Bismillahirrahmanirrahim.

Elhamdülillahi Rabbil âlemin. Vessalâtü vesselâmü alâ Resûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmaîn.

Değerli kardeşlerim,

Kur’an-ı Kerîm’de bizim imanımızla ve âhiretimizle ilgisi olmayan tek bir kelime yoktur. Evet, belki bugün bazı ayetleri sabah namazında, ticaretimizde ya da günlük hayatımızda hemen tatbik edemeyebiliriz. Ama bu Kur’an bizim kitabımızdır ve bugün anlayamasak da yarın mutlaka ders alacağımız hakikatler taşır.

Bu yüzden içinde bulunduğumuz teknolojinin, internet çağının Müslümanlar için ne kadar önemli bir imtihan alanı olduğunu anlatan bir konuyu Kur’an’ın bize sunduğu örnek üzerinden değerlendirmek istiyorum.

Lût Aleyhisselam’ın kavmi: Tek Müslüman ev

Kur’an-ı Kerîm, adı zikredilen peygamberlerden biri olan Lût Aleyhisselam’ın kavminden birçok ayette bahseder. Bu kavim, insanlık tarihinde çirkinliğiyle öne çıkmış, fuhşun ve sapkınlığın alenileştiği bir topluluktu. Allah Teâlâ, onların üzerine büyük bir azap indirmiş, yaşadıkları bölge -bugünkü Lût Gölü civarı- helâk edilen bir beldeye dönüşmüştür.

Zâriyât Sûresi 36. ayette, Allah Teâlâ o şehirde yalnızca bir tek Müslüman ev bulunduğunu haber verir:
“Orada Müslümanlardan bir evden başka kimse bulamadık.”

Bu ev, Lût Aleyhisselam’ın evidir; fakat bu evde bile herkes Müslüman değildir. Eşi iman etmemiş, yalnızca kızları iman etmiştir. Yani koskoca bir şehirde yarım bir mümin hane vardır.

Bu, üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken büyük bir derstir.

“Zaman çok kötü” mazereti geçerli değil

Bazı mümin kardeşlerimiz zamanın kötülüğünden, çevrenin bozukluğundan, internetin ve sosyal medyanın aileleri dağıtmasından yakınarak içinde bulundukları durumu mazur göstermeye çalışıyorlar.

Kardeşlerim; soruyorum:

Bugün yaşadığımız şartlar, Lût Aleyhisselam’ın yaşadığı şehirden daha mı kötü?

Bugün dünyanın en sıkıntılı bölgelerinde bile camiler, Kur’an okunan evler, Müslüman topluluklar vardır. Çin’in Pekin şehrinde bile camiler faaliyet gösterirken “hiç Müslüman yoktu” denemez. Hatta gizli medreseler bile mevcuttur.

Lût kavminde ise bir ev dışında Müslüman yoktu. O evin de yarısı iman üzereydi.

Dolayısıyla “çevre çok kötü, yalnız kaldık, çocuklarımızı koruyamıyoruz” gibi mazeretler, Kur’an’ın ortaya koyduğu bu örnek karşısında geçerliliğini kaybediyor. Çünkü, Allah bu örneği bize boşuna anlatmıyor.

Mazeret üretmek değil, mücadele etmek gerekir

Bugün hemen her şehirde imam hatip liseleri, Kur’an kursları, medreseler, tarikatlar, cemaatler, dini ilim öğrenmek isteyenler için sınırsız imkânlar vardır. Ezan sesi, ülkenin dört bir köşesinde yankılanmaktadır.

Geçmişte Kur’an’ın yasaklandığı, sarıklı âlimlerin idam edildiği dönemlerde bile Müslümanlar imanlarını korumuş, nesillerini yetiştirmişlerdir. Bugün imkân bolluğu içinde umutsuzluk en hafif tabirle şükürsüzlük olur.

Sorunların çoğunun kaynağı kötülüklerin artması değil; nimet bolluğunda şımarıp görevlerimizden geri kalmamız, suçu ise dış etkenlere yükleyerek kendimizi avutma çabamızdır.

“İnsanlar çok bozuldu” sözü kimin sözüdür

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Kim ‘insanlar bozuldu’ derse, bilsin ki o, insanların en bozulanıdır.”

Bu söz, kötülüğü görüp iyiliği görmek istemeyen, nimeti inkâr eden kimseler için büyük bir uyarıdır. Çünkü her dönemde zorluk da vardı, kolaylık da. İnternet hem tehlike getirdi hem de muazzam imkânlar sundu:

- Kur’an öğrenmek kolaylaştı,

- Kâbe’den ezan dinleniyor,

- Hocalarla uzaktan eğitim yapılabiliyor.

İyilik de kötülük de aynı anda yaratılmıştır. Dünya, bir imtihan dengesidir. Bu dengeyi sadece olumsuz tarafından okumak doğru değildir.

Umutsuzluk bir Müslüman’ın hakkı değildir

Umutsuzluk tembellik sebebi, sorumluluktan kaçış bahanesi olamaz. “İnternet kötü, sokaklar kötü, fırsat yok” diyerek kendimizi kandırabiliriz ama melekleri kandıramayız. Çünkü Allah, her şeyi görmekte, melekler her şeyi kaydetmektedir.

Bizim görevimiz, ateşin içine atıldığında bile yanmayan İbrahimî bir duruş göstermek, şartlar zor olsa bile salih amelden vazgeçmemektir.

Kardeşlerim, Kur’an’ın Lût kavmi üzerinden verdiği bu tarihî misal bize şunu öğretir:

Hiçbir dönem, kulluğun terk edilebileceği kadar karanlık değildir.

Hiçbir mazeret, iman ve salih amelin önüne geçmez.

Allah Teâlâ, bizleri zorluklar içinde bile istikametini kaybetmeyen kullarından eylesin. Sizlere huzur ve afiyet içinde, ateşin içinde yanmayan İbrahimler gibi yaşamayı nasip etsin.

Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.