Siyasal ayrışmalar sınır tanımıyor. Bu kimi zaman aşırılıklara kadar varabiliyor. Milli Görüş hareketinden kopanlar ait oldukları doğrultudan kendilerini soyutladılar. Sağcılığı tercih ettiler. Batının bir ürünü olan merkez sağ diye tanımlanan bir çizgiye kendilerini yerleştirdiler. Bu ayrışma sonrası tabana kadar yayılan söylemler gelişti. Örneğin; "Artık İslâm adına mücadele etme zamanı geçmiştir", "Masonluk ve Siyonizm bize öcü olarak gösterilmiştir. Biz bunlara kanmayacağız." Milli Görüş basit bir olguya indirilerek gömlek benzetmesi yapılmış bir anda sıyırıp atmışlardır. NTVde Mehmet Barlas ile Emre Kongarın tartışmalarında Mehmet Barlas: "AK Partililere niçin bu kadar kızılıyor ki. Onlar Müslümanları sekülerleştiriyorlar. Bundan daha iyi bir sonuç var mı " demişti.

Bu sürecin geldiği yer çok daha vahim bir durum oluşturuyor. AK Parti ile birlikte Müslüman tabanı ılımlaştırma ve kullanma süreci başlamıştır. Arap Baharı da bu sürecin bir sonucu. Amerikalı siyaset bilimciler ve siyasa adamları Türkiyedeki İslâmcı yazarlar yüzlerini bize çevirdiler bizim lehimizde yazıyorlar yorumunda bulundular. Bunda haksız da değildirler.

Belli merkezlerden yürütülen politikalar sonucu kitleler oluşturulan rüzgâr ile birlikte savruluyorlar. Başlangıçta Libya işgaline tepkili olanlar bir anda ters yüz oldular. Bir önceki tavırlarını yadsıdılar. Türkiyeye NATO üslerinin konuşlanmasında başta yüz ekşitenler sonradan gülümsemeye başladılar. Suriye ile can ciğer kuzusu iken iyiydiler. Yukarıdan alınan bir işaret sonucu geçmişlerini yadsıdılar, bugün ise kanlı bıçaklı bir durumdadırlar.

Bu süreçte biz düşüncemizin özünden asla sapmadık. Uygarlığımızı, kültürümüzü bir bütün olarak ele aldık. Ne yazık ki bu süreçte yalnız kaldık. Ya da çok az insan bu merkezde duruyor. Savrulanlar Amerikan güdümlü çırpınışlarının dışında kalan herkesi töhmet altında tuttular. Bu, kitlelere da yayılmış bulunuyor.

Uygarlığımız toprakları bombalanıyor, Müslümanlar Müslümanları katlediyor.

Laik Türkiye Cumhuriyeti adına bir ülke insanı bombalarla öldürülürken veya ölürken bunların ahirette konumu nedir Müslüman bir Müslümanı öldürür ve ölürken şehitlik makamına ulaşır mı Laik Türkiyeliler bir kralı bahane ederek açtığı savaşı Sünni yani sahih Müslümanlar adına yaptığını söylüyorlar. Dönüp kendilerine bakmıyorlar. O laik ülke mensupları ki yıllarca Müslümanlara kan kusturdular. Laik Türkiye Cumhuriyetinin yöneticileri Müslümandırlar, ibadetlerini yapıyorlar diye laik kurum Müslümanlaştı mı

Biz Müslümanlar Müslümanlarla savaşmasın dediğimiz için Şia yanlısı oluyor muşuz. Adımız elhamdülillah Ali Haydar. Adımız konulurken dört büyük halifeden birinin adı konulmuş. Hem adı hem lakabıyla Hz. Aliye olan sevgiden ötürü. Adımızdan ötürü mü bu yakıştırmada bulunuyor.

Amerikancı İslâmcılar yüzlerini oraya çevirdiklerinden beri sahih mücadele içinde olanları tanediyorlar. Üstad Sezai Karakoça dil uzatıyorlar. Güya bizler Türkiyeyi I. Sınıf dünya ülkeleri arasında değil de üçüncü dünya ülkeleri safında görmek arzusundaymışız.

Biz Müslümanız, İslâm sınıf kabul etmez. En hakiki olanıdır. Allah katında tek din olan İslâma mensubuz ve bu büyük değeri yeryüzündeki hiçbir sınıf ile konumlandırmayız. Yarın Allaha hesap verdiğimizde niçin dünyanın egemenleri Abede, AB yanında yer almadığımız bize sorulmayacak.

Ama Müslümanların katline göz yumanlara, Müslümanları köleleştirenlere hesap sorulacak. Müslümanların kanları nehirlerin suları gibi akaduruyorken hem de Amerika, AB ve batılılar tarafından yapılıyorken biz safımızı çoktan seçtik.

Müslümanların enerjilerini tüketenler, umutlarını yerle bir edenler elbette bunun hesabını Allah katında verecekler. Biz kalemimizle, sözümüz ve eylemimizle son nefesimize kadar bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz, Allahın lütuf ve keremiyle.