Batılı tarihçilerin birçokları insanlık nazariyesinden bahsederken onun ilk ortaya çıktığı devri “Taş Devri” olarak nitelerler ve bununla insanların ilk devirlerde hiçbir şeye sahip olmadığını ve anadan üryan bir vaziyette dolaştığını ispatlamaya çalışırlar. Bunlara göre insanoğlu, dünya hayatının ilk devirlerinde üzerlerine hiçbir şey giymezlerdi. Yer onların yatağı, gök ise yorganı idi. Ancak bu iddiaların hepsi yalandır, insanlık tarihine atılmış iftiradır. Zira Yüce Allah, İlk iki insan ve ilk aile olan Hz. Âdem ve Hz. Havva’yı ilk olarak Cennet’te ve Cennet elbiseleri içerisinde yaratmıştır. Yani insan nesli hayata elbiselere bürülü olarak başlamıştır. Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya Yüce Allah Cennet’te ilk yaratıldıkları andan yasaklanan ağaçtan yedikleri ana kadar avret yerlerini örten Cennet elbisesi giydirmiştir. İşte bu durum, Yüce Allah’ın kıyamet gününe kadar Âdemoğullarını mükellef kıldığı bir mükellefiyettir. (1)

Hz. Âdem ve Hz. Havva, kendilerine yasaklanan ağaçtan yiyince üzerlerindeki Cennet ehline ait olan Cennet elbisesi açıldı. Bunun üzerine her ikisi de birbirlerinin avret yerlerini gördüler. Yaşanan bu olay sonucu işlemiş oldukları günahı anladılar. Allah Teâlâ’nın kendilerine vermiş olduğu hayâ onlara galip geldi ve hemen avret yerlerini bir şeyler bulup örtmeye çalıştılar. Ama ağaç yapraklarından başka örtünecek bir şey bulamadılar. (2) Bu da gösteriyor ki, Allah Teâlâ’nın bu ilk iki insana vücutlarını örten elbise giydirmesi sadece maddi boyutu ile sınırlı değil, bir de bunun manevi boyutu vardır. O da insanın içine yerleştirdiği örtünme duygusudur. Bunun için Hz. Âdem’in ve eşinin avret yerleri açılıp gözle görülünce Cennet bütün genişliğine rağmen kendilerine dar geldi, sıkıldılar. O anda ne bulursalar üzerlerini hemen örtmek istediler. (3)

Şüphesiz ki çıplaklık, insan fıtratına aykırıdır. İnsanın çıplaklığa meyletmesi ancak insani duygulardan arınıp, insanlık mertebesinden çıkıp en aşağılık bir derekeye inmesi sonucu meyleder. Çıplaklığı güzel görmek, kesin bir şekilde beşeri zevkin bozulması sonucu olur. (4)

Tarih boyunca insanların giyim şekilleri toplumdan topluma değişse de beşeriyet avret mahallini örtme erdemini asla kaybetmediler. Bazı dönemler insanlar hayvanların derilerinden elbise yaptılar ve giydiler. Bazıları ağaç liflerinden bazıları da hurma yapraklarından elbise yaptılar. Bu konudaki delilimiz şudur: İlk insanın yaratılışından beri yeryüzünden Allah Teâlâ’nın gönderdiği kitaplar asla kesilmedi. Tarih boyunca insanlığın önderleri ise peygamberlerdir. Her ne kadar onlara karşı çıkanlar çok olsa da sonuçta daima peygamberler galip gelmişlerdir. İşte bu, beşeriyetin bu konudaki meylini göstermektedir. İlahi yönlendirme insan hayatının bütün alanlarında vardır. Zira insanlığın ilk babasını ve ilk anasını tesettür/örtünme fıtratı (yaratılış kodu) ile yarattığı için Cennet’te iken avret yerleri açılınca onları kendilerinden başka hiçbir kimse olmadığı ve görmediği halde hemen avret yerlerini ağaç yaprakları ile örttüler. Hâlbuki bu esnada henüz zürriyetleri de yoktu.

Hz. Âdem ve Hz. Havva örtüleri içerisinde iken meleklerin dahi kendilerine saygı secdesi yaptıkları çok üstün ve saygın bir konumda idiler. Bu ise Şeytan’ın çok zoruna gidiyordu. Onlara duyulan bu saygıyı sonlandırmak için üzerlerindeki elbiselerin soyulup atılması için bir tuzak kurdu. Zira bu şekilde onların saygınlığına bir halel getirebileceğini hesaplıyordu. “Derken şeytan, kapalı olan avret yerlerini birbirine göstermek için onlara fısıldayıp kafalarını karıştırdı.” (5) Şeytan’ın hedefi; onların Cennet’teki saygınlıklarını, mutluluğunu ellerinden almak, Cennet ehlinin onlara hürmet etmesini sonlandırmak; günah işlemenin kötülüğü ve zararıyla karşılaşmalarını sağlamaktı. (6)

İşte görüldüğü üzere örtünme duygusunu insanın yaratılış kodları içerisine yerleştiren onun yaratıcısı Yüce Allah’tır. Dolayısıyla örtünme duygusu Rahmani ve fıtri bir duygudur. Çıplaklık ise insan fıtratına aykırı ve şeytani duygudur.

