen, bu gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapmaktır. Hayatımızın hesabını yaparak kârımızın ve zararımızın bilançosunu çıkarmaktır. Hangimizin elinde bir sene daha yaşayacağımıza dair bir garanti vardır. Ölümü akıllarından bile geçirmeyen milyonlarca kişi, bu geçen bir sene içinde dünya denilen yerden ahirete intikal etti. Bizler de biliyoruz ki, ömür sermayemiz her geçen gün bitmekte, buna karşılık birçoklarımızın günahları artmaktadır.  

İşte her gün artan günah yükünden kurtulmak için ALLAH Teâlâ’nın bizlere bahşettiği Kadir Gecesi lütfundan istifade edelim. Böyle gün ve geceleri ganimet bilelim. ALLAH Teâlâ’nın açık olan tevbe kapısına iltica edelim. Geliniz hep beraber, şu mübarek gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapalım. Bir yıllık kâr ve zararımızın bilançosunu çıkaralım. Âbid isek ibadetimizin, zahid isek zühdümüzün, günahkâr isek günahlarımızın, âlimsek ilmimizin, zengin isek servetimizin, fakir isek sabrımızın, hayırsever isek yardımlarımızın ALLAH Teâlâ katındaki değeri ve değmezi nedir ve ne değildi diye geliniz uzun uzadıya düşünelim, tefekkür edelim.

Hayâtımızın sonunda pişman olmamak istiyorsak, bu mübarek geceler hayâtımızda dönüm noktası olsun. Resûlullah (S.A.V.)in izinde yürüyelim. O’nu kendi nefsimizden daha çok sevelim. Resûlullah (S.A.V.)in aşkı ile gönüllerimizi yeşertelim. Cenâb-ı Hakk’ın ve Resûlullah (S.A.V.) efendimizin aşkları ile ibâdetlerimizi kusursuz yapmaya çalışalım. Manevi havasını teneffüs ettiğimiz bu Kadir gecesi, ALLAH Teâlâ’ya açılan ellerin, bağlanan gönüllerin ve yalvaran dillerin boş dönmeyeceği, yapacağımız duaların Rabbimizce kabul edileceği inancı ve ümidini taşımaktayız. Bu inanç ve ümitle, kendimiz, ana-babamız, yakınlarımız, ülkemiz, milletimiz, bütün kardeşlerimiz ve tüm insanlığın mutluluk ve barışı için dua etmeyi unutmayalım. Gönüllerimizi saran bir huzurla ALLAH Teâlâ’ya karşı şükran borcumuzu; nefsimize, ailemize, komşularımıza karşı vazifelerimizi hatırlayalım. Müslüman olarak kendimizi nefis muhasebesine tabi tutalım. Eğer yaratana ve yaratıklara, ülkemize ve milletimize karşı görev ve sorumluluklarımızda kusur ve ihmallerimiz varsa, bu gece yapacağımız değerlendirme ile bunları telafi yönüne gidelim.

Zaten Kadir gecesinin en önemli yönlerinden birisi de: İnsanların kendisini hesaba çekme, günah ve sevaplarını düşünerek bundan sonraki hayatına çekidüzen vermesine imkân tanımasıdır. Binaenaleyh: Bu gece vesilesiyle, yüce Rabbimize karşı eksik olan kulluğumuzu tamamlamaya çalışalım. ALLAH Teâlâ’ya daha yakın olabilmenin yollarını arayalım. Dilimizi, kalbimizle birleştirerek can-ü gönülden hatalarımıza, kusurlarımıza, günahlarımıza tevbe edip, daha ileriye, daha iyiye ve daha güzele yönelmeye gayret edelim. Tembellik cehalet ve gafleti terk edip, gayrete gelelim. Kısacası: Mağfiret-i İlahiyyeye nail olabilmemiz için yapılması ne gerekli ise onu yapalım. Günah mı işledik Tevbe edelim. Felâh bundadır. ALLAH Teâlâ ve Resûlünün yolundan mı ayrıldık Hemen dönelim. Salâh bundadır. Din kardeşlerimizden birinin gönlünü mü kırdık Onaralım. İnsanlık bundadır. Üzerimizde başkalarının hakkı mı var Ödeyelim. Müslümanlık bundadır. İçimizi ihtiras mı kaplamış Sakınalım. Huzur bundadır. Milyonlarca Müslümanın koştuğu ezan seslerine kulak mı tıkadık Açalım ve koşalım. Kurtuluş bundadır. Ruhumuzu kin ve düşmanlık mı bürümüş Unutalım. Güven bundadır. ALLAH Teâlâ’ya kulluk vazifelerimiz mi eksik İkmal etmeye çalışalım. Hiç olmazsa noksanlarımızı idrak ve itiraf edelim. Bu mübarek gecede bir hesabımızı yapalım. İslamî birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi kaybedip parça parça mı olmuşuz Kaynaşalım. Yükselme ve ilerleme bundadır. Yoksulları, fakirleri, kimsesizleri görelim ve elimizi onlara uzatalım. Hayır ve refah bundadır. Çocuklarımıza dinlerini, imanlarını, mukaddes ve milli değerlerini öğretelim. Bu husustaki ihmallerimizi telafi etmeye çalışalım. Çünkü istikbal bundadır.

