ÜLKEMİZDE Ehl-i Sünnet ve Cemaat garip kaldı Her fırka
ve hizip kendi propagandasını açık veya sinsi yapıyor ama Ehl-i Sünnet
gerektiği gibi öğretilmiyor, tanıtılmıyor, savunulmuyor.
Dünyada tek tük taraftarı ve bağlısı kalmış iken,
Mutezile mezhebi son kırk elli yol içinde hortlatıldı, binlerce Mutezilî
profesör ve öğretmen yetiştirildi; bunlar taqiyye ve kitman yaparak Ehl-i
Sünneti darbeleyip durdular.
Eskiden ülkemizde Haricî mezhebi Müslümanı yoktu. Şimdi
var ve son derece radikaller. Zaten Haricîlik radikallik demektir.
Vehhabîlik aldı yürüdü. Onlar kendilerine Vehhabî
denilmesinden hoşlanmaz. Biz Ehl-i Sünnetiz veya Selefiyiz derler.
Fazlurrahmancılar her yere sızdılar.
Farmason Afganîyi din imamı, önder ve örnek kabul edenler
yurt çapında teşkilatlandı.
Şiilik yayıldı teşkilatlandı.
Ehl-i Sünnet garip kaldı. Elbette Ehl-i Sünnet için
çalışanlar var, Ehl-i Sünneti savunanlar var ama sayıları ve hizmetleri yeterli
değil.
Diyanet artık eskiden bastığı Ehl-i Sünnet kitaplarının
yeni baskılarını yapmıyor. Neymiş, AB norm ve standartlarına uygun değilmiş!
Gerekçenin böylesi
Light ve ılımlı BOP İslamı için harıl harıl çalışanlar
var.
Çoğunluğu oluşturduğu halde Ehl-i Sünnet Müslümanları
niçin etkili hizmet edemiyor .. Çünkü birlik ve beraberlik içinde değiller. Bin
türlü cemaate, tarikata, fırkaya, gruba ayrılmışlar, tek bir Ümmet olmaktan
çıkmışlar, tefrika içine düşmüşler. Başlarında, kendisine biat ve itaat edilen
bir İmam-ı Kebir veya Emîrü l-Mü minîn yok.
Hepsi için söylemiyorum ama Sünnî Müslümanların bir kısmı
laik, vesayetçi, Kemalist düzenin haram nimet ve rantlarını yeme konusunda
doğrusu çok başarılı. Şeytanî başarı!..
Öyle Sünnî ve sûfî Müslümanlar biliyorum ki, Tasavvuf ve
tarikatlar şirktir Tarikat evliyası Rahmanın evliyası değil, şeytanın
evliyasıdır bozuk inancına sahip imamların ardında fütursuzca namaz
kılabiliyor. Böyle bir Sünnîden ne hayır gelir
Sünnîlik gide giden dinî bir kimlik olmaktan çıkıyor,
sosyolojik bir kimlik haline geliyor.
Aydın=ziyalı geçinenlerimizin çoğu usûl-i fıkıh, usûl-i
hadîs, usûl-i tefsir okumamış Ehl-i Sünnet akaidini özet olarak bile okumamış
Yüksek tahsilli bir Müslüman beş vakit namaz kılıyor, oruç tutuyor ama
ilmihalin baş maddesi olan, Allahın on dört sıfatı nelerdir bilmiyor
Öğrenmiyor Sorduğunuz zaman şaşırıp apışıp kalıyor Fesubhanallah!..
Ehl-i Sünnet İslamı ile Vehhabilik arasındaki temel
farklar nelerdir
Ehl-i Sünnet ile Şia arasındaki anlaşmazlıklar nelerdir
Ehl-i Sünnet ile Mutezile mezhebi (veya fırkası)
arasındaki farklar nelerdir
Fazlurrahmancılık, Ehl-i Sünnete göre niçin sapık bir
mezheptir
Aslen İranlı, dinen Şiî olduğu halde taqiyye yaparak
kendisini Afgan ve Sünnî gösteren sarıklı Farmason Afganînin bozuk tarafları
nelerdir
Türkiyenin Sünnî okur yazan kesiminde, nâdir istisnalar
dışında yeterli Sünnîlik kültürü yoktur.
Sünnîlerin büyük kısmı maalesef şifahî kültür bataklığına
düşmüştür.
Bu gidişle, biz Sünnilerin geleceği karanlık, işi pek
zordur.
Toparlanmak, doğru dürüst hizmet etmek için vakit var
mıdır .. Henüz vakit ve fırsat vardır ama kime laf anlatacaksın.
(İkinci yazı)
Düşünceler
GÜNÜMÜZÜN haksız ve çirkin realitelerinden biri de, suyun
ticarileştirilmesi, para kazanma hırsına âlet edilmesidir. Su, hava gibi temel
insan haklarındandır. Belki birtakım değerli, leziz, miktarı az menba ve maden
suları ticarileşirilebilir ama içme, yıkanma, temizlik suları asla tekel altına
alınmamalıdır.
