Terör örgütlerinin ilk ortaya çıkışlarında arkalarında

ciddi bir yabancı istihbarat örgütü bulunmuyor olsa da zamanla bu örgütler

duydukları para ve silah ihtiyacı sebebiyle bir takım ülkelerin istihbarat

örgütleri ile temasa geçiyorlar. İsterseniz bunun aksi, yani örgüt elemanları değil

de yabancı istihbarat birimleri örgütlerle temasa geçmiş olsunlar bu yaklaşım

ister istemez yardım karşılığında örgütleri yabancı ülkelerin emrine sokuyor.

Bir bakıma karşılıklı yarar anlayışı hayata geçiyor. İstihbarat örgütleri

yaptıkları inceleme sonucunda bir ülkede oluşan veya oluşturulan terör

örgütlerinin kendileri açısından ne gibi sonuçlar doğurabileceğini tespit

ederek birlikte çalışmaya başlıyorlar. O andan itibaren amaçları ne olursa

olsun terör örgütlerinin attıkları her adım destek aldıkları ülke istihbarat

örgütü tarafından izleniyor. Kontrol altında tutuluyor. İlk kuruluş gayesi ne

olursa olsun yabancı istihbarat örgütleri ile birlikte hareket etmeye

başladıkları andan itibaren o ülkenin maşası konumuna düşüyorlar. Sonuçta terör

örgütleri sürekli olarak dış desteğe muhtaç hale geliyorlar. Bu sebeple de

sıkça bir terör örgütünün arkasında yabancı desteği olmadığı takdirde uzun

ömürlü olamayacağına vurgu yapılır. Diyebiliriz ki, terör örgütleri son

kullanım tarihine kadar kullanılır, pardon destek verilir, son kullanma tarihi

geldiğinde bir kenara itiliverir. Son kullanım tarihini belirleyenler de

sömürgecilerdir. Bu örgütlerin ilk hareket noktası ülkelerini yabancı

istilasından korumak, bağımsızlık savaşı vermek olsun ve sonunda istenen neticeye

ulaşılsın. Yani, ülke istilacılardan kurtarılmış olsun. O ülke maalesef tam

bağımsızlığına kavuşamıyor. Bu defa devreye bağımsızlık mücadelesi sırasında

destek aldıkları ülke/ülkeler giriyor. Ödediklerini misliyle almak için

harekete geçiyorlar. İşin bir başka üzücü yanı ise yıllar yılı işgalcilere

karşı birlikte mücadele veren insanlar yabancı istihbarat örgütleri ile

birlikte hareket etmeye başladıkları andan itibaren aralarında ihtilafa

düşmeye, parçalanmaya başlıyorlar. Afganistan da Ruslara karşı verilen

mücadelenin ardından Rusların ülkeyi terk etmelerinin üzerinden geçen bunca

zamana rağmen ülkede huzur ve güvenin sağlanamamış olmasını iyi değerlendirmek

gerekir. Kısacası Afganistan Rus işgalinden mücahitlerin yıllar süren

mücadelesi sonucu kurtarıldı ama yıllardan beri bu defa kendilerine yardımcı

olduklarını sandıkları başta ABD olmak üzere diğer Batılı ülkelerin işgali

altında.

Yabancılarla işbirliği yapılarak ne kadar iyi niyetli

olunursa olunsun bir takım kimseler ve örgütler ülkelerini sömürüden

kurtaramıyorlar. Bunu ister liderler bazında ister örgütler bazında ele alın

netice değişmiyor. Zamanı gelince maşalar bir kenara itiliyor. Çünkü

sömürgeciler için önemli olan yeni güçlü bir ülkenin ortaya çıkması değil,

problemlerle boğuşan ülkelerin olması gerekiyor. Bunu da bir takım örgütler

eliyle gerçekleştiriyorlar. Sonuç itibariyle birkaç istisnası olsa bile bir

takım terör örgütleri sömürgeciler tarafından belli bir süre kullanılıyor, son

kullanma tarihi geldiğinde buruşturulup çöpe atılıyorlar. Bazı örgütlerin uzun

ömürlü olmaları son kullanma tarihinin gelmemiş olmasıyla ilgilidir. Meseleye

Irak ve Suriye de yaşananlar açısından baktığımızda bir anda yerden bitercesine

ortaya çıkan ve kısa zamanda Irak ın büyük bir kesimini işgal eden ABD, koalisyon

güçleri ve Rusya ya rağmen Suriye de etkili bir güç haline gelen IŞİD ile

ilgili medyaya yansıyan haberler gösteriyor ki, bu örgütün son kullanma tarihi

gelmek üzeredir. Bu arada PYD nin Cenevre deki ateşkes görüşmelerinde

Türkiye nin direnmesi sonucu ABD tarafından masanın dışında tutulması da

gösteriyor ki, sömürgeci güçler için terör örgütleri sadece birer maşadan

ibarettir. Bu gerçeği göremeyen militanlar da hedeflerine ulaşmanın

mücadelesini verdikleri zannı ile sömürgecilere hizmet ediyorlar. Bu bakımdan

sömürgecilere kızarken onlara bir takım basit çıkar hesapları ile hizmet

edenleri doğru değerlendirmek gerekiyor.