Bizim beklediğimiz hayatla, bizi bekleyen hayat
arasındaki makas sürekli açılıyor. Dün beklentilerinden vazgeçmeyi
düşünmeyenler bugün, beklentilerinin gerçekleşme oranının düştüğünün farkında!
Bugünkü beklentilerin yarın düşeceği de bir gerçek. O halde, beklentilerimizi
değil, bizi bekleyen süreci konuşmak zorundayız. Bunu konuşmadan bizden
beklenen de ortaya çıkmayacaktır.
Bizi bekleyen süreç, düzensizlik içinde bir düzen
barındırıyor. Bireyleri birbirinden mesafeli tutarak yönetme esasına dayanan
bu kaotik süreci ise, iletişimdeki samimiyet sonlandırabilir. İşte bizden
beklenen ler bu iletişim ve bu iletişimdeki katma değer adına
yapacaklarımızdır. Yapacaklarımızı bilmek kadar öncelik sırasını da bilmemiz
gerekiyor.
Öncelikle, olumlu zihinsel modellere sahip düşünceye
odaklanmalıyız. Çünkü eğer çözümü değil de kurban olmayı seçersek, çaresizlik
hissi beraberinde suçluluk hissiyle buluşarak tükenmişlik yaşatacaktır.
Kendimizi yetersiz görmeye başladığımızda da, depresif ve güvensiz bir algı ile
çevremizi yalnızlaştırmış oluruz. Halbuki, iletişim kanallarının sağlıklı
çalışmasını sağlayacak olumlu düşünme ve model çalışma ortaya konduğunda
oluşacak kapasite gelişimi ile çözüm üretmek an meselesidir!
Sonrasında ise rahatsızlığı tespit ederek, kaynağını
bularak çatışmaya son vermeliyiz. Bunun için, kendimizi iyi tanımak gerekiyor.
Ancak bu sayede samimi olabilir, cesur bir şekilde kendimizi başkalarına
açabiliriz. Güven oluşturan bu hamle, çalıştığımız her insana özgüven ve kendi
kendini organize etme yeteneklerini uygulama imkânı verir. Böylelikle herkes
korkmadan çekinmeden farklı, sıra dışı, kimi zaman kışkırtıcı fikirlerini
kaybetme korkusu olmadan dile getirir.
Önemli bir aşama da; sorumluluğu sonuna kadar üzerine
almaktır. Duygularını her açıdan kontrol edebilme ve nasıl tepki vereceklerine
karar verebilme bu sayede gerçekleşir. Böylelikle insanları suçlamayı bırakır,
bu tür negatif enerji yaymaktan da kurtulur, ayakları yere sıkı sıkıya basar ve
her şartta dimdik durabilirsiniz. Kimsenin etki altında kalmadan tarafsız durum
değerlendirmesi yapabilmek ya da kimseyi memnun etme derdi taşımamak da kendini
iyi tanımanın kazanımlarıdır.
Bizden beklenti içinde olanlar bilir ki; herkesin
sınırları nettir. Nerede kendilerinin bittiği ve diğerlerinin başladığının
bilinci hâkimse, o yerde kimse ihtiyaçlarını net bir şekilde dile getirmekten
çekinmez. Başkalarının sınırlarını aşmaz, neyin ne kadar, ne zaman, nasıl yapılacağını
iyi bildiğinizde, konuşulan kelimelerden çok, kelimelerin arkasına gizlenen
duygular devreye girer. Sizinle çalışanlar bu duyguları duyar, anlar ve
sınıflandırır. O doğru duyguyu tespit ettikleri anda savunma veya yapmacıklık
gibi birçok yöneticinin oynamak zorunda olduğu oyunu oynamaktan da kurtulmuş
olursunuz.
Son aşama ise, eğer bir insan mantık dışı, komik veya
aşırı tepkili davranıyorsa, bunun sebeplerini öğrenme merakı taşımaktır. Bunu
yaparken yargılamadan, hemen sonuçlara odaklanmadan neler olduğunu dikkatli bir
şekilde araştırmayı tercih etmeliyiz. Çünkü yargılar, önemli öğrenme ve
keşfetme süreçlerini sımsıkı kapatır, empati ise kişinin mantıksız davranmasına
ve gerçeklerden uzak sonuçlar çıkarmasına engel olur.
Bu aşamaları geçtiğimizde, bizden beklenenin daha sonra
çok büyük sorunlara dönüşecek konularda erken teşhis te bulunmak olduğu ortaya
çıkacaktır. Sorunlar dallanıp budaklanmadan çözümlenmesi ise, bizden beklenenin
gerçekleşmesine bağlıdır. Bildiklerimizi yaptığımızda bilmediklerimizi öğrenmek
adına sorunların özüne iner ve sorumlu bir şekilde durumu ele aldığınızda,
işimizin en önemli kısmı olan aidiyet duygusu da aşılmış olur. Mutlu
insanlarla umutlu yarınlara koşmak istiyorsan senden bekleneni sen de
kendinden bekle! Çünkü ancak bizimle olur!