Mevlana her canlının gıdasının farklı olduğunu, bu

nedenle kimin neye ihtiyacı varsa öncelikle tespitinin yapılması gerektiğini

ifade eder. Bu yaklaşım, ekmeğe ihtiyacı olana ekmek, suya ihtiyacı olana su

verilmesinin önemini açıklamaktadır. Etle beslenen bir canlıya ot vermenin bir

anlamı yoktur. O nedenle öncelikle kimin neye ihtiyacının olduğu tespit

edilmeli ve paylaşım buna göre yapılmalıdır.

Her insan küçük bir evrendir, her çocuk bir erişkin

potansiyeli taşımaktadır. O nedenle anne baba her çocuğa ayrı bir gözlükle

bakmalı ve ilişkilerini buna göre biçimlendirmelidirler. Kardeşlerden birine

faydalı olan yöntem diğeri için bir anlam ifade etmeyebilir. Çocuklardan birini

yaptığı nasihatleri ile koruyan anne aynı yöntemin diğer çocuk için işe

yaramadığını deneyimleyebilir.

Bir anne ikiz çocuklarıyla ilgili duygularını anlatırken,

çocuklardan biriyle oturup konuşuyoruz, beni dinliyor, tavsiyelerime uymaya

çalışıyor. Bu şekilde ona faydalı olabiliyorum. Fakat diğeri konuşmayı sevmiyor

o yüzden ona yeterince faydalı olamıyorum demişti. Genellikle anneler

çocuklar arasında mukayese yapar ve çocuklardan birini diğerine örnek

gösterirler. Oysa her çocuk kendine özgüdür ve diğerinden farklıdır. Bu nedenle

anne baba çocuklarla ilişkilerinde kişisel farklılıkları dikkate almak

zorundadırlar.

Kişisel özelliklere saygının olmadığı aile ortamlarında

iletişim sorunu ortaya çıkıyor. Eşinin kişilik özelliklerini dikkate almayan

kadın ya da erkek, ondan hayalindeki kişi gibi davranmasını ve düşünmesini

bekliyor. Onu kendisi olmaktan çıkarıp bir başkası olmaya zorluyor. Değişime

zorlanan eş ya kendisi olarak kalmanın yollarını arıyor ya da emanet bir

bedende emanet bir kişi olarak yaşamaya çalışıyor.

Bir erişkin ya da çocuğun mizaç özelliklerini değişime

zorlamak elmayı armut yapmaya çalışmak gibidir. Değişime zorlanan kişi karşı

tarafı ikna etmek için onun istediği gibi olmaya çalıştığında kendi içinde

sorun yaşayacaktır. Bu nedenle büyüklerimizin gülü seven dikenine katlanır

sözüne tabi olup, hata sınıfına girmediği sürece yakınlarımızı olduğu gibi

kabul etmeli, değişime zorlamamalıyız. Yani onların kişilik özelliklerine saygı

gösterip, farklılıkları bir eksiklik olarak değil zenginlik olarak

görebilmeliyiz.