Doğu kültüründe gençler, yetişkinler kategorisinde ele

alınır ve sorumluluk bilinci aşılanır. Bu durum gencin sadece kendisine karşı

değil topluma karşı da sorumlu olduğunun farkına varmasını sağlar ve motivasyon

kazandırırdı. Kendini büyüklerin beklentilerine uygun hareket etmek zorunda

hisseden genç, doğruyu yanlıştan süzerek yaşamına bu doğrultuda yön verirdi. O

artık çocuk değildir. Allah ın yasakladığı fiillerden kaçınmanın bir sorumluluk

olduğunu bilir ve hayatı yeni bir gözlükle okur.

Mevlana, evrende zıtları bilmeden doğruya yönelmenin pek

mümkün olmadığını söyler. Genç de iyi ile kötü arasında devam eden savaşta

tavrını iyiden yana alır.

İnsan varlık ağacının bir ürünüdür. Hata yapabilir fakat

aslolan doğruyu düşünmek, doğruya yönelmek ve doğru davranabilmektir. Bunun

için gencin benlik bağlarından kurtularak, kim olduğunun ve ne olduğunun

farkına varması gerekir. Yani genç ben kimim sorusuna makul bir cevap bulmuş

olmalıdır.

Çocukluğunda hayatı düşe kalka öğrenen genç artık

büyüklerin dünyasına adım atmıştır. Bu süre içinde doğru ile yanlış arasında

bocaladığı olur, o yüzden büyüklerin desteğine ihtiyaç duyar. Doğru arkadaş

seçimi gencin doğru yolu bulmasında etkili olur.

Gencin yeni rolüne uyum sağlaması zaman alacaktır. Bu

dönem sığınacağı bir liman aradığında anne babayı yanında bulmalıdır.

Materyalist bakış açısı ile yetiştirilen gençlerin ileri

yaşlarda dahi büyüyemediklerini görüyoruz. Müslüman toplumların aksine Batılı

Materyalist eğitimciler çocukların büyümelerini engelleyerek, mevcut olan

potansiyellerinin körelmesine neden olurlar. Bu zihniyetlerin tesirinde kalan

anne babalar, gence bitmeyen bir çocukluk rolü vererek en büyük zararı

verirler. Genç büyümek ve hayata katılmak ister fakat anne baba buna müsaade

etmezler. Onlara göre yaşı kaç olursa olsun oğul ya da kız her zaman çocuktur