Anadolu Gençlik öğrencilerinin Şeyh Edebali Üniversitesi’ndeki Millî Gençlik Kulübü tarafından davet edildik. Konu İslâm Birliği. 

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bölüm başkanı, danışman hoca Doç. Dr. Ali Ayata Bey’in nazik karşılaması ile odasında bir süre dinlendik. Ayrılıncaya kadar da bizi yalnız bırakmadı. Bizim için sürprizler oldu. Bilecik’e gideceğimi haber alan, taze profesör sevgili kardeşim Yusuf Alemdar, arkadaşımın oğlu Yasin Hoca ile ilk buluşmamız ve salona geçişimiz.

Üniversitelerde gençliğin büyük kesimi rahat bir ortamda günü yaşama tercihinde. Gerek ilgileri ve gerekse yaşama tarzları sanki ilgisizler gibi. Gönül arzu eder ki, gençlik merak ve arayışlarını sürdürmeli. Öğrenci profili oldukça değişik görünüyor. Muhafazakâr bir görünüm içinde olması gibi.

Bir hocamızın vurguladığı gibi siyaset bilimi okuyan veya önde görünenlerin siyasal liderlere özendiği. Onlar gibi davrandığı, kendileri gibi olmayı düşünmedikleri. Liderlerin küçük bir görüntüsü gibidirler. Kulüp başkanı ya da siyasi temsilcinin etrafında kendisinin koruması ve yardımcıları gibi görünmeleri üzücü. Bunu kendilerine de belirttiğini söylüyor.

Hayatımızı ve yönümüzü belirleyen kavramlardır. Fakat günümüz siyasal yönelimli gençlerini ise siyasilerin sloganları veya davranışları belirliyor.

İslâm milletinin dağılma süreci Tanzimat sonrasına dayanıyor. Başlangıçta masum ya da zararsız gibi görünen kavramlarım zamanla nasıl bir yıkıma neden oldukları çok geç anlaşılabiliyor. Anlaşılıyor derken bu, genel bir kanıya dönüşmüyor ne yazık ki. Tanzimat döneminin “hürriyet”, “adalet”, “müsavat [eşitlik]” kavramlarının bugünkü karşılıkları, “özgürlük”, “demokrasi”. Batı, kendi kavramlarıyla yaşama alanlarını özgür ve sonsuz belirliyor. Dayattığı toplumların kendileri ile ilgili çıkarları ya da onların durumları ile sınırlıyor. Yakın zamanda Mısır’daki demokrasi örneğinde olduğu gibi. Askeri bir darbe, ardından sadece darbecilerin yer aldığı bir demokrasi ve seçim sistemi. Özellikle Müslümanların kendi gerçekleriyle olmalarına izin verilmiyor.

Fakat bu büyülü kavramlar karşılık buluyor. Ondan da medet umuluyor. Asla vazgeçilemiyor.

Müslümanların sorunu güvensizlikleri ve yenilmişlik duyguları. Kendi inanç ve düşünceleriyle bir yönetim ve hayat tarzı oluşturmamaları. Batı düşüncesinin dayattıklarına alışmaları ve asla vazgeçmeyişleri.

Müslümanlar her geçen gün parçalanıp dağılıyorlar. Daha küçük parçalara bölünüyorlar, birbirlerine hasım ve düşman kesiliyorlar. Birbirlerini yiyorlar.

Gerek içte ve gerekse dışta bölünmeler giderek artıyor. Bunlar ideolojik ayrışmalardan çok sıradan nedenlere dayanıyor.

Günümüz gençliğinin düşünüşü daha çok siyasal. Siyasal bilinç ise genelde çıkara dayalı. İktidar gücü veya onu ele geçirme çabası dengeleri belirliyor. İdeolojik ayrışmaların ötesinde bir durum söz konusu. Gençler arasında bir düşünce ve fikir rekabeti yok. Düşüncede, sanatta, bilimde, kültürde üstünlük sağlama düşüncesinden çok uzakta. Yaşadığı hayat, koşullar sınırları belirliyor.

Rekabet daha çok iktidarı korumak ya da ele geçirmek orada hayatını daha konforlu yaşamak düşüncesinde. Gerek üniversite kampüsünde, gerek fakülte bahçelerinde ya da koridorlarında bu tutum oldukça belirgin. Derdi olan bir gençlik yok ne yazık ki. Tabiî ki istisnaları ayrı tutmalıyız. Bunlar saygındırlar.

Toplantımıza katılanların dikkatleri, sorular bizi umutlandırdı. Soru sormak, eleştiri yapmak günümüzün sorunu. Sorgulama, nedenlerini kurcalama gibi düşünüş tarzından uzak kalınıyor. Gençleri bu konuda cesaretlendirmek gerekiyor.

Toplantımıza katılan sevgili öğrencilere, sayın hocalara, Saadet Parti ile AGD başkanlarına müteşekkirim. Güzel bir gündü. Bilecik’in güzel doğasını solumak kadar güzeldi.