Yas süreci ile ilgili yapılan bir araştırmanın sonucunda,

Batı toplumunda en yoğun yaslar partnerin vefatında görülürken, bizim

toplumumuzda çocukların ölümünün daha ağır bastığı ortaya çıkmıştır. Batılı bir

kadın eşinin yasını çok daha şiddetli yaşıyor, biz de ise en büyük acı evladın

vefatı oluyor. Toplumumuzda evlada ve anne-babaya yüklenen anlamı dikkate aldığımızda

bu sonucun hiç de şaşırtıcı olmadığını görebiliriz. Bilindiği üzere, Batı

toplumlarında çocuklar on sekizine kadar anne babanın himayesinde kalır ve bu

süre içinde çocuğun temel ihtiyaçları abartılı şekilde karşılanır.

Çocuk evin küçük reisidir. Fakat küçük reis on sekizine

geldiğinde evden ve aile efradından koparak dış dünyaya açılır. Bu süreden

sonra artık gencin peşinde koştuğu tek şey, para kazanmak ve eğlenmektir.

Çocukların evden ayrılması ile birlikte yalnızlığa düşen eşler birbirlerinin gözü

kulağı oluyorlar. Eşler yaşlandıklarında ihtiyaçların büyük bir kısmını resmi

kurum ve kuruluşlar karşılıyor. Fakat sevginin alınıp satıldığı bir kurum ne

yazık ki yok. Eşler bu konuda da birbirlerine yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Çocukların yuvadan uçması ile birlikte yalnız kalan eşler birbirlerinin tek

dayanağı oluyor ve hayatın geri kalan kısmını birlikte geçiriyorlar. O yüzden

eşin kaybı geride kalan için ciddi anlamda travmaya yol açabiliyor.

Bizim toplumumuzda ise çocuklar yaşları kaç olursa olsun

büyüyemezler. Resmi kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenmeyen

insanlarımızın tek dayanağı evlatları oluyor. Onları geleceklerinin garantisi

olarak gören anne babalar buna bir de kendi yapamadıkları işleri ulaşamadıkları

hayalleri ilave ediyorlar. Anne-baba, maddi ihtiyacının yanında, onur, sevgi ve

ilgi ihtiyacını çocuklardan karşılayabileceklerini umuyor ve onlara büyük

sorumluluk yüklüyorlar. Evladın, kaybı ya da evden uzaklaşması durumunda ise

ebeveyn sahip olabileceği sevgi, ilgi, bakım ve destek ihtiyacını da

kaybettiğini hissediyor.

Anne-babaya hürmet dinimizin emridir. Hayırlı bir evlat,

yaşlı anne babasının eli kolu olmalıdır. Fakat anne-babalar da çocuklara karşı

sorumluluklarının olduğunu unutmamalı ve onların yaşamlarına çok fazla müdahil

olmamalıdırlar.

Yas süreci ile ilgili yapılan bir araştırmanın sonucunda,

Batı toplumunda en yoğun yaslar partnerin vefatında görülürken, bizim

toplumumuzda çocukların ölümünün daha ağır bastığı ortaya çıkmıştır. Batılı bir

kadın eşinin yasını çok daha şiddetli yaşıyor, biz de ise en büyük acı evladın

vefatı oluyor. Toplumumuzda evlada ve anne-babaya yüklenen anlamı dikkate aldığımızda

bu sonucun hiç de şaşırtıcı olmadığını görebiliriz. Bilindiği üzere, Batı

toplumlarında çocuklar on sekizine kadar anne babanın himayesinde kalır ve bu

süre içinde çocuğun temel ihtiyaçları abartılı şekilde karşılanır.

Çocuk evin küçük reisidir. Fakat küçük reis on sekizine

geldiğinde evden ve aile efradından koparak dış dünyaya açılır. Bu süreden

sonra artık gencin peşinde koştuğu tek şey, para kazanmak ve eğlenmektir.

Çocukların evden ayrılması ile birlikte yalnızlığa düşen eşler birbirlerinin gözü

kulağı oluyorlar. Eşler yaşlandıklarında ihtiyaçların büyük bir kısmını resmi

kurum ve kuruluşlar karşılıyor. Fakat sevginin alınıp satıldığı bir kurum ne

yazık ki yok. Eşler bu konuda da birbirlerine yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Çocukların yuvadan uçması ile birlikte yalnız kalan eşler birbirlerinin tek

dayanağı oluyor ve hayatın geri kalan kısmını birlikte geçiriyorlar. O yüzden

eşin kaybı geride kalan için ciddi anlamda travmaya yol açabiliyor.

Bizim toplumumuzda ise çocuklar yaşları kaç olursa olsun

büyüyemezler. Resmi kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenmeyen

insanlarımızın tek dayanağı evlatları oluyor. Onları geleceklerinin garantisi

olarak gören anne babalar buna bir de kendi yapamadıkları işleri ulaşamadıkları

hayalleri ilave ediyorlar. Anne-baba, maddi ihtiyacının yanında, onur, sevgi ve

ilgi ihtiyacını çocuklardan karşılayabileceklerini umuyor ve onlara büyük

sorumluluk yüklüyorlar. Evladın, kaybı ya da evden uzaklaşması durumunda ise

ebeveyn sahip olabileceği sevgi, ilgi, bakım ve destek ihtiyacını da

kaybettiğini hissediyor.

Anne-babaya hürmet dinimizin emridir. Hayırlı bir evlat,

yaşlı anne babasının eli kolu olmalıdır. Fakat anne-babalar da çocuklara karşı

sorumluluklarının olduğunu unutmamalı ve onların yaşamlarına çok fazla müdahil

olmamalıdırlar.