Türkiye de seçimlerin sosyolojik yapıları genelde belli

psikolojiler üzerine kurguludur. Hemen hemen bütün seçimlere psikolojik

durumlar belirleyici ve etkili oluyor. Geçmişte sağ- sol çatışmalarının

getirdiği gerilim, komünizm merkezli bir yaklaşım üzerine idi. Eğer bizi

desteklemezseniz komünistler gelir gerilimi tam bir paranoyaya dönüşmüştü. Sağ

denilen kesim böyle bir psikoloji içindeydi ve çok gergin bir dönemdi. Bu

dönemdeki çatışmalarda toprağa gömülen gençliğin sorumluları bunun hesabını

nasıl verecek bilemiyoruz.

Alevi kesimin genelde sola yönelmesi kendileri için tam

paradoks. Sol ile Aleviliğin, Hz. Ali Efendimiz geleneği düşünce geleneğinin

sola, Marksizm e evrilmesi ilginç bir durumdu. Bu durum bugün için de geçerli

bir durum. Aslında bunun tanımlaması da yapılamaz. Arap kökenli olan Hazreti

Ali düşüncesi ve iddiasında olanların Marksizm ve hatta ateizme yönelmesi

İlginç bir durum ve sorun. Sağ sol çatışmasında 1970 yıllarda Alevilerin hedef

alınması, ölümler olması, işyerlerinin dağıtılması tam bir açmaz ve paradoks.

Bu durum Alevilerin sola itilmesini amaçlıyordu Bu da bir başka psikolojik

gerilim oluşturdu.

1980 sonrasında Kürt kavmiyetçiliği savaşı ve mücadelesi

bir kimlik savaşı olmaktan çıktı. Tarafların emperyalizmin tuzağına düşüşü ayrı

bir açmaz. Çünkü emperyalizm her iki tarafa da destek verdi ve ayrışmaları

iyice derinleştirdi. Kürt kavmiyetçi hareketi baştan beri sosyalizm eksenliydi.

Bu, uzun zaman salt Kürtçülük ile sınırlandı. Bu kalemin sahibi yıllar önce

Milli Gazete de yazdığı yazılarda ısrarla, bu tutum ile asla bir yere

gelinemeyeceğini yazdı. Bu tutum ile bir Türkiye partisi de olamayacaklarını

belirtti. Bunu anlamış olmalılar ki miting kürsülerine elinde Kur an-ı Kerim

bulunan mollaları çıkardılar, çarşaflı kadınları öne çıkardılar. Sonraki

seçimlerde dindar kişileri aday (Altan Tan ı) gösterdiler ve hatta milletvekili

seçtiler. Daha sonra bu hareket iyice sosyalizm eksenine oturdu. Buna örnek ise

Ertuğrul Kürkçü ile Sırrı Süreyya örneği verilebilir. Bu yeni dönemde ise alevi

dedeleri, müftü, gibi kişileri daireye aldılar. Dengeleri kurarak bir Türkiye

partisi olmayı tercih ettiler. Ne ki Güney Doğu ve Doğu insanı genelde dindar,

dini geleneklere bağlı. Türkiye geneli üzerindeki olumsuz etkisini gidermesi

çok zor görünüyor. Sol bir eksendeki yürüyüş belli bir katkı sağlayabilir ama

sınırlı bir yere kadar götürür.

Türk milliyetçiliğinin temelleri geçen yüzyılın başında

atıldı. Üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmesine karşın gelebildiği yer

belli. Bir tepki hareketi gibi duruyor. Türkçülük ve Kürtçülük gerilimi bir

bütünlük sağlamasına engel.

İttihatçı gelenek siyasal kurgusunu milliyetçilik ve

Türkçülük üzerine yaptı. Bu, yeterince kuşatamadı. Kendi içinde gerilimli,

çatışmacı ve baskıcı oldu. Korku ve şiddet üzerine oturdu. Bununla bir yere

varılamazdı. Sonra rol gereği bölünmeler, sağ-sol, milliyetçi, muhafazakâr gibi

bölünmeler ayrışmaları derinleştirdi. Süleyman Demirel in sağı ile CHP solu ruh

olarak aynı kökten geliyorlar. 1960 sonrasında CHP nin ortanın soluna, sonraları

sol düşünceye kayması bir yerlere tutunma amaçlıydı. Hatta adeta sağ ile bir

rol paylaşımı idi. Sol düşünceli, yoksulların, işçi ve emekçilerin partisinin

bu son dönemde burjuva ile buluşması, açıkçası CHP nin burjuvalaşması nasıl ve

neyle izah edilebilir CHP bugün geçmişte sağ burjuvanın güçlü olduğu kesimlere

tutunmuş bulunuyor. Ezilmişler, emekçiler, Anadolu insanın yoğun olduğu

kesimler onları çoktan terk etti. Sadece isim olarak sol gibi görünüyorlar.

Örnek mi: Ege Bölgesi, İstanbul un Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş, Şişli gibi

burjuva merkezleri geçmişte sağın kaleleriydi, şimdi ise solun. Bunun üzerinde

ayrıca düşünülmeli.