Milli Çocuk dergisi çocukların gündemine önemli konuları taşımaya devam ediyor. 314. sayımızda sadece tüketici değil üretici olmak, bilinçli tüketicinin özellikleri, yerli ve milli üretim gibi konuları çocuklara anlatmaya çalıştık. İyi hoş da daha büyükler bu konuyu anlamadı çocuklar nasıl anlasın diyebilirsiniz. Ben de size o büyüklerin küçükken bu konuları anlatanı olsaydı böyle olmazdı derim. Zira küçükken anlatmadığımız, derdiyle dertlendirmediğimiz çocuklarımızın büyüyünce bu konularla dertlenmesi mümkün değildir.

Düşünsenize belirli bir yaşa kadar sadece tüketime alıştırıyorsunuz ve bir anda ondan bu kadar tüketmemesini, tutumlu olmasını, bazı ürünleri almamasını hatta mümkünse üretmesini istiyorsunuz. Kim olsa bocalar. “Hadi biz anlattık buna ortam yok ki! Yerli ve milli üretim var mı ki çocuklarımızı bu konuda teşvik edelim” söylemi de ikinci bahanemiz oluyor genelde. Yerli ve milli üretim gibi konular için imkânların olup olmamasının ötesinde konu bu amaçla, bu heyecanla büyüyen nesillerimiz olup olmamasıdır. Ne demiştik ağaç yaşken doğrulur.

Yerli ve milli olanı desteklemek, bilinçli tüketici olmak konuları açıldığında beraberinde doğal olarak boykot konusu geliyor. Ve sıklıkla, “Çocuklara boykotu nasıl anlatacağız?”, “Nasıl alıştıracağız?” diye soruluyor. Çocuklar için iki renk vardır. Bir şey ya siyahtır ya beyazdır. Bizim gibi grileri yani ama’ları, bahaneleri yoktur. Sandığımızdan çok daha güçlüdür iradeleri. Bir şeyi neden ve niçin yapması gerektiğini doğru ve açık bir şekilde anlatırsak çok kolay bir şekilde kabul ederler. Tabi ki bu olan zulmü olduğu gibi tüm çocuklara anlatalım demek değil. Çocuğun hazır bulunuşluğuna göre en uygun dil tercih edilerek anlatılabilir. Mesela iyi ve kötü insanlar arasında bir savaş olduğu ve kötü adamlara destek vermemek için bu ürünleri almamız gerektiği ifade edilebilir.

Bunun için özel bir an belirlememize de gerek yok. Zaten bazı ürünleri tüketmediğimiz, özellikle bazılarını aldığımız zaman bu çocukların dikkatini çekiyor ve bunun nedenini soruyorlar. Böylelikle doğal bir öğrenme süreci gerçekleşiyor. Tabi bunun için önce kendimizin örnek olması gerekiyor.

Şu zamana kadar neden ve niçin bazı ürünleri almamız gerektiğini anlattığım öğrencilerimin hepsi bunu çok kolay bir şekilde kabullendiler. Sorun genelde ailelerin bunu kabul etmemeleri oldu. Mesela bir öğrencim burger yemek istemediğini söylediğinde ailesi çocukla alay ettiğini üzülerek anlatmıştı. Hani çocuğuma laf geçiremiyorum diyoruz ya aslında genelde çocuğumuzu nefsimize bahane kılıyoruz. Tekrar tekrar aynı yere geliyoruz; önce kendimiz örnek olmalıyız.

Peki, biz çocuğa bunu nasıl anlattık? Boykot denilince aklımıza hemen “almamak” geliyor. Evet, bu boykotun bir tarafı. Asıl olması gereken üretmek, üretime teşvik etmek. Hatırlar mısınız eskiden okullarda yerli malı haftaları olurdu. Herkes kendi memleketinde üretilen, geleneksel olan bir şeyi getirir ve arkadaşlarına ikram ederdi. Böylelikle çocuklar ülkemizde yetişen, üretilen şeyleri eğlenerek öğreniyorlardı. Uzaktan eğitime geçmeden önce yerli malı haftasının kermes günlerine döndüğüne üzülerek şahit oluyorduk. Biz bu sayımız da kalemimiz yettiğince yerli ve milli bazı üretimlerimizi anlatan hikâyeler kaleme almaya çalıştık. Elbette bu işin sadece küçük bir tohumu. Bu tohumu sulayıp büyütmek gerek.  Anlatmak bize, yaşatmak size düşüyor sevgili aileler