Örtünme konusunda gerçek bu iken; CHP’li Edremit Belediyesi’nin, ilçenin Yunan işgalinden kurtuluşun 99’uncu yılı anma töreninde zincire vurulan çarşaflı bir kadının halkın ortasında çarşafını atarak yarı çıplak bir şekilde gösteri yaptığı bir tiyatro sahnelenmiştir. Müslüman kadının iffet ve hayâsının sembolü olan tesettür ve onu en güzel biçimde temsil eden çarşafı bir esaret zinciri olarak takdim eden bu zihniyeti lanetliyor ve bu aymazlara; vatan topraklarına düşman ayak basarak ezanı susturmaya ve kadınlarımızın başörtüsüne el uzatmaya yeltenmesinler diye feda-i can eden şehitlere ve gazilere ihanet ettiklerini hatırlatıyorum. Bu davranışı İslam’a kin duyandan başkası yapmaz. Bu kadar din düşmanlığı herhalde Moskof gavurunda bile yoktur. Bunlara bir de sorum olacak: Bu din düşmanları dönüp bir baksınlar bakalım, Kurtuluş Savaşı’nda görev almış kaç tane başı örtülü olmayan kadın var?

Bunlara en güzel cevap İstiklâl şairi Mehmet Akif Ersoy’un şu mısraları olacaktır:

Bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne,

Acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne!

1- Ebubekr, Kıssatü Adem, 151.

2- Tefsiru’l-Mevzui, 3, 33

3- Ebubekr, Kıssatü Adem, 151.

4- Fi Zilal, 3, 208

5- A’raf, 20

6- Ruhu’l-Meani, 8, 99

Allah Teâlâ örtünmeyi özellikle şu sebeplerden dolayı şeriat/kanun kılmıştır:

• Allah’tan hayâ etmek gerektiğinden dolayı. Allah Teâlâ, azametinden ve yüceliğinden dolayı kendisinden hayâ edilmesini sever. O’ndan hiçbir şahıs ve veya hiçbir avret gizlenemez ki, onu görmesin. Ancak bu sadece kulun Allah Teâlâ’ya olan saygısı ve O’ndan hayâ etmesi sebebiyledir. Örtünme ve elbise giyinme Allah Teâlâ’nın sevdiği hayâdan dolayıdır. Nitekim Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ, kendisinden hayâ edilmeye insanlardan daha layıktır.”1

Selefin hayırlılarından bazıları def-i hacet yaparken Allah Teâlâ’dan hayâlarından dolayı başlarını kapatıyorlardı. Nitekim Hz. Ebubekir (r.a.)’ın insanlara şöyle hitap ettiği bize sahih olarak gelmiştir: “Ey Müslümanlar topluluğu! Allah Teâlâ’dan hayâ ediniz. Nefsim elinde olan Allah Teâlâ’ya yemin ederim ki, ben def-i hacet için gittiğimde Rabbimden utancımdan dolayı başımı örtüyorum.2 Tavus, oğluna bu şekilde davranması için emir veriyordu.

• Meleklerden utanmadan dolayı. Çünkü -bir hadis-i şerifte geldiği gibi- insanların eziyet gördükleri şeylerden melekler de eziyet görürler. Âdemoğulları ise avret yerlerinin açılmasından eziyet duyarlar. Zira bu durum insanlığın atası Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın ve onlardan türeyen zürriyetin fıtratlarının bir gereğidir. Nitekim Hz. Âdem ve Hz. Havva Cennet’te iken de örtünmeyi severlerdi. Hâlbuki orada ikisinden başka insan yoktu. Bu da gösteriyor ki, melekler de tıpkı insan gibi hayâlı olarak yaratılmışlardır. Nitekim Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Siz meleklerin hayâ ettiği bir adamdan hayâ etmiyor musunuz?”3 Resûlüllah (s.a.v.) bu sözü ile Osman b. Affan (r.a.)’ı kast ediyor.

• İnsanlara karşı örtünme ve onlardan utanma sebebiyle. Zira bu örtünmenin maksatlarının en büyüklerindendir. Bunun dışında da daha başka sebepler vardır.

-----------------------------------------

1 Ebu Davud, 4017; Tirmizi, 2794

2 İbni Eni Şeybe, El-Musannef, 1127

3 İbni Eni Şeybe, El-Musannef, 1127