İslam medeniyetinin tarihten silinmek üzere olduğu bir
dönemde umulmadık bir hadise gerçekleşti; İstanbul fethedildi. O tarihte
yaşananlara bir göz attığımızda dünya Müslümanları açısından hiçte iç açıcı
olmayan bir durum söz konusuydu. Batı da Haçlı sürüleri, Doğu da Moğol
istilacıları İslam coğrafyasına darbe üstüne darbe indiriyor, Müslümanlara
nefes aldırmıyorlardı. Fetihten 40 yıl öncesine kadar Osmanlı Devleti dörde
bölünmüş ve bu kargaşa 10 yıl devam etmişti. Dünya Müslümanlarının gözbebeği
konumunda olan bu devletin birlik ve bütünlüğünden bahsetmek mümkün değildi.
Büyük Selçuklu sonrasında Anadolu da bağımsızlığını ilan etmiş olan beyliklerin
durumu da çok karışıktı. İslam birliğini hedeflemiş, geleceğe dönük vizyon
sahibi bir beylik mevcut değildi. Bazıları Timur la anlaşmış, bazıları da
Bizans la işbirliği halinde kendi siyasal iktidarlarının ömrünü uzatmakla
meşguldüler. En belirgin hedefleri, önlerinde engel olarak gördükleri diğer
beylikleri yok etmek için fırsat kollamaktı. Bu tarihten 200-300 sene geriye
gittiğimizde de durum çok farklı değildi; o yıllarda Haçlılar Kudüs ü işgal
etmiş, Bağdat ta bulunan İslam halifesi Moğolların kuşatması altında
bulunuyordu. Az bir topluluğa sahip olmasına ve çok küçük bir alana
hükmetmesine rağmen, mevcut beylikler içerisinde İslam Birliği amacı taşıyan ve
vizyon sahibi olan tek beylik Osmanlı Beyliğiydi. Osmanlı Devleti kuruluş
yıllarından itibaren büyük devletlerle işbirliğine gitme yoluna hiç bir zaman
tevessül etmedi. Kendi çıkarları uğruna kimseye boyun eğmedi, hiç bir gücün
önünde diz çökmedi: Osman Gazi, işi gücü entrika olan çevresindeki tekfurlara
cihad ilan etti; muhasara altına aldığı şehir ve kaleler birer birer fethedilip
vatan toprağı haline getirildi.
Orhan gazi, Bursa ve İznik gibi Bizans ın en önemli
merkezlerini ele geçirdi. 1. Murad, Balkan devletlerinin bir araya gelerek
oluşturdukları orduyu Kosova da darmadağın etti. Devletin sınırlarını buralara
kadar genişletti. Yıldırım Bayezid, bir yanda Balkanlar da cihada devam ederken
öbür yanda da Ankara önlerine kadar sokulmuş olan Timur a karşı büyük bir
savunma hattı oluşturdu. İlahi mukadderat tecelli etti ve Osmanlı ordusu
Timur un askerlerine yenik düştü. Osmanlı Devleti nde birlik bozuldu, devlet
dağılmanın eşiğine geldi. Çelebi Mehmed in durumu kontrol altına almasıyla
yeniden yola devam edildi. İşte bu kritik eşik aşılır aşılmaz Çelebi Mehmed in torunu
2. Mehmed tarihin akışını değiştiren bir başarıya imza attı. Vee... İstanbul u
fethetti.
İstanbul un fethi, İslam Medeniyetinin yeniden
dirilmesine ve ayağa kalkmasına vesile oldu.
Gününüzde de Müslümanlar ve Müslümanların temsil ettiği
İslam medeniyeti büyük bir krizin içinde bulunmaktadır. Herkesin ümidi biziz.
İslam alemine önderlik etme potansiyeli şimdilik sadece bizim milletimizde
gözüküyor. Türkiye kendisi olmaya döner ve ayağa kalkabilirse iki milyara
yaklaşan büyük bir nüfusa ve geniş bir coğrafyaya önderlik edebilir. Aslında
İslam dünyası Türkiye nin etrafında halkalanmaya çoktan hazır. Son 100 yılda,
Türkiye nin omuzlarındaki tarihî yükün ağırlığının ve büyüklüğünün bilinciyle
hareket eden sadece Milli Görüşçüler olmuştur. Onun içindir ki, Milli
Görüşçüler Fetih ruhuna ve Fatih Sultan Muhammed Han a sahip çıkmaya devam
ediyorlar. Teşkilatlarda Sultan Fatih-Akşemseddin ilişkisi örnek olarak takdim
edildi ve öyle kabul gördü: Sultan Fatih nefis terbiyesi için Akşemseddin e
bağlanmış, Akşemseddin de cihad emiri olarak Fatih Sultan Muhammed Han a tabi
olmuştu. Bu ilişki biçimi sürdürülebildiği ölçüde başarı elde dilmiş,
terkedildiğinde ise, sıkıntı üstüne sıkıntı yaşanmıştır.
29 Mayıs Fetih kutlamalarının yaklaştığı bir zaman
diliminde her zamankinden daha duyarlı ve daha yüksek bir katılımla belirlenen
yerde toplanacağız inşaallah. Yeni fetihler için hep birlikte ayağa kalkacağız.