Batı denilen lanetli güruh dünyayı cehenneme çevirdi. Silahla, ekonomi ile sapık fikirlerle, moda ile yiyeceklerle, içeceklerle, kozmetiklerle, ilaçla, turizmle, teknik ile ülkelere girmeyi başarmıştır. Batının şeytanla kurduğu güçlü ittifakının lanetli tavrına dur demenin zamanı çoktan gelmiştir.

Bugüne kadar gereken dikkati gösterememişsek ürünlerimizin helal ve tayyip olup olmadıklarına itina ile bakmamız gerekmektedir. İsterseniz işe şuradan başlayalım:

Alış-veriş yaptığımız:

Marketleri, kasapları, fırınları, pastaneleri yeniden gözden geçirdim.

Yüz küsur yıldır insanların büyük çoğunluğu Batının kölesi gibi yaşadılar. Kendilerine lezzet veren şeye yöneldiler. Sonrasını hiç düşünmediler. Helal-haram modernitenin işine gelmediğinden bunlar hayattan silinir hale getirildi. Şeytan işbirlikçileri hanımları ve çocukları hedef aldılar. Öyle ki, enerji içecekleri ile cipslerle, yumuşak şekerlerle beyinler ve kalpler satın alınır hale getirildi.

Batının etkilediği sadece kılık kıyafetimiz, arabalarımız, ev tarzımız değil, gıda tercihlerimiz, düşüncelerimiz ile hep etki altında kalıyoruz.

Batı kafasının bize enjekte ettiği, günlük hayatımıza soktuğu (E) rumuzlu katkı maddeleri başlı başına bir beladır. Bundan dolayı Müslümanlar uluslararası örgütlenerek kendi katkı maddelerini, tedavi kodekslerini yürürlüğe sokmalıdırlar.

İnsanın yedikleri içtikleri:

*  Ruh yapısını,

*  Madde yapısını,

*  Enerji düzeyini,

*   Hastalıklara yatkınlığını,

*  Sindirimi

* Öğrenmeyi,

* Akıl ve zekâyı,

* Merhameti, acıyı ve sevinci,

* Hastalık ve sağlık kapasitesini ve daha birçok şeyi etkilemektedir.

İbadetlerden zevk ve lezzet almanın, Helallere karşı arzulu ve haramlardan uzak durma şuurunun helal rızıkla doğrudan alakalı olduğunu daima akılda tutacağız. Bunun için de yanlış söylemlerimizi bırakmamız gerekiyor. Mesela: “Üzümünü ye bağını sorma”

“Burası Müslüman ülke, her yiyecek ve içecek helaldir” saflığına düşmeyeceğiz.

Yeme-içme sahasında ter döken imanlı ilim erbabının tespitleriyle yediğimiz içtiğimiz gıdaların keyfiyeti ile ruhsal keyfiyetimiz tamamen ilgilidir.

Bir de mineraller var. Bunlar için de şunları söyleyebiliriz:

Kasların, tırnakların, kılların, dişlerin, kemiklerin, kanın sıhhati ve hastalandıklarında tamiri ve tedavisi için vücudumuzun minerallere de ihtiyacı vardır. Bunlar muntazam alınmazsa sıkıntılara sebebiyet verir.

Şu yiyecekleri ölçülü olarak yemeyi ihmal etmeyeceğiz: Şalgam, badem, tere, maydanoz, fındık, süt, peynir, incir ve pırasa ayrıca yumurta sarısı, yulaf, mercimek, kuru fasulye, ceviz yenmelidir. Eğer alınmazsa kemiklerde zayıflama, dişlerde çürüme, sinirlilik, alınganlık gibi sıkıntılar ortaya çıkar.

Kalsiyum eksik olursa vücutta (kaslarda) kramplar olur. Yaş ilerledikçe vücut küçülmeye başlar, yani boy kısalır. Vücudumuzda en çok bulunan mineral kalsiyumdur 2 kg ile birinci sırada, ikinci sırada 1 kg ile fosfor alır.

Bir de sadece tereyağı ve hakiki zeytinyağı tüketeceğiz.

Özetle söylediğimiz bu hususlarda dikkatli olmak zorundayız. Sağlıklı olmanın yolu budur.

Bilge kişiye çok teşekkür ettim ve beslenmemizde ve hayatımızda çok ihmalkarlıklarımızın olduğunu anladım. Bin inşallah olumsuzlukları telafi edeceğim. Sizi de buna teşvik ediyorum.