Anneler, çocuklarınıza yaptığınız iyiliklerin karşılığını Rabbin katında alacaksınız.  Ancak, herhangi birine yaptığınız iyilikleri başa kakarsanız, “Saçımı süpürge ettim senin için. Yaptıklarım ağzından burnundan gelsin” derseniz, kininizi keskinleştirme ve kendinizi katılaştırma karşılığı aldığınızdan ahirette sevap alamazsınız.

Kötü sözleriniz, attığınız terlikler gibi değildir. Sözler, canını incitir, terlikler tenini acıtır ve geçer. 12 Eylül 1980 darbesinde hapishanede de vaazlar verirken komünistlikten içeri atılan lise delikanlısının serbest bırakıldığını duydum ve evine “geçmiş olsun”a gittim.

Babası, “Ben oğlumu çiğin etiyle besledim ama karşıma komünist olarak çıktı. Zehir zıkkım olsun” dediğinde sözü başka tarafa yönelttim.

Daha sonra yaşlılardan birine “çiğin eti yedirme”nin manasını sordum.  Yaşlı adam, “Onun babası hamallıkla geçinir. Hamallar da omuzlarında taşıdıkları yüklerden aldıklarıyla geçinirler. Omuz etiyle besler ailesini” demişti.

Öyle veya böyle yaptığımız her iyiliğin karşılığını Allah’tan bekleyeceğiz.  Ve iyilik yaptığımız hiçbir insana değil hayvana bile yapılan iyiliği başa kakmayacağız. Firavun, gelmiş geçmiş kâfirlerin en katısı olarak haber verilir Kur’an-ı Kerim’de.

İsrailoğullarının yeni doğan erkek çocuklarını öldürtme kararı alır ve uygular. Kendi ırkından olanların yaşaması için sayısı verilmeyen bütün insanların köle olarak işkenceler altında çalıştırır.

Bu insanın yaptıkları zulümler ayyuka çıkınca Allah celle celalüh, Musa aleyhisselamı ve Harun aleyhisselamı peygamber olarak gönderir.

İki peygamberi, tebliğ için Firavun’a gönderirken Rabbimiz, peygamberlerini nezaketten ayrılmamalarını, en yumuşak kelimelerle İslam’ı tebliğ etmelerini şöyle haber verir:

“İkiniz Firavun’a gidin, çünkü O, azdı. Ona yumuşak söz söyle¬yin. Belki öğüt alır veya korkar” (Ta-Ha süresi ayet 20/43-44).

Türkçemizde yumuşaklık anlatılırken “ipek gibi, kadife gibi” deriz. O Firavun, köle gibi çalıştırdığı erkek çocuklarını çıkardığı kanunlara uygun olarak öldürdüğü insanlara verdiği ekmeği başa kakınca Hazreti Musa nazik bir şekilde:

“Başıma kaktığın o nimet ise, İsrailoğulla¬rını köleleştirmen sebe¬biyle (elde ettiklerin) dir” (Şuara süresi ayet 26/22).

Su da yumuşaklıkta örnek olarak verilir. Su gibi faydalı, su gibi korunaklı, yani dışardan girecek kötü kelime kokularını da içine sokmayacak kadar sağlam olan su gibi kelimelerimiz ve cümlelerimiz, yanlış anlaşılmalara, iğneleyici manalar taşıyan ama itiraz edildiğinde, “Sen neden öyle anladın, benim kastım şuydu” gibi kurnazlıklara da meydan açmamalı.

Dinimizin ana kitabı Kur’an’ın içinde insan katkısı olmayan bir dindir. Onun için söz ve manada zirve olan bu dinin tebliğinde Kur’an’ın ve sünnetin çizgisi dışına çıkmamaya dikkat etmeli.

Sağlam ve güzel söz için Rabbimiz bize emir veriyor: “Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Ki amellerinizi size uygun kılsın ve günahla¬rınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse muhakkak büyük bir başarı sağla¬mıştır” (Ahzab sürsi ayet 33/70).

Örneğimiz ve önderimiz Sevgili Peygamberimizin yumuşak huylu, tatlı dilli, güler yüzlü olmasının Rabbim tarafından ona bir lütuf olduğunu şöyle haber verir: “Allah’ın rahmetinden dolayı sen (Uhud’da) onlara yumuşak dav¬randın. Şayet sen kaba, katı kalpli olsaydın onlar muhakkak çev¬ren¬den dağılır giderlerdi. Onları ba¬ğışla, (Allah katında) ba¬ğışlan¬mala¬rını dile ve onlarla iş konusunda müşa¬vere et. Bir kere de azmettin mi, Allah’a tevek¬kül et. Şüphe¬siz Allah tevekkül edenleri se¬ver” (Al-i Imran süresi ayet 3/159).

Biz, aile reisi olarak, muhtar, müdür, kaymakam, vali, patron, komutan olarak konuşurken insanlığımızı unutmadığımız gibi, karşımızdakinin de bizim gibi insan olduğunu unutmamamız gerekir.

Anneler, çocuklarınız için yaptıklarınızın karşılığı olarak dünyayı altın top halinde sunsak karşılığı olmaz.

O iyiliğin karşılığı ancak cennetle karşılanır. “Güzel bir söz ve bağışlama, ardından eziyet gelen sadaka¬dan hayır¬lıdır. Allah ganidir (kimseye muhtaç değil). Halimdir (kul¬la¬rına yumuşak dav¬ra¬nan)” (Bakara süresi ayet 2/263).

Şık, zarif, hoş gören, güzel konuşan, latif, yumuşak huylu, kibar, rauf/şefkatli, rahim/merhametli olmaya çalışalım.