Müslümanlar kendilerini savunma hakkına bile sahip değil.
Konuşamazlar. Oynanan büyük oyunun bütün sahneleri Müslümanlar aleyhine
kurgulu. Müslümanlar ise bu büyük oyunun özünü kavramadıklarından oyunun içinde
kendilerine çözüm ya da çıkış yolları arıyorlar. Oysa bu sarmaşıklı ve
dolambaçlı ortamdan asla kendilerine bir çıkış yoktur. Çıkış ve yol
bulamamaları için kurgulanmış bir dünya var. Müslümanlar ise bu tuzaklardan
kurtulamıyorlar.
Büyük emeperyal güç Libya yı vurur yerle bir eder, bütün
varlıklarına el koyar, ülkeyi bin bir kaosa iter bir kenara çekilir. Orada ölen
insanların, dağılan yuvaların, işsiz kalanların Batı ülkelerinin kapılarında
sürüngen olanların hiçbir anlamı yoktur. Bu insanların bir değeri de yoktur.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande Müslümanlara yeni bir savaş
açtı. Bu savaş yeni değil ki. Kendi ülkesinde vurulduğu için can havliyle tepki
vermiş asıl yüzünü ortaya koymuştur. Bu savaş çok önceden de vardı. Cezayir de
Kuzey Afrika topraklarındaki soykırımları tarih kayıtlarında duruyor.
II. Körfez krizinde Irak a müdahalede bulunulurken, Libya
işgal edilirken Fransa yetkilileri yeni Haçlı Seferleri söylemini dile
getirdiler. Bizim yetkililer seslerini yükseltince susar gibi yaptılar. Oysa
sürdürülen bir Haçlı seferiydi ve bu devam ediyor. O gün de bugün de değişen
bir şey yoktur. Saraybosna da 250 bini aşkın insan katledilirken hümanist
Batı nın gıkı çıkmadı. Hiç kimse de Hilâl seferlerinde bulunmadı. Filistin,
Suriye, Yemen, Mısır katliamlarında nedense hiç acı çekilmiyor. Türkiye deki
patlamaları hemen hiç umursamadılar. Sıradan olaylar olarak görüldü üzerinden
geçildi.
Bugün Fransa Camus ya Sartre gibi vicdan sahiplerinden
yoksun. Gerçi onlar varken de değişen bir şey yoktu.
Dünyayı kan gölüne çeviren Batı ruhlu terörizm insanlığın
huzurunu kaçırdı. Kendilerini besleyip büyüttüğü bu örgütler bumerang olup
kendilerine dönünce feveranı basıyorlar. Bu da mazlum milletlerin özellikle de
Müslümanların baskı altına kalmalarına neden oluyor. Müslümanlar sahipsiz,
lidersiz ve örgütsüz. Bir buçuk milyar insan töhmet altında tutuluyor ve suçlu
olarak algılanıyor.
Batı topyekûn Charles Hedbo olayında el ele kol kola
yürüyorken dünyanın bir başka bölgesinde yaşanan katliamlara sessiz kalıyor.
Çünkü katliamları besleyen, destekleyen ve örgütleyen kendileri. Bu,
kendilerinin işine geliyor. Müslümanların birbirini yiyip bitirmeleri işlerine
geliyor. İsrailliler Müslümanların kılığına bürünür, hastane basar, hastayı
yatağında öldürür, hasta kaçırır hiçbir vicdan sızlamaz ve tepki vermez.
Müslümanlar sahipsiz, entelektüelsiz. Çok parçalı.
Gazeteciler ise gündelik hayatın kabartmalı, gerilimli sürecin parçaları.
Ortamı germede oldukça mahirdirler. Batıcı aydınlar ile muhafazakâr ve İslâm
duyarlıklılar arasında uçurumlar var. Ortak düzlemleri yok. Ortak acıları yok.
Müslümanları yönetenler ise varlık nedenleri Batı
olduğundan onlara karşı tepki vermiyor ve veremiyorlar. Krallar, Batı nın
öngördüğü demokratik kurallarla gelen kukla yöneticiler asla haklı bir karşı
çıkışta bulunamazlar. Müslümanların birlikteliksizliği onların işlerine
geliyor. Zaten bir araya gelişleri engelleniyor.
Batı ya ruhunu kaptırmış olanlar ise kendi topraklarında
veya bölgelerinde yaşananlara tepkisiz kalırlarken, Batılılara dönük yapılmış
olanlara sessiz ve yabancı kalamıyorlar.
Asıl sorun Müslümanların kendilerinde ve çok parçalı
oluşlarında. Müslümanlar güçlerini birleştirseler bunların hiçbiri olmayacak.
İnsanlık da rahat bir soluk alacak.