Ârif isen bir gül yeter kokmağa
-Cahil isen gir bahçeye yıkmağa
Her meslekte olduğu gibi, siyasette de şerefli insanın aranması gerekir. Ama maalesef ülkemiz siyasetinde ne ehliyet ve ne de şerefli olma meselesi dikkate alınmaktadır. Bu sebeple de sosyal, siyasal ve ekonomik problemlerimiz çözümsüzlük içindedir.
Malumdur ki; “Edep ve terbiyesi azalanın, şeref ve itibarı kalmaz.” Kelâm-ı kibarda dendiği gibi: “İllâ edep illâ edep.” Edebin buharlaştığı yerde, şerefin de kıymeti harbiyesi yoktur. Edepli ve şerefli insanlar yeri gelince susmasını bilir, çünkü şerefini korumak ister.
Bazılarının da ifade ettiği gibi, ‘hiç şüphesiz şerefim, hayatımdan daha değerlidir’ demesini bilir. Zira şerefli insan her zaman vakarını korumak için mücadele verir. İşinden emin olunur, siyaseti de dikkatlice yapar. Milletin hoşuna gitmeyecek konuşmalar yapmaz. Dünyevi nimetler karşısında eğilmez, dik durur. Zira şerefini kaybedenin, kaybedecek başka bir şeyi yoktur.
Ülkemizde ve bilhassa siyasetimizde şeref ve edepten ziyade, yalakalık ve riyakârlığa önem verilmektedir. Onun için de huzur ve selamet buharlaşmakta, kozmopolitlik revaç bulmaktadır.
Eichendorff der ki: “Şerefsizlikten daha sert yatak, daha keskin soğuk, daha aç sefalet olur mu?” Olmaz. Çünkü şerefini kaybeden insanın, iyi toplum içinde kıymeti ve yeri yoktur. Nitekim şeref, parmağa takılan pırlanta yüzük gibi çok değerlidir.
Milletvekili seçilenler Meclis’te: “Şerefim üzerine ant içerim” diyerek işe başlarlar. Ama bir müddet sonra yaptıkları yemini unutarak, menfaat temini için her türlü entrikayı çevirmekten geri durmazlar. Rousseau’nun dediği gibi: “Şerefini kaybettikten sonra, yaşamaktan daha feci ölüm olur mu?” Şereften yoksun olan çalmayı, sömürmeyi hak sanır, böylece şerefsizlik batağına yuvarlanır. Oysa şerefli insan önüne tüm dünya nimetleri sunulsa bile, şerefinden asla taviz vermez.
Napolyon der ki: “Ölüm hiçbir şeydir; asıl yenik ve şerefsiz yaşamak her gün ölmektir.” Gerçekten şerefsizlikle anılan insan için, ölüm daha hayırlıdır. Şerefli olabilmek için, insanın milli ve manevi değerleri ziyade olmalıdır. O zaman makamlar, paralar onu şaşırtamaz. Millete ait olanlara el atmaz, dürüst olarak anılır.
“Şerefe hak kazanmak, ona sahip olmaktan daha değerlidir” denir. Çünkü toplumlar şerefli insanların omuzlarında yükselir. Nitekim şerefli insanlar dünyevi nimetler için boyun bükmez, gerektiğinde de onları elinin tersi ile iter, milletin sinesinde böylece iltifat görür.
Onun için şerefli insanlar toplumda alaka görürken, şerefsiz insanlar da dışlanır. Adam yerine konmaz, onlara toplum iltifat etmez. Ama maalesef ülkemizde bunun aksi yaşanmaktadır.
Unutmamak gerekir ki, çoğu zaman şeref, şöhret uğruna feda edilir ama aklı olan, şöhreti atar. Şerefli insanlar asırlarca unutulmaz ama şöhret sahibi insanlar toplumda çok çabuk unutulur. Ülkemizde olduğu gibi…
Şerefli insanlar makamlara seviye kazandırırken, şöhretli insanlar da makamlarını sömürerek, ortalıklarda dolaşır. Şerefli insan her yerde ve her zaman hayırla anılır, alkışlanır, şöhretli insanlar da rüzgâr gibi gelip geçer, çabuk unutulur.
Nitekim köşe başlarında hayat süren şöhretlilerin ölümü kimseyi üzmez ama şereflilerin ölümü milletin tamamını üzer. Çünkü şeref çok büyük gayretlerle ele geçirilen bir nimettir. Onun için şerefli olan insan öldükten sonra da insanların kalbinde yaşar.
Bir de her meslekte ve her meselede şeytana uymamak gerekir. Çünkü şeytan, insanı şereften yoksun hale getirmek için envaiçeşit tuzaklamayı yapmaktan çekinmez. İnsanı şerefsizleştirmek için nefsini okşamayı bilir. Şeytanın hilesi, kanın damarlarda dolaşması gibidir. İnsanları şerefsizleştirir ama şöhret sahibi yapar. Ondan sonra da şöhret sahiplerini, emrine amade, köle yapar. Sözümüz herkese, bilhassa siyasetçileredir.
Sonuç olarak Rızâ Tevfik’in dediği gibi:
Dilerim fâni dünyada kimse
Ömrünü mihnetle telef etmesin.
Fakat kâmil adam olmak isterse,
Elem çektiğine esef etmesin.
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 24.02.2025