TBMMde bir yemin töreni daha bitti. Bağımsızlar Meclise gelecek mi, gelmeyecek mi CHPli milletvekilleri Genel Kurula girecekler ama yemin edecekler mi, etmeyecekler mi Acaba bir son dakika sürprizi olur da Ergenekon, Balyoz ve KCKdan tutuklu olup milletvekili seçilen isimlere mahkeme, "Hadi gidin yemininizi edin geri gelin der mi Peki ama bu isimler milletvekili yeminini ettikten sonra Genel Kurul Salonundan çıkmazlarsa ne olacak Zira, Genel Kurul Salonu mahrem bir alan. Başbakanın bir tek koruması bile o salona giremiyor!... tartışmaları son bir haftaya damgasını vurdu.
Ama bütün bunların ötesinde 6 Kasım 1991de, TBMM 19. Yasama Dönemi için yapılan yemin töreninde, başında Kürt bayrağının renkleri olan bir bantla, Türkçe başladığı yemini Kürtçe (Ez vê sondê li ser navê gelê kurd û tirk dixwîm (Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum) cümlesiyle tamamlayan Leyla Zana tüm zamanların en muhteşem yemin töreninin gerçekleşmesinde başrol oynadı.
En yaşlı üye sıfatıyla oturumu yöneten, espiritüel kişiliğiyle gönüllerde ayrı bir yer edinen Elazığ milletvekili Ali Rıza Septioğlu (merhum) kulakları da ağır işittiğinden önce fazla bir şey anlamadı. Genel Kuruldan itirazlar ve uğultular yükselince meselenin farkına vardı. Zanayı yeniden kürsüye çağırdı ve aralarında şöyle bir diyalog gelişti:
Başkan Septioğlu: Sayın Leyla Zana. "Yemine ilave ettiğim sözü geri alıyorum" dedikten sonra yemine başlayınız.
Zana: Sayın başkan ben zaten Kürt ve Türk halklarının...
Başkan: Lütfen, başka söz istemiyorum "Sözümü geri alıyorum" de yeminini yap.
Zana: Sözümü geri alıyorum.
Başkan: "Sözümü geri alıyorum" dedin mi.
Zana: Dedim efendim.
Başkan: Buyurun. Duymadığım için tekrar sordum kızım..
Zana: Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü... Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma... Ant içerim."
Başkan: Böylece ant içme töreni tamamlanmıştır...
Millî Egitim Bakanı bunu da cevaplasın ya!
Bizim Ebubekir Gülüm önceki günkü yazısında çok önemli bir belgeyi köşesine taşıdı; yaz Kuran Kurslarına 12 yaşın altında çocukların gitmesinin 12 yıldır yasak olduğunu, AK Partinin de bu yasağı kaldırmadığını belirterek ilginç bir de örnek verdi.
Ülkemizdeki gayri Müslim çocukları (Museviler) yaş sınırına bakılmaksızın istedikleri gibi din eğitimi alabiliyor. Museviler 1960 yılında Milli Eğitim Bakanlığına başvuruda bulunarak, çocuklarının dini eğitim alabilmesi için izin istiyor. Bakanlık, "İlkokullara devam eden Musevi çocuklarına, okul programları ve kanunen okula devam mecburiyeti işi aksattırılmamak şartıyla sinegoglarda değişik müfredata göre din dersleri verilmesi"ni uygun buluyor.
Yaş sınırı falan yok.
Ebubekire bir katkı da benden..
Biliyorsunuz, AK Parti iktidarıyla ilk ve ortaöğrenimde ders kitapları öğrencilere ücretsiz verilmeye başlandı.
Nereden bakarsanız bakın takdire şâyan bir uygulama.
Ama bir husus hariç..
Ücretsiz ders kitapları sadece devlet okullarında okuyan öğrencilere veriliyor. Özel okul öğrencileri bu imkandan yararlanamıyor.
Ama bir süre önce yabancı özel (Robert Koleji, Notre Dame De Sion gibi) okul yöneticileri Milli Eğitim Bakanlığına başvuruda bulunarak, ücretsiz ders kitaplarından kendilerinin de yararlanmak istediğini iletti...
Sonuç sizce ne oldu
Erol Toy Hoca Efendiyi hangi duygularla kaleme aldı
Erol Toyu bileniniz vardır..
Roman yazarı...
Edebiyat kulislerinde fazla gözükmez ama kaleme aldığı romanlar genellikle ses getirir.
Yıllarca önce yazdığı romanı "İmparator", modası geçmeyen bir egemenlik oyununu anlatır..
"Çokzade Fehmi, 1920 Ankarasında çiçeği burnunda bir bakkal olarak oyuna girdiğinde, Türkiye Cumhuriyeti de kuruluş günlerini yaşamaktadır. Roman bir küçük dükkandan ekonomik politik bir imparatorluğa uzanışın ekseninde ülke ve toplumun içinde geçtiği grev, yürüyüş ve miting gibi eylemlerin günümüze gelişinin destansı öyküsüdür."
Bir rivayete göre Toy bu romanında Türkiyenin ünlü işadamlarından merhum Vehbi Koçun devlet üzerinden nasıl zengin olduğunu anlatmaktadır. Romandaki çok becerikli kahraman Fehmi aslında Vehbiyi, Çok zade ise kelimenin tersinden okuduğunuzda koç u sembolize etmektedir.
Bu kitap yıllarca bu yönüyle çok tartışıldı ve Toyun bu romanı bir intikam duygusuyla yazdığı hep iddia edildi. Şimdi Erol Toy bir başka tartışılacak romanıyla yine gündemde; Hoca Efendi.
Toyun Hoca Efendi dediği Fethullah Gülen.
Cumhuriyet Kitaplarından çıkan kitabın tanıtımında, "Böylece azınlığın, teknik ve teknolojik bilgiden hangi bağlantılarla, nasıl yararlandığını; sızma ve sızıntılarının devlet aygıtına eklemlenmesindeki koruyucu meleklerin kimliğini; himaye görenlerin, gösterenleri neden horladığının gizini çözeceksiniz." deniliyor. Romandaki en ileri iddia "Fethullah Gülen hareketinin bir başka ülkenin himayesi altında büyüdüğü.." Graham Fullerin ismi de en büyük destekçi olarak telaffuz ediliyor..
Benim merak ettiğim, İmparatoru bir intikam duygusuyla kaleme aldığı ileri sürülen Erol Toyun Hoca Efendiyi hangi halet-i ruhiye içinde yazdığı...
Erol Toydan değerlendirme/cevap geldiği takdirde bu sütunlar açık..