İslam dünyasının Batı için sadece sömürülecek bir alan
olduğunu görmek için Mısır daki son darbeyi görmeye elbette gerek yoktu. Biz bu
başlığı atmakla sadece bu gerçeği görmek isteyenlerin gözüne Mısır daki
darbenin sokmuş olması gerektiğini vurgulamaya çalışıyoruz. Artık, Batı nın
İslam dünyası için erişilmesi gereken bir hedef, bir örnek olamayacağını,
insanın katiline sevdalı olmasının sağlıklı bir ruh hali ile izah
edilemeyeceğinin anlaşılması gerektiğini görmek durumundayız.
Özellikle de yüz yılı aşkın bir süreden beri insanımıza
ideal olarak gösterilen Batıya benzetmek, toplumumuzu Batılılaştırmak adına
kendine yabancılaştırılmasına şimdiye kadar alkış tutanların bile artık
Batı nın İslam dünyası için örnek olamayacağını görmeleri zamanı gelmiştir.
Özellikle Mısır daki darbe karşısında ABD ve AB nin aynı
yaklaşımı sergilemesi, dolaylı olarak darbeyi onaylamaları, darbenin
arkasındaki itici gücün Batı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu gerçeği
görmemek için sadece kör olmak yetmez, aynı zamanda sağır da olmak gerekir.
Böyle olunca da Müslüman demokrat olduklarını ileri sürenlerin hala AB ne
girmek için çırpınmaları, ABD yi stratejik müttefik ilan etmeleri, Büyük
Ortadoğu Projesi nin eş başkanlığını yapmakta sakınca görmemeleri düşündürücü
değil mi Yaşadığımız bunca deneyimin ardından Mısır daki darbenin oluşumu ve
sonrasında yaşananlar hiç olmazsa İslam dünyasının artık kendine dönmesi
gerektiğini, Haçlı Seferlerinin bitmeden devam ettiğini görmek için daha ne
yapmaları gerekir
Mısır halkının yüzde 51 oy vererek seçtiği insanlar darbe
yoluyla iktidardan uzaklaştırılıyor ve darbeciler kendilerini bu yola iten
batılıların istediği istikamette Mısır ın başına bir Hırıstiyanı atıyorlar.
Mısır halkına sizin dininiz bizi ilgilendirmiyor, bizim için önemli olan her
şeyi ile bizden olan birinin devletin başında bulunması gerekiyor diye
bağırıyorlar. Kısacası Mısır halkının yüzde 51 inin oyu bir çırpıda çöpe
atılıyor, ondan sonrada hiç utanmadan demokrasi şarkıları söylüyorlar.
Yüzsüzlüğün ve edepsizliğin de bir sınırı ve ölçüsü olması gerekmez mi Ne
yazık ki, Batı için çıkar söz konusu olduğunda hiçbir değer yargısının önemi
yok. Çıkar uğruna tüm değer yargıları bir kenara atılabilir. Demokrasi
şarkıları söyleyerek eski yönetimi devirenler demokratik oylamadan istedikleri
sonuç çıkmayınca hemen demokrasiyi rafa kaldıracak tezgâhı kurabiliyorlar. Bu
bakımdan Bizim kültürümüz, bizim değer yargılarımız, bizim dinimiz bize yeter
demenin zamanı gelmiştir. Bir delikten yılana iki defa sokulmak aptallıktır diye
bir atasözümüz vardır. Halbuki İslam dünyası aynı delikten aynı yılana
defalarca kendini sokturuyor ama yeter artık demiyor/diyemiyor. Sanki
uyuşturulmuş gibi. Hani narkoz verilmiş hasta kesilip biçilirken bunun acısını
duymaz ama, narkozun etkisi geçip ayılmaya başladığında acıyı hissetmeye
başlar. Yani baygınlık geçidir. Ama, İslam dünyası için bu baygınlık dönemi
süreklilik kazanmış. Verilen uyuşturucu bir daha sanki kendisine gelemeyecek
derece ağır olmuş.
Tüm bunları belirtirken bir ümitsizlik tablosu sergilemek
istemiyorum. Kurtuluş mümkündür. Yeter ki kendi değerlerimizi önce
hatırlayalım, ardından bizi yüzyıllar boyu dünyayı şekillendiren manevi güce
yeniden kavuşmak için gayret sarf edelim. Bunun yolu İslam Birliği nden geçiyor
ama bunun sanıldığı kadar kolay olmadığını unutmamak şart. Çünkü, başta Suudi
Arabistan olmak üzere bazı ülkelerin Mısır daki darbeye destek veren
açıklamalar yapmaları İslam Birliği ne giden yolun dikensiz gül bahçesi
olmadığını gösteriyor. İslam Birliği ne giden yolda Rahmetli Erbakan Hocamızın
öncülüğünde atılmış en önemli adım niteliğindeki D-8 Hareketine imza atan
liderlerden ABD çizgisinde olmayanların iktidarı kaybetmiş olmaları bunun
örneklerinden birisidir. Ancak, inancımız doğrultusunda hareket etmenin bir
faturası elbette olacaktır. Bu faturayı göze alamayanların yapacağı tek şey
Batıya uşaklıktır.