Fransa tarafından Mali’nin işgalinin birçok nedeni olabilir.
Lakin bunlardan üçü önemlidir. Bunlardan
ilki, ‘terörle mücadele’ etiketi altında İslami hareketleri baskı altında
tutmak ve sindirmek. Kendilerinin de ifadesiyle İslami dalgalanmanın Sahta Altı
ülkelerinde makes bulması ya da domino etkisi meydana getirmesini
engellemek. Burada mahalli bazda İslami
hareketlerin de yanlışları veya keskinliği olabilir. Keskin sirke ise küpüne zarar. Bu işin başka
boyutudur. Bu boyut ne kadar Türkiye’yi veya başka bir ülkeyi ilgilendiriyorsa
ancak o kadar Fransa’yı ilgilendirir! Fransa bu örnekte durumdan vazife
çıkartıyor. Bu nedenle Fransa’nın kimin çağrısıyla olursa olsun Mali’ye
müdahale etmesi fırsatçılık ve işgal girişimidir. Fransa’nın bu bölgeyle ne kültürel ne de
fiziki bir ilişkisi mevzubahistir. Fransız yönetiminin ikinci nedeni söylendiği gibi uranyum yataklarına
sahip olmaktır. Kimileri, ‘Nijer’de kelepir vaziyette uranyum kaynakları varken
ve Fransa’nın bunlara erişim imkanı dururken ne diye Mali’ye çıkarma yapsın ’
diye soruyor. Bu argüman ve gerekçe ile Fransa’nn müdahalesinin arkasında
uranyum veya yer altı kaynakları olduğu tezini reddediyor. Fransa hayır cemiyeti midir ki kendi kendini
bu bölgeye kurtarıcı olarak atıyor! Veya feda ediyor Fransa burada
meşrulaştırmacı bir gerekçe kullanıyor ve ‘ terörle savaş’ tezini kullanıyor. Lakin bu ciddiyetsiz bir gerekçedir. Zira,
Suriye’de bu gerekçe ile çelişen bir biçimde Beşşar Esat’ın ‘terörist’ diye
tanımladığı muhalifleri en azından anlayışla karşılıyor. ABD gibi Nusre Cephesine terör örgütü yaftası yapıştırdığını
da duymadık. Öyle ise Fransa Mali’de başka Suriye’de ise başka telden çalıyor.
Ya da ilkelerine göre değil çıkarlarına göre hareket ediyor. Elbette bu sorgulama tablosunda sorgulanması
gereken bir diğer husus da, neden Mali’ye jet hızıyla yapılan müdahalenin
Suriye’ye şimdiye kadar yapılmadığıdır!
*
Fransa, Mali ve Kuzeybatı Afrika’da siyasi coğrafyayı
yeniden şekillendirmek istiyor. Bu noktada Fransa’nın Çin’in önünü kesmek için
ABD namına veya bilvekale Mali’ye asker çıkardığı ifade edilmektedir. Bilindiği
gibi, Fransa ve Batılı ülkeler Çin lehinde Afrika’da zemin kaybediyor. Elbette Çin’in yayılmacılığı ve Afrika’da
tek güç haline gelmesi Afrika’nın veya dünyanın lehine değildir. Lakin bu,
Batılıların sömürgeciliği yeniden hortlatmalarına meşruiyet sağlamaz. Bununla
birlikte, Fransız işgal girişimine birkaç ülkeden cılız itirazlar gelmiştir.
Çin ve Rusya gibi Güvenlik Konseyi üyeleri de işgal hareketini alkışlarla
karşılamışlardır. Belki de bunun nedeni İslam’ın ortak kaygı ve düşman
olmasındandır. Suriye konusunda
birbirini kilitleyen ülkeler Mali konusunda peşin hareket etmiş ve tartışmaya
bile gerek görmeden i şgali bir çırpıda onaylamıştır. Sadece Mısır
Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi açıktan işgale itiraz etmiştir. Fransızlara göre
bunun nedeni de Mürsi’nin eksik bilgisinden kaynaklanmaktadır! Fas Dışişleri Bakanı Sadettin Osmani de
yuvarlık bir itirazda bulunmuştur. Fas
ile Cezayir, bölgede Fransa’yı nötr hale getirecekleri yerde birbirini
kolladıklarından ve Fransa’yı diğerine kaptırmak istemediklerinden, işgale ses
çıkartamıyorlar. İç veya bölgesel
dengeler, Cezayir’i Fransa’nın kucağına
iterken Fas İslamcılarını da pasif bırakmıştır. Ahmet Davudoğlu’nun yaklaşımı da
Sadettin Osmani’nin yaklaşımına denktir. Benzeri nedenlerle Türkiye de yüksek sesle Fransa’ya hayır
diyememektedir.
*
Arkasında daha büyük devletler olsa da Fransa’nın pozisyonu
savunulamaz bir haldedir. Kırılgan ve cılızdır. Dolayısıyla kuvvetli bir
diplomatik hamle Fransa’yı darmadağın eder. Fransa Mali çıkartmasından sonra kendilerine yönelik itirazın bir elin
parmağını geçmediğini savunmuştur. Haksız mı Fabius, İslam dünyasına askeri hamlenin gerekçesini izah
edeceklerini söylemiştir! Fabius
ülkesinin terör ile İslam arasında bir ayrım gözettiğini ve buna dikkat
ettiğini ve dolayısıyla İslam dünyasını rahatsız etmekten kaçındığını söylemiştir.
Yahudi asıllı Fabius bunu hangi nedenle söylerse söylesin; İslam ile terörizm
arasında bir münasebet kurmayı reddederken, Burak Bekdil adında Türk yazar ‘
‘Satanic arrogance’ başlıklı yazısında (Türkish Daily News, 25 Ocak 2013) terör ile İslam arasında bağlantıyı
reddettikleri için Müslüman bir ülke olan Türkiye’nin liderlerini paylamakta ve
onlara çatmaktadır! Demek ki,
Yahudilerin bile mal etmekten imtina ettiği hususları İslam’a biz yamayacağız! Bekdil gibiler bunun önünü açmak istiyor!
Maalesef Tunus gibi ülkeler ve İslam İşbirliği Teşkilatı
gibi kurumlar topu taca atmıştır. Mali işgali, eski bir gerçeği daha
hatırlattı. Hala İslam dünyası iştahları kabartan bir kas’a. Yani çanak ve
dünya yağmacıları ise çanağın etrafında pay kapma yarışında. Birlik beraberlik içinde olmadıkça da deveran
böyle devam edecektir. Birlik beraberlik
ise samimiyet ve gayretin ürünüdür. Bunu
yapamadıkça başkalarını telin etmenin bir faydası yok.