15 Haziran Perşembe D-8’in 20. Kuruluş Yıldönümü. 1997’de, 11 aylık Refahyol iktidarı döneminde kurulan D-8 (Gelişmekte olan sekiz ülke) her ne kadar hak ettiği noktaya gelememiş olsa da, herhangi bir kriz zamanında bir şekilde tekrar hatırlanıyor ve tartışılıyor.  

Özellikle günümüzde kapitalizmin en acımasız yöntemlerine muhatap olmuşken, güç ve çıkar çatışmaları zirve yapmışken, D-8 tarafından ortaya konulan ilkelerin ne denli ihtiyaç ve elzem olduğunu her seferinde bir kere daha görüyor, anlıyor ve hakkı teslim ediyoruz.

 

İnsanlık silahlanmada çılgınca yarış içindeyken, bütçelerden silaha ayrılan pay akıllara durgunluk veren bir noktaya gelmişken, D-8’in ‘Savaş değil Barış’ ilkesinin önemini bilmeli ve insanlığın bu girdaptan çıkışını bu anlayışla sağlamalıyız.

Her şey bir tarafa sadece günümüzdeki Katar krizi üzerinden bile değerlendirsek dahi, ‘Çatışma değil Diyalog’ yaklaşımının İslam ülkeleri ve tüm insanlığın sorunlarının çözümünde ana bakış ve duruş noktası olduğunu görmeliyiz. 

 

Gücü ellerinde bulunduranların kuvveti merkeze alan politik manevralarını gördükçe, her attıkları adımda haksız ve hukuksuz uygulamalarına şahit oldukça, ‘Çifte Standart değil, Adalet’ duruşunun onurlu bir yaşamın temel taşı olduğunu anlamalıyız. 

Dünyada sekiz kişinin serveti, dünyanın yarısını oluşturan 3,6 milyar nüfusun servetine eşitse, ‘Sömürü değil, İşbirliği’ söylemine olması gereken değeri vermeliyiz.

 

Kendilerini dünyanın sahibi görenlerin insanlığı getirdiği nokta ortada. Her geçen gün uçuruma sürüklenen dünyamızda bu gidişe dur denilmesinin olmazsa olmaz bir şart olduğuna inanıyorsak, ‘Üstünlük değil, Eşitlik’ ifadesinin zulümlerden kurtuluş olduğunu görmeliyiz. 

 

Ve nihayetinde köleleştirilmeye çalışılan insanlığın, oluşturulan korku imparatorluğunun, hiçe sayılan özgürlüklerin, demokrasi adı altında kan ve gözyaşının, insan haklarının ayaklar altında alınmasının sonucunda, ‘Baskı ve Tahakküm değil, İnsan Hakları Hürriyet ve Demokrasi ’ ilkesinin önemini görmeli, anlamalı ve bilmeliyiz.

 

D-8 öylesine önemli bir role sahip ki, hele hele günümüzde bunu daha iyi hissediyor ve önemini kavrayabiliyoruz. D-8 bütün bu ilkeler çerçevesinde, olmaz, yapılamaz, bir araya gelinemez şeklindeki önyargıları yıkmış ve bir umut olduğunu göstermiştir. 

Kesinlikle bir masa etrafında buluşamazlar denilen Mısır ve İran’ı birlikte aynı hedefe baktıran işte bu vizyondur. 

 

Bugünkü tartışmaları yaşadıktan sonra, mezhepsel ve etnik ayrışma oyunlarına karşı ilaç olabilecek doğru strateji işte bu şekilde bir araya gelişleri temin edebilmektir. 

Daha dün sayılabilecek bir dönemde, 1971’de birbirlerinden koparılan iki kardeş Pakistan ve Bangladeş’i, sorunları çözme iradesiyle birlikte aynı noktada buluşturan işte bu ufuktur. 

 

Uzakdoğu’da Endonezya ve Malezya’yı, Yakındoğu’da Pakistan ve Bangladeş’i, Asya’da İran’ı, Kuzey Afrika’da Mısır’ı, Batı Afrika’da Nijerya’yı ve nihayetinde Avrupa ve Asya’nın buluşma noktasında yer alan Türkiye’yi aynı yöne baktırabilen anlayış bölgesel değil, evrensel ve bütün insanlığı kuşatabilecek bir ittifaktır. 

 

Ayrı bir soluktur. Önemli bir adımdır. Mutlaka hak ettiği noktaya taşınmalıdır. 

Sorunların çözümü bu birliğin ilkelerinde gizlidir. Her şeye ve bütün olumsuzluklara rağmen 

D-8’e sahip çıkılmalı ve sadece İslam ülkelerinin değil, bütün dünyanın ihtiyacı olan bu cendereden çıkış için gerekli adımlar atılmalıdır. 

D-8 insanlık için ayakları yere basan su gibi, hava gibi zorunlu bir istikamettir.