İSLÂM deyince, ZİRVE deyince, aklıma geçen yıl Ekim

ayında beş gün süreyle katılıp dört yazı yazdığım ZİRVE geldi ve o vesileyle

yazdığım ilk yazıya göz attım

Özü şöyle: Diyanet İşleri Başkanlığı nın düzenlediği I.

Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi nden söz ediyorum. Beş gün

boyunca oradaydım. Olabildiğince aktif bir katılımcı olmaya çalışmış ve

sonrasında izlenimlerimi dört yazı ile yazmıştım... Diyanet İşleri Başkanlığı,

o zirve öncesinde de toplantı ve zirveler düzenlemiş: Avrasya İslâm Şurası ,

Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi , Avrupa Müslümanları Buluşması ,

Balkan Diyanet İşleri Başkanları Toplantısı , Dünya İslâm Bilginleri Barış,

İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi ile I. Latin Amerika Müslüman Dini Liderler

Zirvesi

Bu toplantı ve zirveleri neden hatırlattım

Durum özetle şöyle: İslâm İşbirliği Teşkilâtı (İİT), BM den

sonra, dünyanın en büyük uluslararası organizasyonu görünümünde, ama

kuruluşunun üzerinden yaklaşık yarım asır geçmesine rağmen, hâlâ dünya çapında

İslâmî, siyasî, sosyal ve ekonomik arenada güçlü bir etkisinin olmaması, İslâm

âlemi adına büyük bir eksiklik ve utanç verici bir durum. Yarım yüzyıldan beri

durum buysa, İstanbul da gerçekleştirilen 13. Zirve bir başlangıç olabilir ve

İİT tarihi de İstanbul Zirvesi nden Önce-İstanbul Zirvesi nden Sonra

şekillenir.

Bu konuda, başta yarım yüzyıllık Adil Düzen Çalışanları

olmak üzere, ülkemizde ve dünyada tanıdığım bütün çalışma arkadaşlarımızla

katkıda bulunmaya amadeyiz ki; bunun nasıl ve neler olabileceğini özel olarak

önceki yazılarımda hatırlattığım gibi, genel olarak bu köşede yayımlanmış

bulunan yüzlerce yazı da yol haritası mahiyetindedir. Yine yarım yüzyıllık

genel İLMÎ ve AMELÎ yani TEORİK ve PRATİK çalışmalarımız da ilgililerin sözde

değil de özde ilgisini beklemektedir; bu vesileyle bir kere daha hatırlatmış

oldum!

Bunun da ötesinde, bize göre; insanlığın çözüm bekleyen

SOSYAL TUFAN seviyesindeki DİNÎ-İLMÎ-İKTİSADÎ-SİYASÎ sorunlarını, KUR AN VE

İLİM merkezli çalışmalardan başka hiçbir şey çözemez...

ERBAKAN Hocamızın her zaman hatırlattığı üzere; TEK ÇARE VE

ÇÖZÜM ADİL DÜZEN (ve ADİL EKONOMİK DÜZEN) DİR.

Bu vesileyle bu vurguyu da yapayım da; hem kendi adıma hem

de çalışma arkadaşlarım adına tebliğ ve irşad görevimi bir de bu yönüyle yerine

getirmiş olayım.

Müslümanlar üzerine, İslâm âlemi üzerinde, dolayısıyla adı

İSLÂM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLÂTI olan bir kurum üzerine, anlatmaya çalıştığım

çalışmaları yapmak ve yaptırmak FARZ-I AYN mesabesinde bir farzdır ki; ilim

ehli ne demek istediğimi çok iyi anlamıştır.

Biz, yarım yüzyıldan beri yaptığımız çalışmalarla,

Müslümanlar üzerindeki bu yükü FARZ-I KİFAYE seviyesine bir nebze

düşürebildiysek, bize düşen sadece Allah a hamd etmek olur. Ama mesele bununla

bitmez. Artık önemli bir adımın atılması gerekiyor.

Yine bu vesileyle bir vurdumduymazlığı yani yarım yüzyıllık

bu çalışmalara KÖR-SAĞIR-DİLSİZ davranışı içinde olanları bir kere daha

uyarıyorum; YETER ARTIK!

Uyanın; gaflet uykusundan UYANIN!

Gerçekten samimiyseniz

Gerçekten çare ve çözüm arıyorsanız

Gerçekten İslâm âlemi ve insanlığı kurtarmak istiyorsanız

Gerçekten Millî Görüş gömleğini ve Adil Düzen ceketini

sırtınızdan atmadıysanız

Artık, hiç vakit kaybetmeden, bir an önce, aslınıza,

kaynağınıza, yetiştiğiniz yere, yola ilk çıktığınız yere dönün ve yolunuza

oradan devam edin

Aksi halde, hem DÜNYANIZI hem ÂHİRETİNİZİ

kaybedeceğinizi bilin Bu hatırlatılanları yapmadığınızda da; sadece kendinize

değil, sadece aile efradınıza değil, bütün İslâm âlemine ve insanlığa zarar

verdiğinizi de SAKIN UNUTMAYIN

BİZE DÜŞEN MÜBİN/AÇIK TEBLİĞDİR. (Kur an, Yasin; 36/17)

Bitmedi, devamı var...