Dindarlık dünya ve ahiret, madde ve mana dengesine; akıl, düşünce, duygu ve bilginin ahenkli şekilde buluşturulmasına dayanır. Günümüzde ferdi ve toplumsal hayatımızdaki maddi ve manevi değerler dengesi madde lehine bozulmuş, manevi değerler erozyona uğramış, dünyevîleşme, bencillik, kişisel çıkarcılık, kendini beğenmişlik, nemelazımcılık, dedikodu ve tahammülsüzlük gibi olumsuzluklar dünyaya bakışımızda ve ilişkilerimizde öne çıkmış, neticede bütün bunlar ruh sağlığımızı ciddi anlamda bozmaya başlamıştır. Bu beşeri zaafların etkisinin artması sadece ferdi ve ailevi mutluluğumuzu değil, toplumsal hayatımızı, barış ve huzur, dayanışma ve kardeşlik içinde yaşayabilmemizi de tehdit etmektedir.

Oysa Yüce dinimiz İslâm, insanın maddî ihtiyaçları kadar ruhî ihtiyaçlarını da dikkate almış, O’nun devamlı surette Yüce Yaratanla bağlantı içinde olmasına önem vermiş, insandaki pozitif değerleri öne çıkararak onu geliştirmeyi, O’nun özünün bozulmasını önlemeyi, insanın kendisi, çevresi ve yaratıcısı ile ilişkilerini sağlıklı bir şekilde kurabilecek bir iç barış ve güvene kavuşmasını gaye edinmiştir.

Ayrıca Yüce dinimiz, sadece ihtiyacı olana maddi yardımda bulunmayı değil, sağlıklı bir iletişim için güler yüz göstermeyi de, çevremizdeki insanlardan anlayış bekleyene anlayış, ilgi bekleyene ilgi göstermeyi, onlara doğru bilgi vermeyi de sadaka ve ibadet saymıştır.

Kadir gecesinin aydınlattığı manevi ortam, bizlere böyle bir dengeli hayatı kurmamızı, dinin genel ibadet ve hayır anlayışına uygun olarak kendimiz ve çevremiz için yararlı davranışta bulunmamızı sağlayacak bir bilinç tazeleme imkanı sunmaktadır. Kadir Gecesi, kendimizi yenilemek, geçmişimizi sorgulamak, geleceğimizi planlamak ve ümitlerimizi tazelemek için önümüze konulan büyük bir fırsattır.

Madde ve mana arasındaki doğal dengenin madde lehine bozulduğu, insanlar ve toplumlar arası ihtilafların bütün dünyayı olumsuz yönde etkilediği, ihtilafların çözümü için akl-ı selimin yerine silahların devreye sokulduğu, pek çok fenalık ve kötülüğün hüküm sürdüğü günümüzde, insanının, ruhunu derin kırılmalardan ve acılardan koruyabilmek için büyük ölçüde nefis muhasebesine ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç her geçen gün daha fazla kendini hissettirmektedir. Nefis muhasebesi, varlığımızın özünde var olan ve kimliğimizin temelini teşkil eden ahlaki değerlerimizi kaybetme tehlikesinden bizi uzak tutacak, en emin yoldur. Çünkü insanlık çoğu zaman maddeyi simgeleyen değerlerin peşinden koşarak niçin yaratıldığı ve dünyadaki gerçek misyonunun ne olduğuna dair varoluşun en temel sorularına karşı ilgisiz bir tavır sergilemektedir. Halbuki insanın hayatta varoluşun temel gayesi, nefsinin esaretinden kurtularak güzelliğin kaynağı ALLAH Teâlâ’nın kendinde yaşattığı mutlak kemalin içindeki yansımalarını idrak etmesidir. Nefis muhasebesini hakkıyla yapanlar, nefsin küçük ve sefil dünyasından kurtularak ALLAH Teâlâ’ya yaklaşan düşünen bir varlık konumuna yükselirler. Hayatın aşkın manası da ALLAH Teâlâ’ya giden yolu, diğer bütün alternatif yollara tercih edebilme erdemine ulaşmaktır. Nefsiyle muhasebesini hakkıyla yapan insanlarda görülen ilk değişim, bütün kötülükleri reddedip, ALLAH Teâlâ’nın emaneti olarak algıladıkları insanların ıstıraplarını içlerinde hissetmeleridir. Buna mukabil nefis muhasebesinden uzaklaşanlarda fark edilen özellik ise, kendi özlerine yabancılaşmaları ve yaratıcı yeteneklerini kaybetmeleridir. İnsanın ihtirasları, saldırganlıkları, çirkinlik ve kötülüklerinin altında yatan gerçek sebep, işte tam bu noktalarda aranmalıdır.

