Hemen hemen her gün, medyada, bir suistimal haberi ile uyanıyoruz. Bir başka açıdan da mafya haberleriyle yorgun düşüyoruz. Neredeyse her alanda çalma, sömürme moda haline geldi, vuran vurana, kıran kırana. Gücü olanlar, arkası sağlam olanlar bu ibretlik durumdan kolaylıkla sıyrılabilmekte, tevkif edilmeden, sokaklarda volta atabilmektedir. Zira bunlar ne Allah’tan korkuyor ne de insanlardan utanıyorlar.
Malum, haram lokma insanın nefsini şımartır. Onu doyurmak için de yapılanları mazur göstermeye çalışır. Böylece insan zıvanadan çıkmış olur. Üzüldüğümüz husus, bu ortamda Müslüman olduğu iddiasında bulunanların ziyadeleşmesidir. Bunun sebebi ise ahlâkın, hayânın noksanlığıdır.
Unutmamak gerekir ki, ölüm hak, hesap var. Ahmet Haşim’in dizelerinde dediği gibi:
“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…”
Zira yaş ilerlemiş olacak, yapılanlardan nedamet duyulacak, vahlanma olacak. Çalmanın, mal yığmanın faydası olmayacak, makamların faydası dokunmayacak, hüzün baskı yapacak.
Merhum şair Namık Kemal de şöyle demektedir:
“Muini zalimin dünyada erbâb-ı denaettir
Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bî-insafa hizmetten.”
Ama bu gibi suistimallere ve yapanlara ne söylense kâr etmez. Çünkü it itliğinden vazgeçmez, hırsız da huyundan vazgeçmez. Bunlar doyumsuzdurlar.
Unutmamak gerekir ki;
“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın, bakarsınız söner, bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavî, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı pür-nevâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!” (Tevfik Fikret)
Günümüz, bundan daha güzel tarif edilemezdi. Zira kahir ekseriyetimiz maalesef bu ahval içerisindedir. Olanları görmüyor, duymuyor, konuşmuyor. Zira bunların gönüllerini Allah kilitlemiştir.
Namık Kemal’in dediği gibi:
“Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahralar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten.”
Ama nerede o insanlar, nerede o vicdanlar. Zira konuşurken haktan bahseder, arkadan çalmalar, yolsuzluklar devam eder. Rıza Tevfik’in dizeleri, tam da bunlar için yazılmış gibi;
“İbadet namına kalkıp oturma,
Bağırma, tepinme, göğsüne vurma,
“Yâ Hû!” “Yâ Hak!” diye köpürüp durma,
Zikr-i Hak hazım için geviş değildir.”
Bu nasihatler, dünyevileşmiş insanlara maalesef asla tesir etmiyor. Çünkü huylu huyundan vazgeçmiyor. İnsanlar haram yemeye devam ettiği için özüne dönemiyor, bildiği yanlış yolda devam etmekten asla vazgeçmiyor, dünyada baki kalacağını zannediyor. Oysa insan fani, ölüm haktır. Biz yazmaya ve doğruları dillendirmeye devam edeceğiz.
Namık Kemal haykırıyor, biz de ona katılarak diyoruz ki:
“Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten.”
Bir ülkede yanlışların, sömürmelerin, çalmaların olmaması için merhum Necmettin Erbakan, “Eğer ki, çocuklarınıza helali, haramı, dünyayı ve ahireti öğretmezseniz, istediğiniz kadar okutun, (o idarecileri) asla adam edemezsiniz” demiştir. İşte milli ve manevi yapı bozulursa, ülkelerde perişanlık hüküm sürer.
Onun için de bir dilim baklava çalana hırsız, bir milyar dolar çalana beyefendi denir. Ayrıca bir kişi öldürene katil, elli bin kişinin katiline de maalesef önder denilir ve ziyaretine gidilir.
Şair Abdurrahim Karakoç:
“Soylu bir akına çıkmak var yine
Sarıl var gücünle din-i mübine
İrfan tohumunu yurt zeminine
Yılmadan ekersen, bu vatan senin” diyerek son noktayı koymuştur. Bu sebeple, dürüst olanların peşine takılıp, yürümek lazımdır. Zira haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve değişken olur. Güç dengeleri değiştikçe de döner, fırıldak olur.
Maalesef iyilik yapanlar azaldı, fitne çoğaldı. Ar damarları artık dikiş tutmuyor. Bu gibilerin yüzleri kızarmıyor, yürekleri de sızlamıyor. Onun için bunlara yandaş olunamaz.
İmam Gazali’nin uyarısıyla bitirelim: “Her gün ömürleri azalmasına rağmen, malları arttığından dolayı sevinen ahmaklar gibi olma.” Zira ölüm var, hesap var, artık uyan!
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 18.12.2025