Osmanlı, İslâmî temeller üzerine kurulmuş bir devletti.

Kitap ve Sünnet ölçülerini esas almıştı. Bu konuda tavizsizdi. 1683 teki 2.

Viyana Kuşatması na kadar bu şekilde devam etti. Viyana bozgunu, değerlerimizi

yeterli görmeme ve Batı ya özenme anlayışını da beraberinde getirdi. 1839 da

ilân edilen Tanzimat, söz konusu sapma ve yabancılaşmayı resmîleştirdi.

1876 da padişah olan Sultan 2. Abdülhamit Han Batıcılığa

karşı direndi. Devletin kurucusu Osman Bey in Kur an-ı Kerim e bağlılık

konusunda gösterdiği hassasiyeti devam ettirdi. İslâm ın her alanda huzur ve

saadetin kaynağı olduğuna inancı tamdı. Bu amacını gerçekleştirebilmek için

okullar açtı. Devlet müesseselerini bu anlayışla yeniden tanzim etti. Ümmetin

haklarının korunması için Batılıların Panislâmizm olarak isimlendirdikleri

İslâm Birliği siyasetini takip etti.

Abdülhamit Han ın Osmanlı yı yeniden fetihler dönemine

götürmek istediğini gören emperyalist odaklar, hile ve entrikalara başladı.

Abdülhamit Han ı tahttan indirme plânlarına giriştiler. 31 Mart benzeri düzmece

olaylar sahnelediler. Ermeni komitacılarını tahrik ettiler. İttihat ve Terakki

marifetiyle aydınlar ve halkı Abdülhamit Han a muhalif duruma getirdiler. Nice

tuzaklar kurdular, nice oyunlar oynadılar. Sonunda, Abdülhamit Han ı tahttan

indirmeyi başardılar.

Fakat, Abdülhamit sonrası her şey perişan olup ülke tehlikeye

girince oyuna geldiklerinin farkına varanlar pişmanlıklarını itiraf ettiler

ama, iş işten geçmişti. Bunlardan Filozof ve Şair Rıza Tevfik Bölükbaşı

Abdülhamit in Ruhaniyetinden İstimdad başlıklı uzun bir şiir yazdı. İşte o

şiirin iki dörtlüğü: Tarihler ismini andığı zaman / Sana hak verecek ey Koca

Sultan / Bizdik utanmadan iftira atan / Asrın en siyasî padişahına. // Dîvane

sen değil, meğer bizmişiz / Bir kuru ipliğe hülyâ dizmişiz / Sade deli değil,

edepsizmişiz / Tükürdük atalar secdegâhına.

ERBAKAN DA AYNI YOLUN YOLCUSU

Abdülhamit sonrası, Osmanlı nın temsil ettiği ve adalet

üzerine kurulmuş huzur ve barış dünyasının yeniden müjdesini veren lider Prof.

Dr. Necmeddin Erbakan oldu. Millî Görüş adını verdiği sistematik çalışma modeli

ile kalblere meltem rüzgârları estirdi. Mazlumların ümidi, mağdurlar için

tutunacak dal oldu.

Erbakan Hoca, daha işin başında Bizim siyasetimiz

inancımızın emrettikleridir diyerek yola çıkmıştı. İslâmsız bütün saadetler

ve nimetler eksiktir ve yetersizdir. Bu nedenle, Bugün sizin dininizi ikmal

ettim ve nimetlerimi tamamladım ayeti indirilmiştir diyordu.

Erbakan Hoca, hangi şartlarda olursa olsun tavizsiz bir

mücadele başlattı. İnancını unutmadı. Davasının eri oldu. Hiç geri adım atmadı.

Zorluklardan yılmadı. Bu konuda Asıl marifet, yük altında ve hizmet esnasında

sadık ve sağlam kalabilmektir. Yoksa, çay sohbetlerinde, edebiyat kürsülerinde

kahramanlık satmak kolaydır düşüncesindeydi.