Dinimizin bize ısrarla tavsiye ve telkin ettiği bu yol, ihmal veya terk edilirse, insanın varlığı değersizleşir. Bunun toplumsal tezahürü de, arsızlık, ahlaksızlık, haksızlık, hırsızlık, yolsuzluk, kin ve intikam duygularının yaygınlaşması; merhametsizlik ve sevgisizlik biçiminde ortaya çıkar. Nefsiyle muhasebesini hakkıyla yapanlar ve iç dünyasına yönelenlerde görülen ilk değişim, bütün kötülükleri reddedip, ALLAH Teâlâ’nın yeryüzündeki halifesi olan insanın ıstıraplarını yüreklerinde hissetmeleridir.

İnsanın iç dünyasında bulacağı en güzel armağan, ALLAH Teâlâ’nın bahşettiği güzel ahlaktır. Ünlü gönül adamımız Mevlana, “bütün cihanı araştırdım, ahlak güzelliğinden daha değerli bir şey görmedim” demektedir. İç gözlem, varlığımızın özünde var olan ve kimliğimizin temelini teşkil eden ahlaki değerlerimizi kaybetme tehlikesinden bizi uzak tutacak en emin yoldur. Dinimizin bize ısrarla tavsiye ve telkin ettiği bu yöntem, ihmal veya terk edilirse, insanın varlığı değersizleşir. Bunun toplumsal tezahürü de, arsızlık, ahlaksızlık, haksızlık, hırsızlık, yolsuzluk, kin ve intikam duygularının yaygınlaşması, merhametsizlik ve sevgisizlik biçiminde ortaya çıkar.

İşte Kadir gecesi sözünü ettiğimiz iç gözlemin yapılmasına fırsatlar sunması bakımından bizler için büyük önem arz etmektedir. Umuyoruz ki insanlık modern rehavet döneminin ve bunun yarattığı ruhsal boşluğun en kısa zamanda farkına vararak dikkatini yeniden hayatın felsefi ve ruhsal yönüne çevirir. Şüphesiz ruhumuzun açlığı bedenimizin açlığından da daha acı vericidir.

İç gözlem kişiler için ne kadar önemli ve zaruri ise, toplumlar için de önemlidir. Dünyanın geldiği bu noktada, İslam dünyası da kendi iç sorunlarının çözümü için kendine yönelmesi gerekiyor. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, kendini hesaba çekme düşüncesi, İslam’ın özüne yabancı değildir. İslam dünyası bugün ciddi bir sınavla karşı karşıyadır. Bu sınav, İslam toplumlarının insanlığın geleceği için geçmişte olduğu gibi günümüzde de artı değerler üretebilip üretemeyeceğini ortaya çıkaracak olan bir sınavdır. İslam uygarlığının başka uygarlıklara karşı özgünlüğüyle meydan okuma gücünü koruyabilmesi bakımından Müslümanlar bu sınavda tutarlı ve başarılı olmak mecburiyetindedir.

İnançlarımız bize, hiçbir zaman adaletten ayrılmamayı, kim tarafından yapılırsa yapılsın bütün kötülüklere karşı çıkılması gerektiğini telkin etmektedir. Yüce ALLAH bir ayet-i kerime’de: “Ey iman edenler! ALLAH için hakkı ayakta tutanlar ve adalet ile şahitlik yapanlar olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun ki, bu takvaya daha yakındır. ALLAH’tan korkun. Şüphesizki ALLAH, yaptıklarınızdan haberdardır.”  buyurmaktadır. Şu halde Müslümanlar duygularının esiri haline gelip, insanlığın huzurunu kaçırmak için iğrenç ve korkunç eylemler gerçekleştirenlere asla destek olmamalı, bunlarla aralarındaki çizgiyi net olarak belirginleştirmelidir.

Kadir gecesi, Müslümanlar için bir mutlu gecedir, ilâhî müjdeler gecesidir. Şayet sen uyanırsan, Kadir gecesinin yıldönümleri, senin için ve bütün Müslümanlar için gene de mutlu olacak, gene de İlahî beşaretlere vesile olacaktır. İslâm’ı kendine yaşama düzeni olarak seçersen, Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasakları ile amel edersen, Resûlullah (S.A.V.) efendimizi kendine önder edinirsen, ıstırapların dinecek, çilelerin bitecek, elemlerin sona erecektir. Yurdunda hür ve mes’ut olacaksın, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa gibi mukaddes tanıdığın mekânlar, ebediyyen senin olacak, nâmahrem eli mukaddes mabedinin göğsünden çekilecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle bütün mü’minlerin Kadir Gecelerini tebrik ediyor, daha nice Kadir gecelerine sıhhat ve afiyetle erişmemizi ve bu mübarek gecenin Rabbimizin istediği manada ihya edilmesini, değerlendirilmesini ve bu mübarek gecenin mü’minlerin mağfiret-i ilâhiyyeye nail olmalarına, tüm İslâm aleminin birlik ve dirliğine, dünyanın pekçok yerinde haksızlığa ve saldırıya uğramış Müslüman kardeşlerimizin kurtuluşlarına, insanlığın hidayet ve barışına, huzur ve saadetine; dünyanın değişik bölgelerinde akan kan ve gözyaşının durmasına, maddî ve manevî hayırlara-bereketlere vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan dilerim. ALLAH Teâlâ cümlemizi, bu mübarek gecede afv ü mağfirete nail olan kullarından eylesin. Amin.