İSLAM, insanları yardımlaşmaya çağırırken bunun usul ve
adabını da gösterir. Mesela, verdiğinizi açık etmemeli, karşı tarafı
incitmemeli, verirken minnettarlık hissi uyandırmamalı ve başa kakmamalısınız.
Dinimiz hiçbir konuda boşluğa fırsat vermez, her konuda yol ve yön gösterir.
İnsanlar yaşamları ile ilgili meselelerde, Allah ın bak dediği noktadan
bakabilirlerse hiçbir karmaşa ve belirsizlik yaşamazlar.
Seküler yaşamın
özendirilmesi ile birlikte bütün insani ilişkilerimizde, kör bir taklitçiliğin
düzeysiz bir şekilde yaşandığını görmekteyiz. Kendi, inanç ve medeniyetini
dışlayarak, Batı nın köhne kültürüne teslim olan insanlarımızın egosu oldukça
yüksek, ben olgusu hayatın her alanında öne çıkıyor. İnsanlar kendilerini her
şeyin ölçüsü, her şeyin merkezi olarak görebiliyorlar. Maddi gücü elinde
tutanlar, insanların ilgi odağı haline geliyor. İster istemez bu durum, kendini
dünyanın büyüsüne kaptıran Müslümanları da fazlasıyla etkiliyor. Zira bu
insanlar, bir süre sonra İslam ı sadece kabuk olarak görüp özünden uzaklaşmaya
başlıyorlar .
Osmanlı toplumunda sadaka taşları vardı ve insanlar gece
karanlığında buraya bir miktar para bırakır, muhtaçları rencide etmemeye özen
gösterirlerdi. İhtiyacı olan insanlar da ihtiyaçları kadarını alır ve daha
fazlasına el sürmezlerdi. Büyüklerimiz verdiklerini gizliden verir ve
verdikleri kişiye borçlu olduklarını düşünürlerdi.
Konaklarda iftar yemeği verilir ve davetliler teravihe
gitmek üzere evden ayrıldıklarında, itina ile hazırlanmış hediye paketleri
misafirlere sunulurdu. Diş kirası denilen bu gelenek, ev sahibinin gelen
misafire zahmet edip geldin ve bizim sevap kazanmamıza vesile oldun
dileklerinin ifadesiydi. Osmanlı toplumu İslam ın ruhundan süzülüp gelen bu
gelenekleri asırlarca yaşatmış ve vermenin de bir adabının olduğunu bizlere
göstermişlerdir.
Modern insan menfaat odaklı yaşıyor, artık anne babalar
çocukları için yaptıklarını bile bir karşılık dahilinde yapıyorlar. Bırakın
maddiyat boyutlu yardımları, insanlar, sevgi, ilgi hatta küçük bir tebessümü
dahi bir çıkar karşılığında verebiliyorlar. Karşılıksız iyilik yapmayı ahmaklık
olarak gördüklerinden yüzlerine gülmeyene gülmüyor, acılarına ağlamayana
acımıyorlar. Göz yaşı da sevgi de tebessüm de para ile satılıyor. Ve
karşılıksız yapılan iyilikler tükendikçe insanlar yalnızlaşarak, stres ve kaygı
bozukluğuna yakalanıyorlar.