Eskiden İstanbulda Kırkçeşme suları halka parasız
veriliyordu. Çeşmeye giden destisini doldurabiliyordu.
Şehir suları, hizmet masraflarını karşılamak ve israfı
önlemek için elbette parayla satılır ama su tekeli kurmak yanlıştır.
Belediyenin suyu paralı olsun, lakin onun yanında bedava
su alınabilen vakıf çeşmeleri de bulunsun.
İstanbul daki vakıf çeşmelerinin kurutulmuş olması büyük
bir zulümdür.
Vatandaşın tapulu arazisindeki kuyudan çektiği sudan
ücret alınması zulümdür.
Bir köyün suyunu bir firmaya verip sattırmak o da
zulümdür.
Bir kimse kendi arazisindeki suyu satabilir ama kamunun,
halkın malı olan vakıf sular satılamaz.
**
Laik belediyeler olduğu gibi Müslüman belediyeler de
olabilir. Müslüman belediyeler demek, öteki belediyeler kafirdir manasına
gelmez. Müslümanlıktan maksat dindar olmak, din hürriyetine saygı göstermek,
dinî norm ve değerlere kıymet vermek ve onları uygulamaktır.
Müslüman belediyeler iki sınıfa ayrılır: İslamî ölçülere
uyanlar ve uymayanlar Müslüman bir belediye, yatsı ezanı okunduktan sonra
Ramazan şenlikleri, etkinlikleri, eğlenceleri yaparsa, adı ve görünüşü Müslüman
olsa bile, gerçek ve dengeli Müslüman değildir
**
Şifahî kültürlü, bedevî, `ârabî kimselere gerçekleri
anlatmak, öğretmek mümkün değildir. Siyasî, sosyal, kültürel, sanatla ilgili,
dinî gerçekleri öğrenebilmek, anlamak, kavramak için medenî ve yazılı kültüre
sahip olmak gerekir.
**
Japonya, İkinci Dünya savaşından feci şekilde yenik çıkıp
kayıtsız şartsız teslim olduğu halde kısa zamanda derlenip toparlandı ve
dünyanın üçüncü zengin sanayi ülkesi oldu. Türkiye İkinci Dünya savaşına
girmediği ve muazzam miktarda dış yardım aldığı halde Japonya kadar
kalkınamadı, ilerleyemedi, gelişemedi. Niçin .. Bunun birinci sebebi
Japonya nın bir devamlılıklar ülkesi, Türkiye nin ise bir kopukluklar diyarı
olmasıdır. Siyasî, sosyal, kültürel ve kimlikle ilgili kopukluklar, büyük
ârızalar, vahim kazalar bir devleti, bir halkı, bir ülkeyi yere serer.
**
Japonlar, onunla daha kolay okunduğu ve yazıldığı için
millî alfabelerini değiştirip, yerine Latin alfabesini kabul etmiş, Japon
yazısıyla eğitimi, gazete ve kitap yayını yasak etmiş olsalardı, Uzakdoğu nun
Türkiyesi olurlardı.
**
Güney Kore Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bakanları, valileri,
devlet büyükleri yüzde yüz millî ve yerli Kore otomobillerine biniyorlar da,
Türkiye büyükleri niçin Türk otomobillerine binmiyorlar .. Bu soruyu sormayı
akıl edemeyen Türkiyelilere doğrusu acımak gerekir.
**
Gelecekte, medenî Müslümanlar tarafından kurulacak ve
İngiltere deki Eton Kolejinden daha üstün ve güçlü eğitim verecek İslam
Mektebi nde eğitim hem Osmanlıca, hem Latin Türkçesiyle yapılacaktır.
**
Şeriatı hakkıyla anlamak ve hayata uygulayabilmek için
medenî, yazılı, vasıflı Müslümanlardan oluşan güçlü kadrolar bulunması gerekir.
**
Haram veya şüpheli paralarla zenginleşmiş, semirmiş
türedilerle İslam nizamı kurulamaz. Onların nizamı İslamın karikatürü olur.
**
Din sömürüsü yapan arivist Müslümanlar, İslamın önündeki
en korkunç engeldir.
**
Kıymetli, doğru, iyi, faydalı kitaplar okumakla kişi ilim
sahibi, kültürlü insan olamaz. İlimlerin ehil hocalar ve üstadlar tarafından
okutulması, öğretilmesi, eğitim bittikten sonra ciddî imtihanlar yapılması,
ondan sonra diploma, icazet veya sertifika verilmesi gerekir.
**
Yüksek tahsil yapmaya ehliyeti, liyakati, istidadı,
kabiliyeti bulunmayan, zekası ve ahlakı yeterli olmayan bütün gençlerini okutan
bir toplum yıkılmaya mahkumdur.
16.07.2014