“Bir günah işleyen kişi yüz bin gün âh etmek gerek

Bin günah ettim diriğa bir âhım yok benim”

Merhum dedemin cönkündeki seçme beyitlerden biridir bu. Anlamı açık. Bir günah işleyen kişinin yüz bin gün ah etmesi gerekir. Eyvah ki bin günah işledim bir ah ve pişmanlığım yok benim.

Hayatın zorluklarını ve kolaylıklarını yaşayan insan bir yolculuktadır. Bu yolculuğun zorluklarında direniş ile hakikat üzere olma, yönünü değiştirmeden yolunu sürdürme bir ilkedir. Bunun çıkışları olabileceği gibi inişleri ve sapışları da vardır. İnsanın yolunu kesen, sapışa neden olan şeytanlar çok yönlüdür, nerede nasıl ve ne zaman yol kesecekleri, çeldirecekleri bilinmez. Anlık bir ihmal insanın çok şeyine neden olabilir.

İnsanı kuşatan toz bulutları, sisleri insanı karamsarlığa, yılgınlığa itebilir. Bunlar dönemseldir, gelir geçerler. Hayat sürekli olarak aynı ritim üzere olmuyor.

Asıl tehlike şeytanların varlığının farkında olmuyor gibi olmak. Bu sabah bir dosttan Mevlâna’dan bir beyit geldi.

“Oğul sen Kur’an’ın dış yüzüne bakma

Adem’i topraktan ibaret sanan kör şeytana dönme”

Hayatın güzelliklerini değil, çirkinliklerini, kabalıklarını, olumsuzluklarını ilke edinenler türlü yollar bulurlar ve yürürler. O yolu en doğru bilirler. İnsanın düşünme yetisi sınırlanınca, ya da putlarına takılıp kalınca hakikati bulması elbette zordur. Bildiği bir şey varsa şeytanî olanı kendine ilke edinmesidir. Çıkar, bencillik, kibir insanı kör eder. Doğruyu bulmasını engeller.

Hayatın sarmalında, karmaşasından, hele hele günümüzde Hakikat üzere olmak o kadar da zordur ki. Ne yana dönseniz görünür görünmez şeytanlarla kuşatılmışsınız. Putlar silsilesinde yol bulmada güçlük çekilir. Şeytanlar ile asla yarış olmaz. Onları alt etmenin yolu onlar gibi olma değil, sakınmadır. Onların tuzaklarına düşmemedir. Kendini koruma, sakınma, yönünü bozmadan aldanmama, kapılmamadır.

Farkında olunmadan bir tuzak ayaklara dolanır, bir uçuruma sürükler.

Eşyanın, makamın, paranın, kişi putlarının, modern yaşama tutkusunun, hırs ve tamahın göz alıcı, büyüleyiciliklerine kapılınabilinir. Bunlar çok zor da değil.

İnsan kendisiyle sınanma hâlindedir. Arınık olmak, kirlenmemek, bulaşılmışlık var ise tez zamanda sıyrılmak ve kendi gibi olmak varken yolunu bozmadan yürüyüşünde olmalı.

Hayat tek yönlü, tek kapılı, tek pencereli değil. Bir evden çıkılır kendiniz ile baş başasınız. Dört bir yanınızda hayatlar, alanlar, mekânlar var. Takıntılı olununca göz alıcı ve büyüleyici olan çeker. O zaman hakikati bulmanın yolu arı duru bir varlık olmayı korunmayı, yolunu sürdürmeyi bilmedir.

Yazının başındaki beyte dönersek her anımızdan sorumluyuz. Her anımızda bir yanlış yapma tehlikesi her zaman vardır. Müslüman için istenmeden, bilerek ya da bilmeyerek işlediği günahlardan pişmanlıklar için bir tövbe kapısı vardır, daima açıktır. Tövbe günah çıkarmak değil bir daha işlememek üzere hayata devam etmedir. Eskilerin bir deyimi vardır “azm u cezm ile” tövbe etmek yani bir daha aynı günahı işlememedir.

Kirlere bulanmış çıkmak isteyen, şeytani maskeyle gezinenler ne yazık ki o hâllerini her durumda yansıtırlar. Öfke, şiddet, tehdit, yalan, kibir, sahtelikler yüzlerinde yansır.

Her insan geçmişini zaman zaman sorgular. Bu, kendini görmedir. Geriye takılıp kalma adına değil geleceğe dönük bir bakış için gereklidir.