Hayran olduğum bazı insanlar vardır. Bulunduğu yerde bazı insanlar bir konuda kafa kafaya vermek yerine kaşlar çatılmış, diller kılıç haline gelmiş, gönül yaralamaya başladıkları bir anda hepsinin ilgisini çekecek bambaşka bir konunun en vurucu cümlesiyle araya giriverir ve bıyık bıyığa gelmiş bu insanların kalp kırma yarışlarını durdurur.
Gönlü yaralı, kalbi kırıklar çoğaldıkça işlerinin iyi olacağını zannedenler yanılırlar.
Ev komşuları, iş arkadaşları, günlere katılan kadınlarımız, kahvehanelerde zaman kurşunlayan emeklilerimiz, sakın yukardakilerin gürültüsüne kapılıp siz de gürültü çıkarmayın.
Hani eskiden şöyle derdiniz: “Bunlar kürsüde birbirlerine atarlar, sonra kol kola birlikte giderler” der ve kavgaya katılmazdınız ya işte öyle yapıverin.
Dediğimin ispatı için meclisteki partilerin milletvekillerinin daha önceleri hangi partilerde olduklarına bakıverin.
Hiç bir Müslümanla selamı kesmeyin.
Sevgili Peygamberimiz: “Tanıdığına tanımadığına selam veriniz” buyurmuş.
Dün gönlünü kırdığınız biri varsa hemen bugün yanına gidiniz ve selamdan sonra kelama başlayınız ama her halinizden samimiyet, petekten bal sızar gibi sızsın.
Müslüman olmayanlarla da merhabalarınızı kesmeyin.
Bir kaç gün sonra geçecek olan bu seçim havası yarınlarınızı kirletmesin.
Yeryüzünde bütün kötülüklerin anası durumunda olan nefsimiz ve şeytandır.
Yedi milyar insan, şeytanın kötülüklerini bilir.
Her dilde onunla ilgili şiirler, yazılmış, filmler çekilmiştir.
Şeytanı çağımızda kimse görmediği halde en çirkin surat olarak o çizilir.
Buna rağmen Fatih Sultan Mehmed’in hem Kadısı/Hakimi hem İstanbul Belediye Başkanı olan Hızır bey (1407-1459) Matüridi akaidini şiir olarak yazıp Fatih’e takdim eder.
O kaside-i Nuniyye’sinde:
“Vela ıkabe bi terkilla’ni min ehadin
Fi hakkı iblise ve hüve’l-kafir’ul-cani” der.
Yani, Kafir İblise/şeytana bile lanet etmeyen hiç bir kimseye ahirette ceza yoktur” demiş.
Çünkü Allah’ın kitabında, Rasülünün sünnetinde “Şeytana lanet ediniz” diye bir emir yoktur.
Şeytana bile lanetle emrolunmamış biz Müslümanlar, hiç bir zaman hiç bir Müslümanın günahı ne kadar olursa olsun lanet etmek yok.
Dinime düşmanca saldıranlara bile lanetle vakit kurşunlamak yerine misliyle mukabele ederek haddini bildirmek gerekir.
Sevgili Peygamberimizi Mekke’de iken aleyhine söylenen şiirleri besteleyerek okuyan şarkıcı Sarre isimli kadın, Medine’ye gelip Sevgili Peygamberimizden yardım dilendiğinde “Şarkıcılık yapmıyor musun ” Sorusuna “Bedir harbinden sonra Mekkeliler eğlenmeyi bıraktılar, aç kaldım ve geldim” der.
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz ona giyecek ve bir senelik yiyecek vererek gönderir. (Vahıdi, Esbabünnüzul, Mümtehıne süresi ve diğer rivayet tefsirleri)
Şeytana bile lanet etmekle emrolunmayan bizler, dilimizi kirletmeyelim, dille gönül kırmayalım yoksa bizi dilim dilim yaparlar.