Birinci telgraf:

LİSELERDE Üniversitelerde saman altından çok sular yürüttüler, dehşetli hazırlıklar yaptılar… Sonbaharda milyonlarca genci sokağa dökmek istiyorlar… 1968 Paris ayaklanmasına benzer kargaşa çıkartacaklar… Yeni GEZİ sivil darbe denemesi yapacaklar… Bu işin içinde derin global güçler var… Bazı konsoloshanelerde büyük sayıda eleman bu karıştırma ve ayaklandırma işleriyle görevlidir… Durum vahimdir… Köklü, ciddî ve etkili tedbirler alınmalıdır…

İkinci telgraf:

1999’dan bu yana İstanbul civarı zaman zaman sallanıyor, depreniyor… Bütün uzmanlar, kesin tarih verememekle birlikte büyük bir deprem olacak diyor… Böyle bir felakete karşı şimdiye kadar ne gibi tedbirler alınmıştır?.. Büyük depremde milyonlarca halk hangi açık alanlarda, yeşil sahalarda toplanıp çadır kuracaktır?.. Yaralılar nasıl tedavi edilecektir… Büyük sayıda ölüyü gömmek için yeterli mezarlık var mıdır?.. Depremzedeler ne yiyip içecektir?.. Affedersiniz tuvalet ihtiyaçları nasıl karşılanacaktır… Yağmacılık hareketleri nasıl bastırılacaktır?.. Dost bir devletin, donanmasını gönderip İstanbulu ve Marmara bölgesini işgal etmesi nasıl önlenecektir?...

Üçüncü telgraf:

Bazı Dönme ve ateist gazete ve tv’lerin aşırı ve rezil müstehcen yayınları, toplumu tehdit eden medyatik bir âfet ve felâket haline gelmiş bulunuyor… Anormal şekilde çoğalan yüz kızartıcı tâciz ve tecâvüzvak’alarının sebeplerinden biri de bu azdırıcı ve kışkırtıcı yayınlardır… Bunlara dur diyecek bir güç ve makam yok mudur?

Dördüncü telgraf:

Müslüman halka büyük miktarda evcil domuz, yaban domuzu, eşek eti yediriliyor… Devlet ve belediyeler niçin bununla gereği gibi mücadele etmiyor?.. Geçenlerde batı vilayetlerimizden birinde beş ton kaçak domuz eti bulundu. Bunların sahibi rakı sofrası kurdu, gazetecilere demeç verdi... Beş ton etim yakalandı, benden yalvar yakar et alan lokantalar ve kuruluşlar 48 saat içinde bu zararımı karşılamazlarsa, onları teşhir edeceğim dedi… Sonra bu konuda başka bir haber çıkmadı… Ne oluyor, ne gibi dolaplar döndürülüyor?

Beşinci telgraf:

Devletimiz, kadın hakları konusunda uluslararası sözleşmelere imza koymuş olduğu halde, KDV’li resmî ve yasal seks köleliği devam ettiriliyor, bundan alınan vergiler bütçeye konuluyor… Atatürkçü ve İslamcı Feministler buna karşı çıkmıyor… Diyanet kadrolarına alınan on binlerce kadın eleman bu konuda niçin etkili protesto hareketleri yapmıyor?

Altıncı telgraf:

Türkiyedeki Müslümanlar niçin birleşmiyor?.. Niçin tek bir Ümmet çatısı ve yapısı altında toplanıp teşkilatlı hale gelmiyor?.. Niçin başlarına râşid ve muktedir bir İmam seçerek ona biat ve itaat etmiyor?... Bugünkü parçalanmışlığın, bölünmüşlüğün, kopukluğun, irtibatsızlığın sonu felaket olmaz mı? Biz de, bugünkü ittihatsızlığımızla, Allah saklasın Suriye Müslümanlarının feci durumuna düşmez miyiz?

Yedinci telgraf:

İstanbulun kasıtlı veya kasıtsız olarak büyümesi, büyütülmesi, devleştirilmesi, çaresiz ve çözümsüz hale getirilmesi devam ediyor… Mega kent yaşanmaz hale geldi… Trafik çözümsüz… Şehrin etrafından dehşet verici bir yapılaşma, mesken inşaı faaliyeti hüküm sürüyor… Sağduyuya, bilgeliğe aykırı bu gidişe hangi güç dur diyecektir?.. Toplam nüfusu seksen milyon olan büyük bir ülkede bir şehrin 30 milyonu aşması anormal değil midir? Güneydoğu illerimiz hangi sebeple boşaltılmaktadır?:: Oralara ileride başka nüfuslar mı yerleştirilecektir?.. Cevap bekleyen önemli bir sorudur bu.