Bu kaçıncı Ramazan, daha kaç tane kaldı diyordu üstad
Necip Fazıl Kısakürek. Ömrümüzün yapraklarından bir Ramazan daha eksildi.
Nasibimiz neyse, bu Ramazan dan onu alabildik. Tuttuğumuz oruçlar, kıldığımız
teravihler, yaptığımız ibadetler, verdiğimiz infaklar, sadakalar, zekâtlar,
Ramazan ayının sevap katsayısıyla doğru orantılı olarak hanemize yazıldı.
Ramazan a olan yürekten bağlılığımız, Ramazan a olan sevdamız ne kadar büyükse,
Ramazan ın maneviyatını daha iyi kuşandık. Ramazan maddi ve manevi olarak
bizleri sarıp sarmaladı, gerek bedenimize gerekse ruhumuza 11 ayda
kaybettiğimiz değerlerimizi yeniden yerleştirdi. Diğer 11 ayın içinde de aynı
formda ayakta kalabilmemiz, ruhumuzu zenginleştirebilmemiz için farklı bir
rotayı yerleştirdi. Ramazan bizim hasat mevsimimiz oldu Gerek dünyalık,
gerekse ahiret için azıklarımızı hazırlamamız, heybemizi doldurmamız için çok
önemli bir fırsat zamanı oldu.
Hiç kuşkusuz, bütün bunların yanında aynı heyecanı
paylaştığımız, aynı güzellikleri birlikte yaşadığımız tüm İslam coğrafyası
için, Ümmet şuurunun dirilişine bir vesile oldu Ramazan. İslam ümmetinin
böylesine dağınık, böylesine paramparça, böylesine yalnız, mağdur, mazlum
olduğu bir dönemde, birbirimize olan bağlılığımızın ne denli önemli olduğunu,
birbirimizi sevmemiz, yardım etmemiz, mümin kardeşlerimizin dertleriyle
kederlenmemiz, dualarımızda onları asla eksik etmememiz gerektiğini hatırlattı
Ramazan.
Ramazan boyunca dost, akraba, anne-baba ziyaretlerimizde bir
gözümüz televizyonların haber bültenlerinde oldu. Küresel emperyalizmin ve
küresel terörizmin bir numarası Siyonist İsrail in Gazze de yaptığı katliamları
yine yüreklerimizde hissettik. Irak topraklarından gelen acı haberleri duyduk.
Arakan dan, Doğu Türkistan dan yansıyan yürek sancısı haberlerle kederlendik.
Ümmetin böylesine mazlum, mağdur olmasına vicdan sızılarımızla eşlik etmeye
çalıştık.
Türkiye, bu dağınıklık ve mağduriyet atlası içinde nerede
duruyor Bunu düşündük. 6 asır boyunca ümmetin sahibi olmuş, ümmete sahip
çıkmış, nerede bir mazlum olsa başını okşamış, şefkatini göstermiş, derdiyle
dertlenmiş bir ecdadın torunları olarak, bugün biz hangi konumdayız Ümmetin
birliği, dirliği, esenliği ve yeniden dirilişi için ne yapıyoruz Dünya
diplomasi arenasında hiçbir esamimiz okunmazken, üst perdeden attığımız
nutuklar hiç kimseyi ırgalamazken, biz kendi kişisel hesaplarımız dışında ne
yapıyoruz
Duydunuz mu Yahudi Kongresi 2004 yılında Başbakan Tayyip
Erdoğan a verdiği Cesaret Madalyasını geri istemiş. 12 yıldır Tayyip Erdoğan,
Yahudiler için ne gibi bir cesaret örneği sergilemişti Erdoğan da, Madalyayı
geri vermekten memnuniyet duyarız diye mektup gönderttirmiş. Bir İslam
ülkesinin Başbakanı nın kendisine bu ödül verilirken, Kusura bakmayın, eli
kanlı, Ortadoğu nun teröristi bir ülkeden, Siyonizm in kara vicdanından böyle
bir ödülü olmayı reddediyorum demesi gerekmez miydi
Ümmet şuurunun dirilişi için çok daha aktif, çok daha
dinamik bir yapı gerekiyor. Yıllarca ümmetin dirilişi için çabalamış Milli
Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ın ortaya koyduğu irade, feraset,
basiret ve cesaretin örneklerini sergilememiz gerekiyor.
Ramazan, ruhumuzda eksik olan yönlerin tamamlanması
bağlamında önemli kapılar açtı ve bu kapılardan geçerek selamete ulaşmamız
yönünde kendimizce çabalar sarf ettik.
Allah (C.C.) bu güzellikleri yeniden yaşamayı nasip etsin