Başlığa bakıp ister askeri ister sivil olsun darbeyi hafife aldığım sanılmamalı. Çünkü hayatım boyunca yaşadığım darbeler topluma büyük acılar yaşattı. Bu sebeple de nereden ve kimden gelirse gelsin darbelere karşıyım. Bazılarının halk iradesi ile iktidar olamayacaklarını anlamanın telaşı içinde darbecilerle işbirliği yapmalarını da millete saygısızlık olarak nitelendiriyorum. Özelliklede iktidarların bazı yanlışları ileri sürülerek darbe ve darbecileri haklı gösterme yaklaşımı da en hafif ifadesiyle akıl tutulmasıdır. Kaldı ki, iktidar olma uğruna her yolu mübah sayan anlayışın sahipleri iktidarları devirmek için kendilerince bir takım yanlışlarda icat edebiliyorlar. Geçmişte bunların örneğini çok gördük.

Maksadım bir darbe yazısı yazmak değil. Ancak, bir yıldan beri her fırsatta bir darbe söylentisi gündeme geliyor, darbecilerden hesap sorulacağı, inlerine girileceği belirtiliyor, zaman zaman operasyonlar yapılıyor. Daha doğrusu geçmişte iktidara yönelik darbe operasyonu yaptıkları söylenen yapıya, karşı operasyonlar gündeme geliyor. Böyle olunca da toplum bu noktaya kilitleniyor. Hâlbuki emniyet ve yargıyı ilgilendiren bu tür operasyonların içine toplumunda sokulması sağlıklı bir yol değildir. Tüm bunlar gerçekten ciddi bir mücadelenin ifadesi mi yoksa toplumun dikkatini yaklaşmakta olan seçimler öncesi önemli sorunlardan başka bir noktaya çekme stratejisi mi bilemiyorum ama birkaç gün önce açıklanan ve tehlike sinyalleri veren işsizlik rakamları üzerinde gerektiği kadar durulmadığı, işsizlikten kurtuluşun yolları gerektiği gibi tartışılamadığı düşünüldüğünde sanıyorum ortada kitleleri yönlendirmeye yönelik bir kampanya var.

Açıklanan rakamlara göre işsizlik oranı Eylül’de yüzde 10,5 ile son 3,5 yılın zirvesine çıkmış, kayıtlı işsizlerin sayısı 3 milyon 64 bine ulaşmış. İşsizlerin sayısı gençler arasında çok daha yüksek. Bu oran yüzde 20 ile 25 arasında değişiyor. Bir ülkede işsizlerin sayısının artması, istihdamın gerilemesi, üretimin azalması, kısacası büyümenin artan iş talebini karşılamaktan uzaklaşması anlamına gelir. Genç nüfusun artması dinamik bir toplum oluşturur ama artan nüfusa göre büyümeniz de artmazsa, işsizlerden geçemezsiniz. Sonuç olarak milyonlarca genç işsizliğin kucağında çırpınır durur. Her ilde üniversite açılmış olması da anlamını yitirir. Bu arada açıklanan resmi rakamlara göre tarım dışı işsizliğin yüzde 12,7 olduğu düşünülürse özellikle sanayi ve hizmet sektöründe gerileme olduğunu söylemek yanlış olmaz. Tarımdaki işsizlik oranını net bir şekilde belirlemek çoğu zaman mümkün olmaz. Çünkü uzun yıllar tarım alanından, bir başka ifadeyle kırsaldan şehirlere göç yaşandı. Yani, tarım insanımızın karnını doyurmamaya başladığı için kırksal kesimden gençlerin büyük bir bölümü şehirlere göç etti. Buna rağmen hâlâ tarımda işsizlik oranı sanayi ve hizmet sektörüne göre aşağıda olmasının ayrıca değerlendirmeye tabi tutulması gerekiyor. 

Bu arada hafta başından beri doların hızla yükselmesi, paramızın değer kaybetmesi ve bu işin nereye kadar devam edeceğinin bilinmiyor olması da ekonomimizin içinde bulunduğu durumun iktidar sahiplerinin tüm iyimser açıklamalarına rağmen iyi olmadığını gösteriyor.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, iktidar kanadından yapılan açıklamalar ile gerçek örtüşmüyor. Bunun için de toplum suni gündemlerle oyalanmaya çalışılıyor.