Muhterem Erbakan, Müslümanca düşünmenin yöntemi ni 3

maddede özetliyordu:

1. Dünya hayatı çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise,

dünya hayatının hesabı ve imtihandaki artı eksi puanların karşılığıdır.

Nefeslerimiz sayılıdır, bunlar Allah yolunda harcanmalıdır. Çünkü, ölüm bize

çok yakındır.

2. İslâm dini Allah yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve

tastamamdır. Hâşâ, zerre kadar noksanı, fazlası ve hatası bulunmamaktadır.

3. İslâm dini bir bütündür. Ona bir şey katılamaz ve

ondan bir şey çıkarılamaz. Baştan sona haktır, hayırdır ve hepsi, herkes için

ve her yerde lâzımdır. Çünkü İslâm, dünya ve ahiret saadetinin tek ilâcıdır.

Erbakan Hoca, bir ömür bu değişmez değerler uğruna

mücadele verdi. Mazlum ve mağdurların sesi oldu. İslâm Birliği nin kurularak

insanlığın huzur ve barış iklimine kavuşması için çalıştı.

Abdülhamit Han ın geçtiği sıkıntılı süreçten Erbakan Hoca

da geçti. Önüne nice engeller çıkarıldı, nice oyunlar oynandı. Düzmece olaylar

sahnelendi. İnsanlar onu anlamasın diye ne mümkünse yapıldı. Abdülhamit e 3

paşa ihanet etmişti, ona da 3 bey! Oyunun farkına varanlar pişmanlıklarını

itiraf ettiler. Meselâ, gazeteci Mehmet Ali Birand ın vicdanı, Erbakan Hoca ya

yapılanlara itiraz etmiş, Yatacak yerimiz yok! ifadesini kullanmıştı.

MİLLÎ GÖRÜŞ E SARILMALIYIZ

Günümüz dünyasında, unutturulan değerlerimizi yeniden

hatırlatarak Millî Görüş adıyla sistematik bir çalışma modeli ortaya koyan

Erbakan Hoca sıradan bir lider değildir. O, kurtarıcı bekleyen çağımızın

bunalmış insanına uzanan eldir. İslâm ı hem yaşamış, hem de yaşanılır hale

gelmesi için canıyla, malıyla mücadele vermiş bir liderdir.

Erbakan Hoca, Batı nın maddeci çözümlerine itibar

etmemiş, çare ve çıkış yolunu hep kendi değerlerimizde aramış, yerli ve millî

düşüncenin sözcülüğünü yapmıştır. Ezilen ve sömürülen İslâm dünyasını yeniden

ayağa kaldırmaya çalışmış; ümmetin öncülüğünde Yeni Bir Dünya nın kurulmasının

kapılarını aralamıştır.

Ortaya koyduğu Millî Görüş çalışma modeli, bütün

insanlığın kurtuluş reçetesidir. İlk insandan günümüze hakkı üstün tutan

görüştür. Malazgirt ten Niğbolu ya, İstanbul un Fethi nden Çanakkale Zaferi ne,

İstiklâl Harbimizden Kıbrıs Barış Harekâtı na kadar tarihimizdeki iman ve

şahlanışın adıdır.

Millî Görüş, İslâm Birliği ni kurarak bütün insanlığın

huzur ve barışını sağlama sevdasıdır.

Erbakan Hoca, bir ömür bu idealler uğrunda mücadele verdi,

canıyla, malıyla cihat etti. Hedef ve idealler çizdi; çalışma yöntemlerini

öğretti. Bugün, insanlar Erbakan Hoca ve Millî Görüş ü anlamasınlar, diye TV,

gazete, sinema gibi araçlarla halkın seviyesi düşürüldükçe düşürülmüştür.

Müslümanlar, Erbakan Hoca nın öncülüğünde Millî Görüş çalışma modeli ile elde

ettiği kazanımlardan vazgeçmemeli, gösterdiği hedeflere ulaşmak için canla

başla çalışmalıdır. Çünkü, çare ve çözüm buradadır.