İmam Hatip Liselerinde okutulan Hadis kitabı ile ilgili gözden kaçan ilginç ayrıntılar bazı arkadaşların yönlendirmesiyle dikkatimizi çekti. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı yayınları arasında çıkan Dr. Ramazan Yıldırım, Dr. Eşref Altaş, Musa Şimşekçakan, Dr. Mehmet Akgül ve Mehmet Akif Özkiraz tarafından hazırlanmış olan bu kitabın 115. Sayfasını sizlere sunayım, ardından tartışmamıza geçelim.

“Metin tenkidine verilebilecek örneklerden biri de gelecekte vuku bulacak olaylarla ilgilidir. Bir sonraki zamanın bir öncekinden daha kötü olacağını ve bunun kıyamete kadar böyle devam edeceğini bildiren rivayetler genellikle gelecek hakkında karamsarlığa sürüklediği için eleştirilmiştir. Bunun yanı sıra Hz. Peygamberin şahit olmadığı ve genellikle Peygamber dönemi sonrası gelişmeleri anlatan rivayetler de vardır. Örneğin, “Ahir zamanda Rum diyarının soğuğu Şam’a, Şam’ın soğuğu Mısır’a geçecektir.” gibi çeşitli sebeplerle ona isnad edilen bu haberlerin de uydurma olduğu açıktır. Çünkü Kur’an’da onun gaybı bilmediği belirtilmiştir. Hz. Peygamberin tanık olmadığı olaylar hakkında tahminde ve uyarılarda bulunması söz konusu olabilir. Ancak kendi hayatında hiçbir belirtisi olmayan ve tamamen farklı şartlarda gelişen siyasi, sosyal ve kültürel olaylardan kesin bir bilgi ile bahsetmesi mümkün değildir. Örneğin, Hz. Peygamberin haber verdiği gelecekle ilgili haberler arasında, Cemel (H 35) ve Sıffin (H 36) savaşı, Harre Vak’ası (H 63), Hz. Ali ve Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi, hilafetin otuz yıl sürüp sonra saltanatın başlayacağı, Kaderiye ve Mürcie gibi fırkaların çıkacağı, Arapların Türklerle savaşmadan kıyametin kopmayacağı gibi pek çok rivayet vardır. Mehdi, deccal, Hızır ve Hz. İsa’nın nüzulü ile ilgili haberler de böyledir. Bunun gibi “Tabiinin hayırlısı Uveys’tir…” rivayeti de Hz. Peygamber sonrası döneme ait bir iz taşır. Bu haberlerin pek çoğunun sosyal ve siyasi olayların etkisiyle ortaya çıktığı ve uydurulduğu açıktır. Hz. Peygambere ait hadisler, İslam dininin doğru anlaşılması ve sağlıklı yaşanması açısından son derece önemlidir. Bunun için söz ve uygulamalarından ona ait olanla olmayanı ayıklama çabalarına devam etmek gerekmektedir. Bu anlamda sened ve metin tenkidi, ulaşacağı sahih metinlerle Hz. Peygamberin örnek kişiliğini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.”

Bu bölümleri okuduğumda İmam Hatiplerde öğretilen İslam konusunda endişe etmeye başladım. Bahsedilen bölüm Peygamberimizin kıyametin alametleri, mehdi, hilafetin otuz yıl süreceği ve gelecek ile ilgili hadisleri inkar etmekte ve işin ilginç yanı bu inkarını hadis ilminin cerh ve tadil erkanına göre değil, tamamen kendi akıl, heva ve heveslerine dayanarak inkar etmektedirler. Şöyle demektedir kitabın yazarı:

1. Gelecekteki olaylarla ilgili haberleri içeren hadisleri eleştirmektedir.

Cevap: Burada bir anlamda Peygamberin geleceği bilemeyeceği, dolayısıyla Allah’ın da bilemeyeceği gibi bir sonuç çıkmaktadır. Çünkü nihayetinde Peygamber bu haberleri kendisi uydurmamakta, bir şekilde Allah’ın bildirmesi veya ilhamıyla haberdar olup bize bildirmektedir. Allah’ın geleceği bilmemesini iddia etmek Allah’a cehalet yakıştırmaktır.

2. Bu hadislerin sonraki zamanların hep daha kötü olacağını anlattığını ve bu yüzden karamsar bir tablo çizdiğini belirtmektedir.

Cevap:  Yani bu nasıl bir iddia Peygamber, insanları kötü olaylara karşı uyarmasın mı O hadisleri ret etmek için ilgi kriterler yerine duygularımızı, heva ve heveslerimizi mi koyacağız. Ölçümüz, kriterimiz bu mu

3. Peygamberin gelecekle ilgili haber verdiği hadisleri sıralayıp, hiçbir ilmi kritere dayanmadan bu hadislere uydurma diyebilmekte ve delil olarak da Kur’an’da onun geleceği (gaybı) bilemeyeceğini söylemektedir. Doğru, Peygamber geleceği bilemez. Ama Allah bilir ve gelecekle ilgili haberler bizzat Allah’ın haber vermesiyle Peygamber vakıf olmuş ve bizi uyarmıştır.

4. Peygamberin gelecekteki olaylarla ilgili olarak kesin bir bilgiyle bahsetmesinin mümkün olmadığını belirtmektedir. Bu da yanlış. Çünkü yukarda da belirttik. Peygamber kendi kafasından bunu uydurmuyor. Bizzat Allah’ın bilgi vermesiyle bu bilgiye sahip oluyor. Bunlar, vahiy olabileceği gibi, ilham ve bizim anlamadığımız başka bir bilgi yoluyla kendisine öğretilmiştir.

5. Mehdi, deccal ve kıyamet alametleriyle ilgili bilgileri ve hadisleri de bu mantık çerçevesinde toptan reddetmektedir ki bu ehli sünnet anlayışına ve akidesine aykırıdır. Ebu Hanife Fıkhı Ekber’inde bunları kesin olarak kabul etmektedir.

6. Peygamberin hadislerinde ayıklama çalışmasının devam ettiğini belirten yazarlar, bu çalışmayı kimlerin ve hangi yetkiyle yaptıklarını da açıklamamışlardır. Kanaatimce, dini akla uydurma ve bir anlamda İslam’ı ifsat etme hareketinin bir çalışması olsa gerekir.

Kitabın sadece bir bölümünü incelediğimde böyle Mutezili yaklaşımlar gördüm. Kitabın muhtevasına hâkim olan akıl Mutezili bir akıl olup ne hadis ehlinin ve ne de ehli sünnet akaidinin kriterine uygundur. Hadis diye öğretilen aslında hadissizliktir. Doğru bilgilerin arasına sıkıştırılmış birkaç satırlık sapık fikirler ile gençlerimiz ifsat edilmeye çalışılmaktadır. Günümüzde de böyle bir çalışma yolu ortaya çıkmıştır. Okuduğumuz kitapları sahih kaynaklarla ve salih âlimlerle teyit etmeden okumayalım. Bu mantık ve yaklaşım görebildiğim kadarıyla bir çok dini kitap ve ders kitaplarında mevcuttur. İnşallah fırsat buldukça bunları ortaya çıkaracağız.

Çocuklarımızı İmam Hatiplere göndermeye çalışıyoruz. İmam Hatip yapmak için boğazımızdan kesiyoruz. Ama orada öğretilen İslam nasıl hiç araştırmıyoruz. Bence Müslüman aydınlar İmam Hatiplerde okutulan bütün kitapları mercek altına almaları gerekir.