Ortada, her şeyi aslından uzaklaştıran ama yine her şeyi etkisi altına alan bir güç olduğu teslim edilir. İstilayı, tahakkümü, tahammülü aşan bir güç... Bunu yaparken hayli emek sarf ettiği, çok şeyden feragat ettiği de bilinir. Hani bir genci katlettikten sonra bile ‘bize bir şey olmaz’ edasında pis pis sırıtan, kanun kural tanımayan ama kanuna kurala dilediği şekilde müdahil olabilen ailelerin pervasız, hadsiz, seviyesiz ruh halini andıran bir güç... Yine bir memleketi cümle cihana torbacı diye belleten, kendi malına el koyup yakalattığı uyuşturucu numuneleriyle övünen, kullanımı tespit edildiğinde pudra şekeri diye alay eden bir güç... Hani muhafazakâr kimliğiyle semirip sırasında ayetlerle alay eden, daha doğrusu münasebetsizliğine insanların cümle kutsallarını malzeme yapan türden bir güç... Kazandığında kaybedenin kaybetmek sebebiyle suçlu olduğunu, dolayısıyla mevcut olumsuzlukların da sorumlusu sayıldığını dayatan ve buna yandaş ya da karşıt herkesi ikna eden bir güç...

Bir Siyonist projesi midir? İptidai olarak ifade edilmelidir ki bu sorunun ve olumlu/olumsuz yanıtının hiçbir önemi yoktur. Hatta isnadın gerçeğini bilmek, ayrıntısına vakıf olmak züldür. Zira bunu tespit etmek hiçbir zulmü, olumsuzluğu, acı gerçeği izale etmez. Yaşanan yaşanmış, yaşatılana katlanılmış, yanlış kanıksanmıştır ki artık bu durum şimdiki zamanın gerçeğini kabul etmeyi, en azından bilmeyi, hiç olmazsa anlamayı gerektirir. Gerçeğin bir proje neticesinde tezahür etmesi yahut spontane gelişmesi neyi değiştirir? Besbelli kendi ideolojisinin ardında koşan ve birçok toplumda nefretle karşılık bulan birkaç Siyonist’in lanetlenmesi arzulanır. Sabah akşam ibadetlerden sonra tekrarlanan virt gibi mütemadiyen lanetlense ne fark eder? Yahut lanet, uyuşturulmuş ve alıştırılmış ağızlardan âlemlerin sahibine iletilince projeler sekteye mi uğrar? Dumur olup üzülür mü projenin mimarları? Yani her ne gizemli yanından bakılsa insanlık için ne değişir?

Kritik bir zamanlarda dahi çekinmeden kimi değerli insanların uluorta söylediği gibi; “Tanrı şahit ki bu el, seni devirecek olan el!..” diyebilmek gerekir. Ve o ele şahit olanlar daiş bu kırık hayatı yaşamaktaysa, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin vb. ayrımların ayırdındaysa, o halde hala umut var demektir. Gücün gölgesine sığınmadan, hiçbir kurumdan ve firavundan himmet ummadan, hayatı tırtıklananları ıskalamadan yerleşik yalana, her yönüyle, her yanıyla haksızlık saltanatına karşı mücadele sürdürülür. Halktan oluşu, haktan oluşu, Allah’ın yeryüzünde her şeyi dengede tutan öğretisine tutunup ahlakı kuşanışı bilerek, mutmain olarak en önemlisi...

İnsanın şiirini söylemek için birinden izin alacak hali yoktur. Şeytana pabucunu ters giydiren ya da şeytana ortakçı çıkıp yüzde birlik payla ayakkabısını Araplara sattıran pazarlama dehalarına pabuç bırakacak hal yoktur. Kandırıp tahakküm altına alınan halkı aşıp halklara yayılan ifsada göz yumacak hal yoktur. Yine kimi kıymetli insanların zalimler üstüne yaptığı saptamanın nihai tezahürü olarak dünya ahiret hakiki telef oluşu seyredip keyiflenecek hal de yoktur. Hiç kimse musibetler içinde, belaları hayra tebdil edermiş gibi yeni yalanlar cumhuriyeti oluşturma istidadını takdir etmek zorunda değildir. Her ahlaksızlığa yeni kalemler bulmak ve kurumsallaşan uydurukluğu saçma sapan hayallerle temellendiren kitlelere de hoşgörüyle bakmak gerekmez. Şu zamandan sonra üzülmek bile bugünü imar edenlerin istihkakı için pek hafif kalır. Bu yaşamda ve gerçek hayatta geri kalan ömürleri tragedyadan ibarettir. Fark etmeleri gerekmez.

Zulüm kurumsallaşmadıkça ve kurumsallığa müstenit kamuoyu nezdinde meşrulaşmadıkça göze batmaz. Yani mesele fertlerin değil toplumun ifsadıdır. Böylece tıpkı yeryüzü cenneti oluşturmaya yeltenmek gibi tanrıyı kıyamete, musibete zorlayan bir yapı inşa edilir. Olumsuzluk olarak nitelenenlerin ardı arkası gelmezken insanlık namına yaprak kımıldamaz. Bunu cihana teşmil etmeye çalışan akıl ya da akılsızlık, mevcut yaprakları silip süpürüp yapay yaprak üretimi için olağandışı girişimlerde bulunduğuna dair yalanlar, hezeyanlar döktürür. Hâlbuki kurumuş da olsa eldeki yaprak kımıldamak için kâfidir. İşte göze çarpan, farkına varılan ve un ufak edilmeyen her yaprak, çağın modernleşemeyen istilacıları için doğrudan tehdittir. Potansiyel aranmaz.